[ Kurdî   English   Francais                                 PROLETER DEVRİMCİLER KOORDİNASYONU (PDK)  28-05-2023 ]
{ komunistdunya.org }
   Açılış_sayfanız_yapın  Sık_Kıllanılanlara_Ekle

 Site Menü
   Ana Sayfa
   Devrimci Bülten
   Yazılar / Broşürler
   Açıklamalar
   Komünist Hareketten
   İlerici / Devrimci       Basından
   Kitap - Broşür PDF
   Sanat
   Görüşler

 Arşiv - Ara
   Arşiv
   Sitede Ara

 İletişim
   Bağlantılar
   Önerileriniz

_ _
{ }


_ _
{ Son Yazılar }
Devrimci ve Demokrat...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
EMPERYALİZM VE TÜRKİ...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
_ _
{  PDK Devrimci Bülten - Sayı 47 (4) }
| Devrimci BültenPROLETER DEVRİMCİLER KOORDİNASYONU’NUN İDEOLOJİK EVRİMİ VE TARİHSEL GERÇEKLİĞİ (I) (K. Salman)

I-Giriş

Proleter Devrimciler Koordinasyonu (PDK)’nun tarihsel gerçekliği, onun ideolojik yapısına ve evrimine sıkı sıkıya bağlıdır. Komünist hareketin genel ve özel sorunları karşısındaki ideolojik ve politik tutumu onun tarihsel gerçekliğini ve karakterini ortaya koyar.
    
Ama günümüzde komünist hareketin görevleri, hedefleri, ve ideolojik yapısında, özde olmasa da biçimde bir değişikliği, nesnel gerçeklik dayatmış bulunmaktadır. Buna neden olan durum ise içinden geçmekte olduğumuz nesnel gerçekliğin yapısında ortaya çıkan değişimdir. Dolayısıyla ne eski mücadele biçimlerinin olduğu gibi alınması ne de tamamen reddedilmesi doğru değildir. Mücadelenin çeşitli biçimleri ve içerikleri arasında doğru diyalektik bir birliğin kurulması gerekir. Bazen eski mücadele biçimlerini yeni bir içerik ile doldurmak gerekebilir; bazen de eskilerin yerine tamamen yenisinin geçirilmesi gerekebilir.
    
Toplumsal bir hareket olarak Marksizm de tarihsel bir yapıya sahiptir. Bundan dolayı komünist hareketin tarihsel gelişim içerisinde kendisini sürekli olarak hareketin yeni biçimlerine uyarlaması ve bu temelde evrensel ve yerel görevlerinin sorunlarını her seferinde ele alması ve doğru çözümlemesi zorunludur.
    
Komünist hareketin öncelikli görevi, hareketin en genel sorunlarını kavramaktır. Bu görev yerine getirilmeden genele bağlı bir şekilde ortaya çıkan özel sorunların anlaşılması ve teorik açıdan yerlerinin belirlenmesi, toplumsal hedeflerine doğru ilerletilmesi ve buna bağlı olarak mücadele araçlarının ortaya çıkarılıp sınıf hareketinin hizmetine verilmesi beklenemez.
    
Komünist hareketler, kendilerini sadece kapitalist toplumun mevcut özel gelişme düzeyi ile sınırlayıp ve mantık yürütemezler. Genel tarihsel eğilimle ve onun düşünce alanındaki yansımasıyla ve onun istikrarlı gelişmesini tetikleyen iç bağlantılarının mantıksal sürekliliği ile ilgilenirler. Hareketi doğru bir tarihsel ve toplumsal bir temele oturtmanın yolu bu metoda bağlı kalmaktan geçer.

II- PDK Yarı-proleter Bir Politik Çevre Olarak Doğdu

Uzun bir tarihsel geçmişi olan Türkiye Devrimci Hareketi (TDH)’ne genelde yol gösteren temel teorik ilkeler küçük-burjuva görüşler olmuştur. TDH’nin literatüründe fazla bir yer tutmamış ve belirleyici bir düzeye ulaşmamış olan bilimsel komünizm sorunu, artık öncelikli olarak somut koşulların (özellikle de evrensel düzeyde ortaya çıkan ekonomik ve politik fenomenler ) bir dayatması olarak ortaya  çıkmış bulunmaktadır.
    
