 |
 TÜRKİYE SOSYALİST DEVRİMİNİN EKONOMİK ÇERÇEVESİ VE JEOPOLİTİĞİ
K.Erdem
1-Türkiye sosyalist devrimi,dünya ekonomisinin köklü ve karmaşık yapısı temelinde yükselen çok önemli ulusal,bölgesel ve uluslararası politik sorunlar ile karşı karşıya kalacaktır.
2-Ulusal,bölgesel ve uluslararası politik sorunlar,içiçe geçmiş durumdadırlar ve bu durum her birinin bir diğerini etkilemesi ile karakterizedir.
3-Sosyalist devrimin en acil sorunu,ulusal ekonominin yıkımına engel olma ve toplumun ihtiyaçlarını asgari düzeyde de olsa karşılama olacaktır.Bu ulusal görevi başarıyla yerine getirebilmesi için,sosyalist devrimin çok esnek,ince ve akıllı bir politikaya ihtiyacı vardır.
4-Ulusal ekonominin dinamik ve rekabetçi yapısının korunması, ulusal anlamda derinlemesine; bölgesel ve uluslararası anlamda da genişlemesine gelişen bir dizi politikanın koordineli bir şekilde ele alınmasına bağlıdır.
5-Ulusal ekonominin nitelik değiştirmesi ve daha üstün bir üretkenlik düzeyine yönlendirilmesi,hem ulusal hem de bölgesel bağlamda emperyalist politikanın etkisinin zayıflatılmasına bağlıdır.Bu etkinin zayıflatılması ve belirli bir noktaya kadar da yokedilmesi,üretici güçlerin ileriye doğru serbest gelişiminin belirli bir çerçevesini oluşturur.
6-Ama bu çerçevenin oluşması,evrensel süreçler tarafından harekete geçirilen evrensel bir ideolojik,politik ve örgütsel taktik ve araçlara olan ihtiyacı da arttırır.Emperyalizmin ideolojik,politik,ekonomik ve politik etkisinin daraltılması ancak evrensel çapta güç oluşturabilen bir sınıf ve hareket tarafından gerçekleştirilebilir ki,bu da komünist hareket ve onun uluslararası örgütü olan Komintern'den başkası olamaz.
7-Türkiye sosyalist devrimi hem içeride hem de bölgede emperyalizmin etki alanını daraltabilmesi için Enternasyonalist bir politikaya ihtiyaç duyacaktır. Ancak ulusal ve Enternasyonalist görevlerin ustaca birbirine bağlanması, olağanüstü derecede uyanık ve akıllı olmayı gerektirmektedir,ki bu görevleri yerine getirecek bir hareket,Ekim Devrimi'nin gerçek bir marksist analizini ve eleştirisini yapabilen bir hareket olacaktır.
8-Sosyalist devrimin ulusal ekonominin ihtiyaçları noktasında ele alacağı politikalar kaçınılmaz bir şekilde onu bölgesel ve uluslararası sorunlara vede görevlere bağlayacaktır.
9-Sosyalist devrimin "kendi içine yoğunlaşması" ve bu yoğunlaşmanın biçimi, bölgesel ve uluslararası sorunlara yaklaşımının aynası olacağından dolayı, ulusal sorunların doğru ele alınışı,bölgeye yönelecek politik vektörlerin de yapısını ve yönünü teşkil edecektir.
10-Bundan dolayı sosyalist devrimin,ulusun ideolojik, ekonomik, politik, hukuksal ve askeri sorunlarında doğru bir profil sergilemesi zorunludur.
11-Bu noktada sosyalist devrim,emperyalist ekonomiye karşı olmak ile birlikte,emperyalist ekonominin temellerine karşı zamansız ve aşırı hareketlerden özenle kaçınmalıdır.Emperyalist ekonominin tarihsel çerçevesini bilimsel bir şekilde ortaya koyabilmeli,onun gelişme dinamiğinin hala daha varolduğu gerçeğini kavrayarak,sermayenin uluslararasılaşmasının (küreselleşme de denilmektedir) karşısında yeralmaktan ziyade, belirli bir zaman "onun içerisine binerek" kendisini onun yıkıcı etkilerinden korumasını bilmelidir.Zamansız bir şekilde emperyalist ekonominin temellerine yapılacak saldırı, hem devrimin tecrit olmasına hem de onun bölgesel ve uluslararası görevlerini yerine getirmesine engel olacaktır.
12-Bu noktada sosyalist devrimin en önemli sorunu,emperyalist ve yabancı sermaye karşısında tutum sorunudur.Sosyalist devrimin dünya sosyalist devrimine doğru nitelikli bir şekilde gelişimini ve dönüşümünü garanti altına almak için ekonomik alanda çok önemli ilke sorunlarını çözmüş olmak gerekir.
13-Sosyalist devrim emperyalist ekonominin temellerine zamansız saldırı politikalarından vazgeçmelidir.Bu noktada emperyalist ve yabancı sermayenin kamulaştırılmasından vazgeçilmelidir.Kamulaştırılacak sermaye kesimi yalnızca Türk işbirlikçi tekelci sermayesi olacaktır.Emperyalist ve yabancı sermaye ile Türk işbirlikçi tekelci sermayesi arasında dikkatli bir ayrım yapmak devrimin uzun dönemli çıkarları açısından hayati bir öneme sahiptir.