Komünizm tarihinde önemli bir yeri olan küçük-burjuva sosyalizminin , toplumsal gelişme sürecine ilişkin görevlerini yerine getirmesiyle, tarihsel açıdan proleter devrimci komünizme yakın olan bir tarihsel zemini de hazırlamış oluyor. Bundan dolayı geçmişe eleştirel yaklaşmak, onun geride bıraktığı olumlu mirasa gölge düşürmez.
    
TDH kendi içerisinde bir ideolojik ve politik gelişme sürecine, 1980’li yıllara doğru Maoculuğu reddederek girmiş bulunuyordu. 12 Eylül askeri darbesiyle ağır bir yenilgiye maruz kalması bu süreci yavaşlatmıştır. Hareketin sağ kanadını oluşturan eğilimler, tasfiyeciliğe ve reformizme doğru savrulma evrimine girerlerken, sol kanadını temsil eden eğilimler, yeniden toparlanma çabasına girdiler. Bu toparlanma her ne kadar eski radikal yapılanmanın genel prensiplerinden öteye geçmemişse de, geçmişin düşüncelerinden kısmen kurtulunması ve ayrışmalar sonucunda yeni çevrelerin ortaya çıkması bağlamında , komünizm sınırına kadar gelip dayanmış olan ama bu yeni nitelik içerisine de daha tam olarak geçmemiş olan yarı-proleter bir konuma sahip olan devrimci çevrelerin oluşmasına yolaçtı.
    
Yarı-proleter örgütler doğaları gereği, Marksist düşünceler ile küçük-burjuva düşünceleri bir arada iç içe savunurlar. Küçük-burjuva örgütlenmenin bu doruğu, tıpkı tarihsel sonuçlarına yaklaşmış olan eski toplumun bağrında çiçek açan yeni toplumun nüvelerine benzemektedir. Ama bu olguyu, proleter-komünist örgütlenmelerle de birbirine karıştırmamak gerekir. Yarı-proleter örgütlenmeler özünde küçük-burjuva örgütlenmelerdir.
    
Yarı-proleter katmanı, proleterya ile özdeşleştirmemek ve onun nesnel bir bileşeni olarak görmemek gerekir. Çünkü aksi taktirde politik alanda yanlış bir irade oluşturma gafletine düşülmesine neden olur. Kategorik açıdan  bu katman, hem küçük-burjuva hem de proleter görüşleri savunur ve komünizme ait olan kavramların içeriğini küçük-burjuva bir içerik ile doldurur. Elbette bunu yaparken aynı zamanda  komünizmden esinlenmiş  de  olmaktadır.
    
PDK, 1995 yılının ortalarında, Devrimci Bülten adını taşıyan  yayın organı aracılığı ile kendi bağımsız varlığını kamuoyuna açıklamış oldu. Bu oluşum herhangi bir örgütün  saflarında yaşanan bir ayrışma sonucunda ortaya çıkmadı. Kuşkusuz daha önce şu veya bu örgütün içerisinde çeşitli düzeylerde görev almış ve daha sonraki süreçte siyasi anlaşmazlıklar yüzünden ayrılıp ve bağımsız kalmış vede arayış içerisinde olan bireylerin büyük bir rolü olmuştur.

PDK da  yarı-proleter bir örgüt olarak doğdu ancak diğer yarı-proleter örgütlerden farklı olarak, devrimci hareketin sonuç olarak görüp algıladığı ve programatik düzeyde savunduğu teorik görüşleri başlangıç noktası olarak önüne koydu. Görünüşte benzerlik arzetse de , konumlanma farklılığı ve  komünist hareketin ideolojik krizini araştırma ve aşma vede alternatif bir sonuca ulaşma noktasında diğer yarı-proleter örgütlerden ayrışmaya başladı. Ayrıca devrimci hareketin kendi tarihi ile cesurca yüzleşme ve ona eleştirel yaklaşma noktasında da yine diğer yapılardan da ayrılıyordu.
 