14-Sosyalist devrim yabancı borçların iptali politikasından da vazgeçmelidir. Yabancı borçların yeniden düzenlenmesi noktasında elindeki bütün manevra imkanlarını kullanmalıdır ancak yabancı borçların iptali politikasından uzak durmalıdır.Çünkü böyle bir politika ülkeyi gerekli sermaye stoklarından mahrum bırakır ve sermaye sıkıntısına sokar.Bunun sonucunda ülke ekonomisinin yıkıma sürüklenmesi kaçınılmazdır.Onun için yabancı borçların iptali tehlikeli ve yanlış bir politikadır.
15-Yukarıdaki iki ilkenin kaçınılmaz sonucu olarak ve dünya ekonomisindeki sermaye hareketlerinin gelmiş olduğu düzeyden dolayı,dış ticaret tekelinin uygulanmasından da uzak durulmalıdır.Dış ticaret tekeli gibi bürokratik bir önlem, serbest piyasa ekonomisinin ve onun bir parçası olan Türkiye ekonomisinin yapısıyla taban tabana zıttır.Sosyalist devrim ekonominin kumanda tepelerinin sağlamlaştırılmasında ve geliştirilmesinde başka araçlara dayanacaktır.Bunlar genel olarak para ve maliye politikalarıdır.
16-Bununla birlikte,devrimci iktidar,ekonominin başka noktalarında da dikkatli olmak ve bu süreci desteklemekle yükümlüdür.Yüksek bir üretkenlik yüksek tasarruf (birikim) oranlarını zorunlu kılar.Birikim fonlarının ekonominin stratejik amaçlarına yani dünya piyasasında daha rekabetçi bir konum elde etmeye yarayan sektörlere yönlendirilebilmesi için,enflasyonun ve faiz oranlarının emperyalist ülkelerdeki düzeye çekilmesi zorunludur.Çünkü enflasyonun ve faiz oranlarının yüksekliği,birikim fonlarının zamanından önce serbest kalmasına neden olmaktadır ve bundan dolayı bu fonların gerekli tarihsel rollerini oynamalarını engellemektedirler.Ekonominin yüksek üretkenlik düzeyi,sermayenin dev boyutlarda merkezileşmesini gerekli kılmaktadır ki bu sermayenin birikim boyutlarının gelişmesi ile bağlantılı bir sorundur.
17-Toplumsal sermaye birikiminin boyutlarının geliştirilmesi için yapılması gereken en önemli şey,ülkeye giren yabancı sermayenin ezici bir bölümünün daha çok yatırım sermayesi biçimine bürünmesini sağlamak ve kısa dönemli sermaye hareketlerinin oranının azami derecede küçülmesini sağlamaktır. Çünkü kısa dönemli sermaye hareketleri,faiz oranlarını yükseltici bir etkide bulunmakta ve zamanla yerli paranın aşırı değerlenmesine ve ithalat oranlarının artmasına ve ihracatın ithalata göre daha düşük düzeyde seyir etmesine neden olarak,dış ticaret açığına vede bundan kaynaklanan yüksek cari açıklara neden olmaktadır.Yüksek cari açıklar da dünya ekonomisindeki olumsuz ekonomik konjonktür dönemlerinde büyük ekonomik krizlere neden olmaktadır.Onun için ülke ekonomisi içerisinde bugün ezici bir yere sahip olan kısa dönemli sermaye hareketlerinin oranını düşürmek ve yatırım sermayesinin oranını yükseltmek için gerekli olan ekonomi politikası oluşturulmalıdır. Bunun hemen yapılamayacağı açıktır ve bu politikanın uygulanma döneminde kısa dönemli sermaye hareketlerinden taktik olarak yararlanmaya devam edilmelidir.
18-Devrimci iktidar aşırı popülist politikalardan kaçınmak zorundadır.Bütçe disiplini ve denkliği enflasyonun kontrol altında tutulması noktasında önemli bir yere sahiptir.Devrimci mücadelenin yüksek idealleri ve değerleri, popülist politikalara oldukça açık ve yatkındır.Ekonominin tarihsel üretkenlik düzeyi ve dengesi ile devrimci değerlerin düzeyi arasındaki ilişki doğru kurulmalı ve ele alınmalıdır.Devrimci iktidar ülke ekonomisinin altında kalkamayacağı bir ekonomik program ortaya koymamaya dikkat etmeli ve işçi ve emekçileri bu noktada eğitmesini bilmelidir.Ülke ekonomisinin altından kalkamayacağı yüksek harcama ve savurganlık,bütçe disiplinini ortadan kaldıracağı gibi enflasyonun azmasına ve daha önce belirttiğimiz birikim fonlarının,istenilen düzeye ve yöne yönlendirilmesine engel teşkil edecektir.Yani para ve maliye politikasının koordineli bir şekilde ele alınması ve geliştirilmesi vede üstelik bunun da serbest piyasa ekonomisi koşulları altında yapılması zorunludur.
19-Ülke ekonomisinin daha yüksek bir üretkenlik düzeyine geçmesi ve emperyalist ekonomi ve politika karşısında bağımsız pozisyonunu sağlamlaştırabilmesi için,yüksek sermaye birikim fonlarına ihtiyacı vardır ve bu fonlar sayesinde ihracat-ithalat dengesizliği giderilerek dış ticaret dengesi olumlu kılınacak,düşük enflasyon ve faiz oranları tutturulacak vede bu sorunlardan kaynaklanan yüksek cari açık oranları düşürülecektir.Ancak bütün bunların olabilmesi için Türkiye'nin uzun yıllar yaklaşık % 5-10 arası olacak olan yüksek büyüme oranları tutturması gereklidir.İşte tam da bu noktada devrimci iktidarın bütün diğer burjuva iktidarlardan farkı ortaya çıkacaktır.
20-Türkiye'nin cari açık sorununu çözebilmesi,dış ticaret dengesinde ihracatın ithalata baskın hale gelmesine bağlıdır.Bu sorunun çözümü de Türkiye ekonomisinin ağırlıklı olarak tüketim araçları üretiminden yüksek teknoloji ve emek yoğunluğu içeren ve dünya piyasasında rekabet gücü yüksek olan üretim araçları üretimine yönlendirilmesine bağlıdır.Bu ürünler genellikle şu sektörleri kapsamaktadır: Uzay araçları (uydu ve roketler gibi), hava taşıtları (uçak ve helikopter gibi),kara taşıtları,cep telefonları,taşınabilir bilgisayar ve bilişim ürünleri,dijital kameralar, radyo ve televizyon yayın cihazları, matbaa makinaları,para çekme makinaları, saat sektörü, yazıcı,tarayıcı,fotokopi ve faks makinaları, yüksek teknoloji içeren tıbbi cihazlar (tansiyon, endoskopi, diyaliz,röntgen, tomografi,işitme cihazları ve kalp pilleri gibi) vs. Bununla birlikte cari açık üzerinde baskı oluşturan bazı hammadde ve enerji (petrol ve gaz gibi) kaynakları üzerine de önemle eğilmek ve bunları ya içeride imal etmeye çalışmak ya da petrol ve gaz gibi ürünlerin Türkiye üzerinden büyük oranda geçişini sağlayarak ve bir tür bölgesel enerji kavşağı oluşturarak bu ürünlerin ülkeye maliyetini düşürmek mümkündür.Bu noktada Türkiye coğrafik anlamda eşsiz bir stratejik yere sahiptir.
21-Türkiye ekonomisinin temel vurgusunun üretim araçlarına yönlendirilmesi, tek başına onun sosyal güçleri ile gerçekleştirebileceği bir politika değildir. Bunun gerçekleşebilmesi için,devrimci iktidarın uluslararası emperyalist sistem karşısında stratejk olarak doğru konumlanması (emperyalist sistem ile taktik taviz ve uzlaşma noktaları bulması) ve bölgede bir çok ülkenin ekonomileri (özellikle de İran ve İsrail) ile sıkı bir ekonomik ve politik entegrasyona gitmesi yani belirli bir genişlikte ve derinlikte bölgesel pazarı hedeflemesi zorunludur.Ama daha yakından bakıldığı zaman bu durumun aynı düzeyde politik yapıları gerektirdiği ve "politik standartlar" eşitlendiği zaman ancak böyle bir ekonomik güç ortaya çıkabilir.Bu sorun bizi enternasyonalizm sorununa ve bu sorunun bölge somutunun özellikler içerisinde doğru ele alınmasına ve uygulanmasına götürür.
22-Devrimci komünist politikanın görevi,ekonominin bölgesel entegrasyonunun önündeki engelleri ortadan kaldırmak ve üretici güçlerin emperyalist etkinin dışında serbest gelişimi için gerekli olan politik çerçeveyi oluşturmak ve sürekli kılmaktır.
23-Türkiye'deki sosyalist devrimin istikrarı ve geleceği: 1-)Türkiye'nin etrafındaki bölgelerdeki ülkeleri tek bir bölgesel ve ekonomik organizasyon içerisinde birleştirme gücüne yani bu ülkelerin iç politikalarında komünist ve anti-emperyalist halk hareketlerini geliştirme ve etkileme gücüne; 2-) Emperyalistleri politik ve asker olarak bu bölgelerden uzak tutma gücü ve yeteneğine; 3-)Bağımsız bir enerji politikası geliştirme ve bunu bölgesel bir temelde kurma gücüne; 4-)Bölgesel bağımsız enerji politikasına dayanarak, bölgesel devrimin ekonomik yapısını dünya piyasasında daha rekabetçi bir düzeye yükseltmesine katkı yapma gücüne bağlıdır.
24-Bölgesel ekonomik entegrasyonun büyük oranda üretim araçları üretimine doğru yönlendirilebilmesi ve ekonominin bütününün bu ekseni destekleyebilmesi için devrimci iktidarın bağımsız bir enerji politikası oluşturabilmesi ve ekonominin genelini bu bağımsız enerji politikası temeline oturtması şarttır.Sosyalist devrim emperyalist politika karşısında bağımsız bir duruş yeteneği sağlayacağı için,bu bağımsız politik karakterin enerji bağımsızlığının geliştirilmesi noktasında kaldıraç olarak kullanılması hem gerekli hem de zorunludur.Devrimci iktidarın emperyalistler ve bölge devletleri vede politik hareketler ile ilişkilerinin derecesini de bir noktaya kadar bu enerji politikası belirleyecektir.
25-Devrimci iktidar,TC devleti döneminde başlatılan bir çok uluslararası enerji projesini (Rusya ile geliştirilen Mavi Akım,Kafkasya ve Orta Asya'dan başlayıp Türkiye'den geçecek olan Nabucco,Baku-Ceyhan) kabul etmek ve bunları daha da geliştirmekle sorumludur.Bu uluslararası projelere İran petrol ve gazı,Kürdistan ve Irak petrollerinin ve yine Suudi Arabistan petrollerinin Suriye ve Kürdistan üzerinden bağlanması ve böylece Türkiye'nin bir enerji kavşağı (Hub) olarak stratejik olarak güçlendirilmesi zorunludur.Bununla birlikte enerji kavşağı politikası başka enerji biçimlerinin (nükleer, hidroelektrik, rüzgar,güneş ve bio-kimyasal enerjiler ) geliştirilmesi ile de desteklenmelidir.