İlk başlarda böyle zor ve tarihi bir görevin üstesinden hemen geldiği söylenemez. Bilimsel komünizmin temel teorik ilkelerini sezgisel kavrama düzeyinden kurtulup, onun tam özüne inebilmek için yoğun bir zihinsel emeğe ve zamana ihtiyaç vardı. Bu ihtiyaç tek PDK için değil, bütün yarı-proleter örgüt ve çevreler için de geçerliydi. Çünkü yarı-proleter örgütlenmelerin daha yüksek bir tarihsel düzeyde biçimlenebilmesi ancak teorik bir müdahale ve bunu takip edecek olan bir politik ilkeler bütünlüğü sayesinde mümkündür. Tarihsel açıdan böyle büyük bir adımın atılması, hiç kuşkusuz Marx ve Engels’in yapıtlarının titizlikle ele alınması, kapitalist toplumun tarihsel çerçevesinin  doğru bir  biçimde belirlenmesi ve buna bağlı olarak Ekim Devrimi’nin bütünlüklü bir Marksist eleştiriden  geçirilmesi gerektiği anlamına geliyordu.

Yukarıda işaret ettiğimiz temel konuları, PDK ile beraber diğer örgütlerde çalışmalarının merkezine koydular. Fakat diğer yarı-proleter örgütler, bu teorik çalışmaları geçmişteki gibi devrimci demokrasinin nüansları üzerinde sürdürüp, bu eğilimin sınırları içerisinde ele alıp ve çözümlemeye çalıştılar.

III-PDK Yarı-proleter Hareketlerin Eleştirisi Üzerinde Yükseldi

PDK, TDH’nin evriminde görülen sağ ve sol ayrışmanın belirginleşmeye başladığı bir ortamda şekillenmeye başladı. Küçük-burjuva örgütlenmelerin kendi içerisinde yaşamış olduğu en ileri düzeyi olumlu bir kazanım olarak görmesine rağmen, bu durumun komünizm için yeterli olmadığını öne çıkararak bağımsız örgütlenmeyi tercih etti.
    
PDK Uluslararası Komünist Hareketi (UKH)’nin yenilgisinin ideolojik yetmezlikten kaynaklandığını 1997’nin sonlarında gündemine alarak bunun üzerine yoğunlaşmaya başlamıştır.
    
PDK, en genel sorunlara dair ideolojik yetmezliğin nereden ve neden kaynaklandığını azami derecede kavramanın izini sürerken, bununla hem kendi konumunu sağlamlaştırmayı hem de yarı-proleter örgütlenmeleri ideolojik ve politik olarak etkilemeyi düşünüyordu.
    
PDK sayısal açıdan sınırlı bir kadro gücüyle hem TDH’yi  hem de UKH’yi birlikte eleştirmeyi daha uygun görmüştür. Marksizmin temel ve genel prensiplerinin tarihsel çerçevesini doğru bir şekilde belirledikten sonra, burjuvaziyi altederek iktidara gelmiş olan komünist partilerin (ama özellikle de Rus Komünist Partisi’nin) bu çerçeve içerisindeki yerlerini belirlemiş ve bunların  olumlu ve olumsuz yanlarını birbirinden ayırmaya çalışmıştır. İktidara gelmiş olan komünist hareketler tarihsel açıdan en gelişmiş vede politik hareketin en yüksek biçimlerini sunan hareketlerdir. Bu hareketlere dair durum değerlendirilmeleri öncelikli hale getirilmezse, daha gelişmemiş yerel hareketlerin eleştirisinde verimlilik elde edilemez.
    
Politik mücadelenin karmaşık aşamalarını teorik açıdan doğru çözümleyebilmek için, Marksist ideolojinin zemini üzerinde, sağlam bir teorik duruşun elde edilmesi ve geçmişin olumlu özelliklerine yeni bir içeriğin kazandırılması zorunludur ve gereklidir.
    
PDK, UKH üzerine yaptığı derinlikli araştırmalar sayesinde, üzerinde taşıdığı küçük-burjuva teorik etkileri görebilme ve bu temelde de aşabilme olanağını elde etti. Bu küçük-burjuva etkileri ya da anlayışı aşabilmesi ve komünist bir aşamaya yükselmesi, özellikle Marx ve Engels’in eserlerini büyük bir dikkat  ve yoğun zihinsel emek sarfederek incelemenin sonucunda gerçekleşmiştir. Marx ve Engels’i önce kendi eserlerinden öğrenme metodu, PDK’nın ideolojik evriminde temel bir rol oynamıştır.

K. Erdem’in Notu:

K. Salman’ın makalesinin bu noktasında araya girip, PDK’nın ilk dönemlerini yaşamış biri olarak bu dönem  ile ilgi olarak kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

PDK 1994 yılının sonlarında ve 1995 yılının başlarında, kendi içerisinde kabul ettiği bir kararla, komünist hareketin doğru bir tarihsel doğrultuda politik olarak şekillenebilmesi için varolan ideolojik sorunların doğru bir biçimde çözümlenmesinin hareketin gelişiminde temel bir yere sahip olduğu kararını aldı. Bu temelde teorik çalışmalar yapılacaktı ve bu çalışmaların sonuçları bir teorik ve politik yayın organında yayınlanacaktı. Zaten bu temelde de Devrimci Bülten adında bir yayın organı, 1995 yılının 1 Mayıs’ında yayın hayatına başladı.
    
1995 ile 1997 yılları arasında yapılan teorik çalışmalarda giderek sezgisel bir biçimde, bütün teorik çalışmaların ana halkasının emperyalizm teorisi olduğu kavranıldı. Bütün diğer teorik sorunların arka planını bu sorunun oluşturduğu farkedildi. Emperyalizm teorisinin doğru ele alınışı ve çözülüşü olmadan ne  sosyalizm-komünizm sorunu ne proletarya diktatörlüğü sorunu ne devrimin karakteri ve proletaryanın strateji ve taktikleri sorunu ne Ekim Devrimi’nin yenilgisi ne SSCB’nin tarihsel gerçekliği ne de Leninizm, Stalinizm , Troçkizm vs. gibi sorunlar doğru bir biçimde çözümlenebilirdi.
    
Ama emperyalizm teorisi sorunu da sıkı sıkıya Marx’ın Kapital’ini anlama sorununa bağlıydı ve eserin felsefi yapısı çözümlenmeden yani diyalektik materyalizm anlaşılmadan da eserin mantık yapısının çözümlenmesinin de mümkün olmadığı ortaya çıktı.
    
İşte 1996-1997 yıllarında, “topallayarak” diyebileceğimiz bir tarzda, Hegel diyalektiği (ama özellikle onun Mantık Bilimi eserini de kapsayan) ile birlikte bir dizi felsefi çalışma yapıldı. Bu çalışmalarda  elde edilen felsefi veriler, özellikle de kapitalizmin tarihselliğinin kavranılması açısından verimli oldular. Bu noktada  şunu da belirtmek gerekir ki, bu dönemdeki felsefi çalışmalarda elde edilen sonuçlar öyle ahım-şahım olmaktan uzaktı ve oldukça eksikti. Ama yine de bu elde edilen felsefi veriler, kapitalizmin tarihselliği noktasında bazı soyutlamalar yapılmasına da engel olmadı.
    
PDK’nın o zamanlar kendisine sorduğu bazı basit soruların bir kaçı şuydu:
  • Madde kendisini olduğu gibi ortaya koymaz ve hareket maddenin varoluş biçimidir. Yani madde kendisini hareket biçiminde ortaya koyar. Bu durum genel olarak bir toplum için de geçerlidir. Söz konusu olan burjuva toplum ise, bu burjuva toplumunun özel tarihsel biçimleri nelerdir?Marksizm, serbest rekabetçi kapitalizm ve klasik emperyalizm dönemlerini biliyor. Klasik emperyalizm ile Komünizm arasında kalan kapitalizmin bir üçüncü biçimi söz konusu olabilir mi?
  • Şayet kapitalizmin bir üçüncü biçimi söz konusu ise bunun temel çizgileri nelerdir?
  • Kapitalizmin tarihsel aşamaları atlanabilir mi atlanamaz mı?
  • Tarihin merdivenleri üzerinde Ekim Devrimi ve Rus toplumunun yapısı nereye tekabül ediyor?
  • Bolşevik önderler farkından olmadan tarihin bir aşamasını atlama gafletine mi düşmüşlerdi?
  • Bir ülkenin özelde de Türkiye’nin toplumsal ekonomik ve politik yapısı, onu koşullandıran emperyalist sistem kavranılmadan anlaşılabilir mi? vs.
İşte PDK’nın 1995-1997 yılları arasında teorik çalışmalarına yol gösteren sorular ve bunların yolaçtığı teorik motivasyonlar bunlardı.