26-Daha yakından bakıldığı zaman, bu bölgesel enerji ağlarının geliştirilmesi ve birbirine bağlanmasının vede bölgesel ekonomik entegrasyonun önündeki en büyük engelin,bölgeyi sürekli istikrarsızlık altında tutan ve sosyal ve tarihsel dinamiklerinin gelişmesini engelleyen vede emperyalist siyaset tarafından da sürekli çözümsüzlüğe itilen köklü politik sorunlardır.Bu sorunlar Kafkasya'daki Ermenistan-Türkiye-Azerbaycan sorunu; Türkiye,İran,Suriye ve Irak'ı yakından ilgilendiren Kürt ulusal sorunu;Türkiye-Kıbrıs sorunu; İsrail-Filistin sorunu.Bununla birlikte bölgedeki ülkelerin rejimleri ezici olarak halk hareketini bastıran diktatör rejimlere dayanmaktadır. Bölgedeki çok önemli dört ulusal sorunun üçü (Ermenistan,Kürdistan,Kıbrıs) direkt Türkiye'yi,diğeri de (Filistin) dolaylı olarak Türkiye'yi ilgilendirmektedir.Demek ki bölgesel sorunların yumağı Türkiye'nin iç politikası üzerinde düğümlenmiştir.Bundan dolayı Türkiye'de bir sosyalist devrim,etrafındaki bölgelere çok güçlü politik vektörler çekebilecek ve çok şiddetli politik sarsıntılara yolaçacaktır.
27-Ermenistan,Kürdistan,Filistin ve Kıbrıs sorunu,görünmez bağlar ile birbirine bağlanan ve dolaylı olarak birbirini tetikleyen sorunlardır.Devrimci iktidarın bu sorunları doğru bir siyaset temelinde birbirine bağlaması ve bölgesel devrimin kaldıracı olarak kullanması zorunludur.Bunun için sosyalist devrimin bu sorunlar noktasında evrensel ilkeleri doğru benimsemesi ve soruna somutluluğu içerisinde doğru bir şekilde yaklaşması zorunludur.
28-Bölgede ulusal sorunların ve diktatör rejimlerin çözülmesini sağlamak için her şeyden önce devrimin kendisinin yüksek bir politik ve örnek niteliğe sahip olması zorunludur.Sosyalist devrimin bölgeye yansıması herşeyden önce kendi evrensel eğiliminin gelişmesinin sonucunda olacaktır.Onun için bu devrimin Ekim devriminin yapmış olduğu hataları kesinlikle yapmaması gerekmektedir.
29- Sosyalist devrimin ortaya çıkaracağı politik demokrasinin kapsayıcılığı, genişliği ve yüksek düzeyde politik standartlar ortaya koyması vede sürekliliğini sağlayabilmesi,uluslararası emperyalist sistem karşısında yapacağı doğru stratejik konumlanmaya ve güç dengelernin doğru analizine bağlıdır. Uluslararası güç dengesi daha uzun yıllar dünya komünist hareketinin aleyhine olacağı için,sosyalist devrim uluslararası emperyalist sistem karşısında Stratejik Savunmaya denk düşecek bir konumlanmaya sahip olmalıdır.Bu Stratejik Savunma konumlanması,emperyalizme cepheden saldırmayan ve onlarla taktik taviz ve anlaşma noktaları arayan esnek bir politikayı gerekli kılmaktadır. Bu esnek politika,hem gerekli stratejik zaman aralığını oluşturarak zaman kazanmaya yarayacaktır hem de devrimi aşırı ve zamansız politik hareketlerden koruyacaktır. 30-Sosyalist devrimin bu Uluslararası Stratejik Savuma biçimi, çok önemli iki politik ilkenin komünist hareketin çıkarları ile doğru birleştirilmesini gerektirmektedir: a-) Politik bağımsızlığın geliştirilmesi ve korunması için emperyalist güçler arasında manevra yapma yani aralarındaki çelişkilerden maksimum derece yararlanma; b-)Burjuva demokrasisinin milliyetçi-faşist hareketler tarafından zamanından önce yıkılmasına ve tehdit edilmesine engel olmaya çalışmak.
31-Devrimci iktidar,emperyalist sistem karşısında doğru politik orantıları tutturabildiği ölçüde,iç politikada doğru politik orantıları tutturabilir ve koruyabilir.Bu noktada sosyalist devrim,toplumun tarihsel düzeyine uygun olarak ancak sosyalist biçim altında farklı özellikte bir burjuva demokrasisi uygulayabilir.Bu burjuva demokrasisi,komünist hareketin ideolojik ve politik hegemonyası altında geliştirileceği için,emperyalist sistem içinde erimeyen tam tersine onun tarihsel sınırlarını zorlamaya ve aşmaya yarayacak ya da ona götürecek tarihsel bir kaldıraç olarak kullanılacaktır. Bir toplum tarihsel olarak burjuva ekonomik tarihsel aşamayı geçmediği ya da aşmadığı müddetçe, siyasal biçimin içeriğinin burjuva demokrasisinin öğeleri ile dolması kaçınılmazdır.Burada sorun bu burjuva demokratik öğelerin nasıl bir hedef ve araç ile ele alınacağı ve kullanılacağı sorunudur.Reformların burjuvazinin ve komünist hareketin ellerinde farklı işlevlere sahip olması gibi.
32-Her politik iktidar bir politik güç blokudur ve çeşitli sınıf ve katmanların oluşturmuş olduğu bir toplumsal konsesüse dayanır.Türkiye Cumhuriyeti (TC) devleti de işbirlikçi tekelci burjuvazisinin bütün katmanlarının oluşturmuş olduğu ve liberal burjuvazinin de bir kısmını yedeğinde bulundurduğu bir toplumsal temele dayanır.Onun için bu güç blokuna bir güç bloku ile karşılık verilmesi zorunludur.
33-Sosyalist devrim,proletaryanın önderliğinde (hegemonyası) yarı-proletarya ile ittifak halinde gerçekleşecek bir devrimdir.Bu temelde devlet iktidarını bu iki sınıf örgütleyecektir.Ancak bu iki sınıf,küçük-burjuvaziyi ve liberal burjuvaziyi kendi politik sistemin yasallığı içerisinde tutma yeteneğini gösterebildikleri ölçüde bu devlet iktidarını demokratik bir biçimde örgütleyebilir ve birlikte işbirlikçi tekelci burjuvazinin siyasi eğilimlerini baskı altına alabilir ve onlar üzerinde tahakküm kurabilir.
34-Bu önlemler genel hatlarıyla kısaca şöyle olacaktır: a-) Anayasal vatandaşlığı, bir ırkın,etnik grubun ya da ulusun belirginliğinden tamamen çıkararak,işçi sınıfının tarihsel çıkarları etrafında tamamen belirleyecektir. Irkı,etnik grubu,milliyeti ve ulusu ne olursa olsun,bir vatandaş toplumsal üretimde tuttuğu yer ve ona yaptığı katkı ölçüsünde sosyal haklara sahip olacaktır.b-)Ekonominin tarihsel olarak komünist bir düzeye gelmediği bir çağ ve toplumda,sermayenin sektörler arasında dağılımını,serbest rekabet aracılığı ile piyasa yapacaktır.Bunun dışında devletin bürokratik olarak, piyasayı yok sayarak sektörler arasında emek-zamanını dağıtma girişimi hiçbir zaman keyfilikten öteye gitmeyecek ve toplumsal sermayenin israfına ve kayıbına neden olarak toplumsal geriliğin gelişmesine neden olacaktır. Onun için ırkı,etnik grubu,milliyeti ve ulusu ne olursa olsun, bireyin serbest girişim hakkının tek anayasal açıdan değil ama pratikte de garanti altına alınması zorunludur.Ekonominin bazı stratejik sektörlerinde devlet ya kısmi ya da tamamen serbest girişimi kamu yararı gözeterek dışlayabilir.Bu durumda bunun hukuki çerçevesi doğru gerekçelere dayanarak ve açık bir şekilde toplum önünde belirtilmelidir.c-) Serbest girişim hakkının garanti altına alınması kaçınılmaz bir şekilde bunun sonucu olan özel mülkiyet hakkının da garanti altına alınmasını gerektirir.Özellikle de emperyalist ve yabancı sermayenin ülkeye büyük oranda yatırım sermayesi olarak çekilmesi noktasında özel mülkiyet hakkının korunması ve garanti altına alınması hayati önem arzetmektedir. d-) Ülke ekonomisinin üretkenliği ve niteliği vede bununla uyumlu olan gerekli insan unsurunun yetiştirilmesi ancak dünya piyasasındaki rekabet aracılığı ve onun etrafında şekillenecek bir durumdur. Onun için ülke ekonomisinin odağına rekabetin yerleştirilmesi ve onun aracılığı ile toplumun üretici güçlerinin düzeyini ve yeteneğini ölçmek ve ihtiyaçlarını açığa çıkarıp bu temelde çözmek en doğru yöntemdir. e-)Özel mülkiyet hakkının garanti altına alınabilmesi tek hukuksal bir sorun değildir. Bununla birlikte toplanma,ifade,basın ve örgütlenme özgürlüğünün de garanti altına alınması gerekmektedir.Çünkü ancak bu sonuncular sayesinde serbest girişim ve özel mülkiyet hakkı korunabilir.f-) Azınlık haklarının garanti altına alınması ve Kürt ulusunun ayrı devlet kurma hakkının tanınması.1972 yılında mallarına el konulan Rum ve Ermeni vatandaşların mallarının güncel değerleri gözönüne alınarak para ya da gayri menkul olarak iade edilmesi g-)Fiziki ve manevi işkencenin tamamen ortadan kaldırılması.h-)Kadının erkek egemenliğinden ve ezilmesinden kurtarılması için ve erkek ile toplumsal alanda eşit bir statüye gelebilmesi için kadın lehine pozitif ayrımcılığın uygulanması. i-) Farklı cinsiyetinden (örneğin eşcinseller) dolayı baskı ve ayrımcılığa maruz kalmanın tamamen önlenmesi ve bu noktada hukuki caydırıcılığın geliştirilmesi. j-) Din,inanç ve vicdan hürriyetinin garanti altına alınması ve önündeki bütün engellerin kaldırılması vede türbanın kamuda da tamamen serbest bırakılması.Yine aynı şekilde Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması ve önündeki engellerin kaldırılması k-) Diyanet İşleri Başkanlığı'nın lağvedilmesi ve devletin bütün dini inanç grupları ile olan organik ve ideolojik bağlantısının yokedilerek tamamen laik bir temele oturtulması.l-)Eğitimin tamamen laik bir temele oturtularak İmam Hatip Okulları'nın kapatılması.m-)Özel yaşamın dokunulmazlığının sağlanması ve iletişim ve haberleşme özgürlüğünün tamamen garanti altına alınması. n-) Sosyalist siyasal sistem içerisinde faaliyet gösteren siyasi partilerin ve derneklerin aşağıdan yukarıya doğru demokratik bir şekilde seçme ve seçilme ilkesine dayanılarak örgütlenmelerinin zorunluluğu.o-)Ordunun,polisin ve bürokrasinin sosyalist devletin yeni ideolojik ve politik karakterine uygun olarak dağıtılması ve yeni bir biçimde reorganize edilmesi. ö-) NATO gibi emperyalist politik ve askeri kurumlardan çıkılması ve saldırgan politik ve askeri anlaşma ve ittifakların lağvedilmesi.p-) Vergi sisteminin ekonominin kalkınma perspektifine uygun olarak kurulması ve örgütlendirilmesi.r-)YÖK ve benzeri kurumların kaldırılarak üniversitelerin tamamen özerkleştirilmesi.s-)Dokunulmazlıkların tamamen kaldırılması.ş-) Yasama,yürütme ve yargının bağımsızlıklarının tam olarak sağlanması.t-) İşsizleri, engellileri, yaşlıları,kimsesiz ve çocukları kucaklayan Yaygın bir Sosyal Güvenlik Sisteminin kurulması ve geliştirilmesi. u-)Sanatçıların eserlerinin koruma altına alınması ve telif haklarının düzenlenmesi.