1998 yılına gelinceye kadar bu sorunlarda derinlemesine bir bilgi değil ama genel bir çerçeve oluşmuştu. 1995-1997 yılları arası çeşitli noktalarda PDK’nın savunduğu teorik görüşler kısaca şu biçimdeydi:
  • Felsefede Marksist olmaktan ziyade daha çok eklektik ve dogmatik bir yapıya sahiptik. Diyalektik mantık  çeşitli sorunlar açısından yaratıcı bir şekilde kullanılmaktan ziyade, daha çok o zamanki bilinç durumunun doğruluğunun ispatlanması için “işkenceye” tabi tutuluyordu. Ama yine de teorik çalışma yürüten bireyler eksikliğin farkındaydı ve mutlaka bu eksikliğin giderilmesi gerektiğine inanıyorlardı.
  • Emperyalizm teorisinde Lenin’in emperyalizm teorisi ile yetinilmekteydi. Bu teori Marksist emperyalizm teorisinin doruğu olarak görülmekteydi ki bu teorinin yetersiz olduğu daha sonraki çalışmalarda ortaya çıkmıştır. 
  • Devrimin karakteri noktasında demokratik devrim savunuluyordu. Bunun en önemli nedeni de küçük-burjuvazinin reformist değil devrimci olduğu savıydı. Halbu ki uzun zamandan beri küçük-burjuvazi reformist bir niteliğe sahipti ve bütün sorun bunun bilince çıkarılamamasıydı. 
  • Partinin inşaası noktasında, TDH içerisindeki köklü oportünist ve revizyonist örgüt anlayışının etkisi altındaydık. Legal araçlar ile yasadışı ve gizli bir komünist partisinin oluşturulması anlayışını (ki bugün dahi TDH’nin neredeyse tamamı bu görüşün etkisi altındadır ) savunuyorduk. Bu oportünist anlayışı1998-1999 yılları arasında terkettik. 
  • Ulusal sorunda Kürdistan devrimci hareketinden etkilenmemizin bir sonucu olarak (ama özellikle de KAWA geleneğinden) baştan itibaren Bağımsız Birleşik Demokratik Kürdistan’ı savunuyorduk. Bu ilkenin propagandasını ise 1996 yılında Devrimci Bülten’in 4. Sayısının başyazısında yaptık. 
  • Yine bu yıllarda yani 1995-1997 arası, sosyalizm-komünizm ve proletarya diktatörlüğü noktalarında “Stalinist” bir çizgideydik ve SSCB’yi 1917-1953 arası sosyalist bir ülke olarak savunuyorduk.
Burada kısaca özetlediğim durum, PDK’nın çıkışında savunduğu ideolojik görüşlerdi. Bugün gelinen noktada bir tek ulusal sorundaki yaklaşımımız hariç, diğer bütün noktalardaki görüşlerimiz köklü bir değişikliğe uğramıştır.

İşte tam da burada bir noktaya dikkat çekmek istiyorum: Bu yıllarda PDK platformunu oluştururken savunduğumuz görüşler, bizim açımızdan  tamamlanmış ve partinin inşaasının üzerine oturacağı ilkeler bütünü olmaktan ziyade, üzerinde çalışılması ve geliştirilmesi gereken bir çalışma taslağıydı. Düşünsel olarak zaman içerisinde, teorik çalışmalarımızın sonuçları temelinde de teorinin eskiyen ve yanlış yanlarının atılması ve  teorinin bu temelde tekrar kurulması gerektiğine inanıyorduk.

Teorik çalışmalarımızda emperyalizm teorisini ana çalışma halkası olarak belirledik ve kavradık ve bu ana halkadaki teorik ilerlemeye bağlı olarak teorinin diğer bileşenlerini ele almaya ve bu ölçüte bağlı olarak eleştiriden geçirmeye çalıştık.


PDK, bir propaganda örgütü olarak doğduğu için, bu propagandanın içeriği ve bu içeriğin komünist hareketin sorunlarına vermiş olduğu yanıtın düzeyi onun toplumsal gerçekliğini ortaya koyar.
    