35-İç politikada gerekli olan devrimci önlemleri ve reformları gerçekleştiren sosyalist devrim dış politikasının ana eksenlerini de bununla uyumlu bir şekilde belirleyecektir.Bu noktada Ermenistan,Kürdistan,Kıbrıs, Filistin,İsrail, Yunanistan,ABD,AB,Rusya ve Çin ile ilgili olarak çok önemli politik tutumlar belirlemek ile karşı karşıya kalacaktır.
36-Bu noktada sosyalist devrimin bölge ve dünya meselelerine yaklaşımında çok önemli ve tutarlı evrensel ilkelere dayanması zorunludur.Bu ilkelerin başında a-) Ulusların ve ülkelerin politik hak eşitliğine sahip olması; b-) Politik hak eşitliği temelinde ortaya çıkan toprak bütünlüğünün ve güvenliğin uluslararası temelde garanti altına alınması; c-)İnsan için zorunlu gereksinim maddelerinin (su,ekmek, enerji gibi) her ülkenin tedarik etmesinin garanti altına alınması d-) Savaş,nükleer,biyolojik ve her türlü kitle yıkım silahına karşı uluslararası bir barış politikası için mücadele edilmesi.e-) Irkçı ve milliyetçi hareketlere karşı uluslararası çapta,burjuva demokrasisi ile geniş bir işbirliğinin geliştirilmeye çalışılması. f-) Her ülkenin sosyalist devrimi o ülkenin işçi sınıfının eseri olacaktır ve dıştan müdahale ve zorlama ile bir devrim ihracına (Bolşeviklerin yaptığı gibi), karşı olunduğunun açıkça deklare edilmesi.
37-Bu ilkelere dayanan sosyalist devrim, Ermeni sorununda çok önemli adımlar atmakla yükümlüdür.Bu noktada ilk olarak 1915 yılında Osmanlı İmparatorluğu döneminde,İttihat ve Terraki Partisi'nin uygulamış olduğu tehcir politikasının bir Soykırım olduğu kabul edilmelidir.Bu soykırımın sonucunda Ermenistan'ın bir bölümü Ermeni ulusu açısından vatan olmaktan çıkmıştır.Sosyalist devrim Ermeni Soykırımı'nı insanlığa karşı işlenmiş büyük bir suç olarak deklare ettikten sonra bu noktada üzerine düşen maddi ve manevi yükümlülüklerini yerine getirmelidir.Bu noktada şunlar yapılmalıdır: a-)Türkiye'de bir Soykırım anıtı yapılmalı,24 Nisan günü Soykırım anısına tatil günü ilan edilerek,önemli Ermeni şahsiyetlerin (Hrant Dink,Komitas Vartabet,Charles Aznavur,Kamo gibi) isimlerinin önemli yapılara verilmesi sağlanmalı ve halkın bu noktadaki ideolojik,politik ve kültürel eğitimi için çok yönlü seferber olunulmasının sağlanması ve Ermeni ulusundan özür dilenilmesi. b-)Tehcir sırasında mülklerine el konulan Ermenilerin mal varlıklarının karşılığının (tahminen 20-25 milyar dolar) Ermenistan'a ödenmesinin kabul edilmesi.c-) Ermeni ulusunun sembolü olan Ağrı Dağı'nın (Ararat) Ermenistan'a jest yapılarak bırakılması.Bunun dışında bir toprak iadesi varolan demografik yapıdan dolayı daha büyük ve içinden çıkılmaz sorunlara neden olur.d-) Kafkasya ve Orta Asya'dan gelen Kürdistan ve Türkiye üzerinden geçecek olan enerji nakil hatlarının Ermenistan üzerinden de geçmesi için gerekli politik iradenin ortaya konulması. Ermenistan'ın enerji nakil hatlarına dahil edilmesi bölgede barışı daha fazla teşvik edecektir.e-) Ermenistan'a uygulanılan her türlü ambargonun ortadan kaldırılması. f-)Ermenistan ve Azerbaycan arasında Yukarı-Karabağ sorunun barışçıl çözümü için her iki ülkenin teşvik edilmesi ve bu noktada devrimci iktidarın üzerine düşen görevi sonuna kadar yerine getirmesi. g-) Ermenistan'ın varolan jeopolitik durumdan kaynaklanan (Türkiye,Azerbaycan ve Gürcistan arasına sıkışmış olması) güvenlik korkularının giderilmesi.Bu noktada Türkiye ve Azerbaycan arasına girecek olan Kürdistan'ın Ermenistan ile ilişkilerinin çok boyutlu olarak geliştirilmesi için cesaretlendirilmesi. Ermenistan'ın bu jeopolitik sıkışmışlığı,onu daha fazla milliyetçi politikalara iterek Rus emperyalizmi ile stratejik ilişkilere itmektedir. Ekonomik,politik ve güvenlik sorunları çözülen bir Ermenistan Rusya ile olan stratejik ilişkilerini giderek çözmeye başlayacaktır.Bu çözülme olmaksızın sosyalist devrimin Kafkasya ve Orta Asya içlerine kadar yayılması imkansızdır.