TDH’nin genel tarihsel gelişimi açısından PDK, çok küçük bir oluşumu ifade ediyor olabilir. Ama bununla birlikte, oluşumundan itibaren devrimci geleneği eleştirel bir biçimde sahiplenmesi çığır açıcı olmuştur.
    
Devrimci örgütlerin yaptığı eleştiriler, konunun derinliklerini açıklamaya yetmiyordu. Olayların dış yüzeyine takılıp kalan ve onun özüne inmeyen bir düzeyde kalıyordu. Diğer yandan referans aldıkları komünizm tarihini eleştiri dışı tutuyorlardı ya da açığa çıkmış olan hataları sadece reddetmekle yetiniyorlardı. Oysa Marksist eleştiri herşeyi kapsamına alan bir yöntemle olur ve hatalara neden olan arka plandaki maddi gerçekleri ortaya çıkarmaya çalışır.
    
Marksist eleştirinin amacı, mevcut durumdaki olgunun içinde geleceği temsil eden eğilimi yakalayıp bilince çıkarma ve onu egemen kılmanın yolunu göstermektir. Bir başka deyişle, mevcut durumu yadsımaya yatkın gücü tespit edip öne çıkarmaktır.
    
İşte PDK, devrimci hareketlerin eleştirilerinde görülen bu mantıksal boşluğu doldurmak için, diyalektik bakış açısını somuta uyarlayarak, olguların niteliklerini, iç çelişkilerini, birbirleriyle olan ilişkilerini ve geleceğin potansiyel unsurlarını bulmaya çalışmıştır. Eğer gelenekten geleceğe doğru gidilmek isteniyorsa, geleneğe körü körüne bağlı kalmamak ve doğru bir eleştirel yönteme hakim olmak zorunludur.
    
PDK’nın benimsediği Marksist eleştirel görüş başlangıçta bir önsav niteliğindeydi. Henüz geniş bir perspektife sahip olmayan bu durum, belirsizlik içinde kalan komünizmin temel sorunlarına tam bir açıklık getirmekten uzaktı. Böyle de olsa yakalamış olduğu doğru yaklaşım tarzını mantıksal sonuçlarına kadar götürme olanağını elde etmiş oluyordu.
    
PDK, 1995-2000 arası komünizmin temel teorik ilkeleri üzerinde yoğunlaşarak örgütlenme sürecinin birinci halkasını dokuyan teorik-ideolojik gelişmeye ağırlık vermiştir. İlk etapta komünizmin genel sorunlarını kavrayamayan ve bu temelde bazı teorik sorunları belirli bir düzeyde çözümleyemeyen bir hareket, doğru toplumsal ve tarihsel zemine basıp yükselemez. Bu perspektife bağlı kalan PDK, üzerinde taşıdığı zayıf halkaları daha açık bir şekilde görebildi. Böylece küçük-burjuva düşüncesine bağlı olarak cisimleşen zayıf halkaları Marksist bir temelde aşmış oldu.
    
PDK, bir yarı-proleter örgütlü çevre olarak doğdu. Tarihsel açıdan bu küçük-burjuva sınırlar içerisinde kalan en üst aşamadır. Felsefi-ideolojik anlamda komünizmin ana rahmine düştüğü gebelik evresini ifade eder. PDK’nın doğumu nicelikten niteliğe doğru bir seyir izleyerek gelişmiş, komünizm ile küçük-burjuvazi arasındaki teorik mücadelenin komünizm lehine dönüşmesi oranında ve onun belirleyiciliğinde geçmişini aşıp yeni bir nitelik kazanması ile gerçeklik kazanmıştır. PDK evriminde görülen bu doğum 2000’li yıllarda gerçekleşmiş ve somutluk kazanmıştır.
    
Zihinsel gelişmenin bu yeni evresi, geçmişteki deney ve tecrübelerin, araştırma ve incelemelerin gelip toplandığı mantıksal ilerlemenin tarihsel düzeyi olarak görülmelidir. Başlangıçta bu kavrayışın göreli olarak geçmişin kalıntılarını üzerinde taşıması, çocukluk evresinin doğallığına bağlanmalıdır.  Marksizmin temel teorik ilkelerinin kavranmış olduğu bu yeni nitelik üzerindeki nicel gerilik, sıçramalı gelişmenin doğasında görülen kaçınılmaz bir olgudur. Bu olgu iki farklı niteliğin yani Marksizm ile küçük-burjuvazinin  yan yana yer aldığı ve birinin diğerini derece derece yokettiği bir süreç olarak ele alınmamalıdır.
    