38-Sosyalist devrim Kürt ulusu ve Kürdistan noktasında da çok önemli politik açılımlar yapmakla yükümlüdür.Kürt ulusal sorunu noktasında doğru orantılar tutturmak ancak uluslararası emperyalist sistem karşısında doğru bir stratejik konumlanma sayesinde mümündür.Bu noktada sosyalist devrim: a-) Kuzey Kürdistan'ın bağımsızlığını ve ayrı bir devlet kurma hakkını tanıdığını deklare etmeli ve Kürt Ulusu'ndan geçmişteki katliamlardan (Koçgiri,Şeyh Sait İsyanı , Dersim İsyanı vs.) dolayı özür dilemelidir. b-) Kuzey Kürdistan'ın bağımsızlığının tanınması, Türkiye'nin Kürt ulusu ve Kürdistan karşısında bütün yükümlülüklerini yerine getirdiği anlamına gelmez.Çünkü genç Kürdistan devleti,bağımsızlık ile büyük ekonomik,politik,askeri ve güvenlik sorunları ile karşı karşıya kalabilir.Devrimci iktidar,yeni Kürt devleti ile hiçbir koşul dayatmadan ve dost ilişkiler çerçevesinde,onun bağımsız devlet olarak ayağa kalkış sürecinde,ona karşı ekonomik,politik ve askeri görevlerini yerine getirmekle yükümlüdür.Bu ilişkiler yeni Kürdistan devleti ile karşılıklı rızaya dayanılarak düzenlenmelidir. c-)Sosyalist devrim,Kürt ulusunun, Birleşik Kürdistan yönündeki eğilimi ve isteğini mutlak suretle gözönünde bulundurmalıdır.Ulus devletine kavuşacak olan Kürt burjuvazisi,Bütün Kürt pazarı üzerinde ekonomik ve politik hakimiyet kurmak isteyecek ve bu tarihsel durumu elde etmek için Kürdistan'ın jeopolitik konumunu, bölge ve dünya güç denklemi içerisinde sonuna kadar kullanacaktır.Komünist hareket Kürt ulusunun Birleşik Kürdistan eğiliminin önünde durmamalıdır.Tam tersine onun bu eğilimi ve isteğini akıllı politikalar ile desteklemeli ve onun bu hedefini bölgesel bir ekonomik ve politik oluşuma kanalize ederek, onun devrimci enerjisinden sonuna kadar yararlanmasını bilmelidir.Bir noktayı asla unutmamak gerekir: Kürt ulusu kendi tarihsel çıkarlarını maksimum düzeyde tatmin eden politik eğilimler ile birlikte hareket edecektir.Komünist hareket Birleşik Kürdistan politikası ile Ortadoğu'da önalmalıdır.d-) Komünist hareket Birleşik Kürdistan politikasını, İran,Suriye ve Irak içerisindeki komünist ve devrimci hareketlerin canlı ve diri tutulmasının önemli bir halkasına dönüştürerek,bu politikayı Türkiye,Kürdistan,İran,Irak ve Suriye arasında önce bir Konfederal sonra da bir Federal oluşumun tarihsel kaldıracı olarak ele almalıdır.Birleşik Kürdistan olmadan bölgenin ekonomik ve politik entegrasyonu mümkün değildir ve bu noktada komünist hareketin hata yapma marjı sıfıra yakındır. e-) Türkiye önderliğinde bölgenin enerji kavşağı olma politikasının gerçekleşmesi Birleşik Kürdistan'ın oluşmasına ve onun ekonomik ve politik istikrarına bağlı olacaktır. Üç eksenden Türkiye'ye gelecek enerji nakil hatları (Kafkasya ve Orta Asya,İran ve Irak, Suudi Arabistan ve Suriye) Kürdistan üzerinden geçmektedir.Onun için Birleşik Kürdistan politikası yönünden cesaretlendirilen Kürt ulusal hareketi aynı zamanda emperyalist etki alanının dışında kalma yeteneğini de elde edecektir.Aksi taktirde Kürt ulusu kendisine devrimci ve komünist hareketin dışında müttefikler aramak zorunda kalacak ve sosyalist devrimin bölgede etkisini kıran ve durduran baraj rolüne soyunmak zorunda kalacaktır.Bu ise komünist hareket açısından büyük felaketlere yolaçar. f-) Ortadoğu'da önce bir Konfederal daha sonra da bir Federal oluşumun önünün açılması bir Kürdistan-Türkiye birliğinden başlayarak ve onların etrafında giderek örülen bir politik ve ekonomik oluşum olarak başlayabilir.