PDK komünist hareketin, bilimsel Marksizmi ağırlıklı olarak kavrama temelinde doğacağını ve bu kavrayışın ise göreceli olduğunu, diğer toplumsal olgularda olduğu gibi, komünist hareketin doğuşunun da kendisini çevreleyen nesnel ve tarihsel koşullarca şekillendiğini belirtmektedir. PDK yarı-proleter geçmişini daha yüksek  bir düzeyde kavradığı Marksist teorinin niteliği ile aşarken, eskinin kalıntılarını üzerinde taşıyacağını ve yine hem ulusal hem de uluslararası durumdan kaynaklanan olumlu ve olumsuz etkilerden dolayı bu sürecin uzayıp ya da kısalacağını biliyordu.
    
Komünist hareket evriminin hangi aşamasında olursa olsun komünistlik olgusu ve bu olgunun denek taşı aynıdır ve değişmez.
    
Komünist Manifesto’nun yanınlanmasından sonra ama özellikle de Marx’ın Weydemer’e yazdığı ünlü mektubunda en özlü bir şekilde tanımladığı 1850’li yıllardan bu yana, komünistleri burjuva ve küçük-burjuva akımlardan ayıran temel ayıraç proletarya diktatörlüğü sorunu olagelmiştir. Bu sorun Marksist sınıf mücadelesinin diğer temel bileşenleri arasında yeralmasına karşın, burjuva devlet karşısında proleter devrimin en özlü ve bütünlüklü tutumunu yansıtır.
    
Bir komünist hareketin niteliği, onun çocukluk evresi, çıkış koşulları, kavrayışın göreceliği vb. gerekçelere dayandırılarak, küçük-burjuva bir çerçevede değerlendirilemez. Ona niteliğini veren en temel teorik ve pratik kıstaslarla değerlendirilir.
    
Adı üzerinde, çocuklık evresi yani bir niteliğin somutlaşmış ifadesidir. Bu evreyi salt nicel gelişmelere dayandırarak açıklamak diyalektiğin kaba bir tahrifatı, Marksizmi küçük-burjuva düşünceye uyarlamadır. Çünkü burada yeni niteliğin yani komünizmin programatik ya da taktik sorunlarını içeren kısmi yanılgılar değil, küçük-burjuva düşüncelerin komünist düşünceyi sarmaladığı, ona ayakbağı olduğu, kendi alanında tutmaya çalıştığı bir direnç söz konusudur.
    
Çocukluk evresindeki nicel gerilik, yeni nitelik karşısında iki çizgi kavramına denk düşmez. Çizgiye ilişkin bir ayrılıkla, çizgi ayrılığı bir ve aynı şeyler değildir. Bir ayrılığın yani nicel geriliğin çizgiye ilişkin olması demek, geriliğin henüz çizginin kendisini bir bütün olarak sarmaması, kendinden türeyen başka düşüncelere yol açmaması demektir.
    
Komünist örgüt ve partilerde egemen olan bir tek çizgidir. O da Marksizmdir. Burada program, strateji ve taktik sorunlarda, politik devrimci çalışmanın düzenlenmesinde, komünist hareketin uzak ve yakın geçmişinin değerlendirilmesinde hiç bir düşünce ayrılığının olmayacağı anlamı çıkarılmamalıdır.
    
PDK, geçmişin devrimci mücadelesini, politik bilince temel teşkil edecek bir bilgi ve tecrübe birikimi olarak görmüştür. Bu bağlamda geçmişin taşıdığı teorik hata ve yanlışların ortaya çıkarılmasında ne bir inkar ne de bir saygısızlık sözkonusudur. Saygısızlık, geçmişin olumlu mirası üzerinde durmadan kuru ajitasyon yapan tasfiyeci, reformist ve revizyonist akımların yanılsamalı teori ve pratiğinde saklıdır.

(devam edecek)


Devrimci Bülten Sayı 47, Devamı... 


|
_ _