39-Ermenistan ve Kürdistan sorununu politik hak eşitliği temelinde çözen bir devrimci iktidar, aynı perspektif temelinde Kıbrıs sorununa ve Yunanistan ile Ege sorununa da yaklaşmalıdır.Kıbrıs sorunun çözümünün önündeki en büyük engel,Kıbrıs'ta bulunan Türk Akeri Birlikleri ve Ada'nın işgalidir.Devrimci iktidar bu birlikleri geri çekerek ve Ada'nın işgalini sona erdirerek bir Birleşik Kıbrıs'ın politik hak eşitliği temelinde kurulmasının önünü açmaya çalışmalıdır. Geçmişin acı hatıralarını da gözönünde bulundurarak,askeri birliklerin çekilişini geniş bir uluslararası diplomasi ile koordine ederek,Ada'daki Türk toplumunun güvenliğini garanti altına alma ile birleştirmelidir.Geçmiş deneyim Ada'daki her iki topluma da Ada'yı bölmenin ve birbirlerini milliyetçi bir şekilde dışlamanın sadece Kıbrıs'a acı ve felaket getirdiğini açıkça göstermiştir.Onun için sosyalist devrim,Ada'daki taraflara Birleşik Kıbrıs için mücadelenin barışın ve güvenliğin tek teminatı olduğunu belirtmeli ve her iki tarafı da bu yönde teşvik etmeli ve cesaretlendirmelidir.
40-Sosyalist devrim Yunanistan ile ilişkileri normalleştirmeye çalışmalı ve barışı teşvik eden bir politika benimsemelidir.Yunanistan'ın Türkiye karşısında en önemli sorunu güvenlik sorunudur.Sosyalist devrim,Kıbrıs'ta askeri birliklerin çekilişini Yunanistan'a karşı kurulan Ege Ordusu'nun lağvı ile birleştirmeli ve Yunanistan'a yakın olan bölgelerde silahsızlanmayı sağlamalıdır. Devrim Yunanistan'ın güvenlik kaygılarını gidererek,onunla saldırmazlık ve dostluk anlaşması imzalamalı ve Ege'nin kara suları sorununu Birleşmiş Milletler çevresinde oluşturulacak bir komisyon ile çözme politikasını benimsemeli ve her iki tarafı tatmin edecek barışçıl bir anlaşma için çalışmalıdır.Bu barışçıl politika her iki ülkenin silahlanmak için bütçeden ayırdığı payı düşürerek serbest kalan kaynakların daha üretken bir şekilde kullanılmasına da yardım edecektir.Ayrıca devrim, geçmişte Türkiye'de Rum vatandaşlara yapılan haksız muameleleri de teşhir ederek,onların haklarının iadesini gerçekleştirmeye çalışmalıdır. 41-Sosyalist devrimin önemli rol oynayacağı sorunlardan bir tanesi de Filistin sorunudur.Ermenistan,Kürdistan ve Kıbrıs sorunlarına politik hak eşitliği temelinde yaklaşan ve görevlerini yerine getiren devrim,Filistin-İsrail sorununda büyük bir moral üstünlük elde edecektir.Filistin sorununda emperyalistlerin iki yüzlü ve tek taraflı politikaları vede üstelik politik hak eşitliğini ortadan kaldıran yaklaşımları bu sorunu çözümsüzlüğe itmiş ve bölge halklarını büyük acılara sürüklemiştir.Ortadoğu'da bölgesel bir ekonomik ve politik insiyatifin komünist hareketin ve devrimin önderliğinde gelişmesi vede demokratik devletlerin ortaya çıkması,Filistin sorunun çözümü için olumlu bir politik konjonktürün ortaya çıkmasına neden olacaktır. Sorunun çözümünün önündeki en büyük engel İsrail milliyetçiliğidir.Diğer taraftan Filistin ulusu içerisindeki antisemit ve dini-milliyetçi eğilimler de sorunun çözümünün önünde büyük engel oluşturmaktadır.İsrail milliyetçiliği, Filistin ulusu içerisindeki antisemit dini-milliyetçi eğilimleri güçlendirmekte,bu sonuncular da tekrar İsrail milliyetçiliğini beslemektedir.Bu kısır döngünün kırılması her iki taraftaki milliyetçi eğilimlere karşı mücadele etmekten geçmektedir ki bölgesel devrimlere bu noktada büyük görevler düşmektedir. Sorunun İsrail iç politikasında düğümlendiği ve İsrail'de devrimci-demokratik dinamiklerin yeterince ortaya çıkamamasının İsrail milliyetçi-faşist güçler tarafından bastırılmasının sonucu olduğu açıktır.Komünist hareket Filistin sorununun İsrail'e dıştan bir askeri müdahale ile çözülmesine ilkesel yönden karşı olmalıdır.Sorunun çözümü Filistin ve İsrail'de birleşik bir devrimci komünist hareketin gelişerek her iki taraftaki gericiliği altetmesiyle mümkündür. Filistin'in ve İsrail'in etrafındaki diktatör rejimlerin yıkılmasıyla ve demokratik devrimci iktidarların ortaya çıkmasıyla böyle bir dinamiğin ortaya çıkmasının önü açılmış olacaktır.Bölgesel devrim ve Komintern İsrail'deki devrimci güçlerin gelişimini kolaylaştırmak için İsrail halkının güvenliği noktasında net ve kararlı olmalıdır.Yahudi halkının İkici Dünya Savaşı'ındaki Soykırım anıları canlıdır ve bu durum İsrail halkının güvenlik kaygılarını canlı tutmakta vede İsrail milliyetçileri de bu durumu sonuna kadar sömürmektedirler. Filistin ve İsrail'in etrafında bölgesel bir demokratik konfederasyon ya da federasyon ortaya çıktığı andan itibaren ve İsrail'e dıştan bir müdahale ihtimali ve tehlikesinin ortadan kalkmasıyla,yine Filistin ve İsrail'de birleşik bir devrimci hareketin ortaya çıkmasıyla her iki ülkedeki gericiliğin temelleri giderek sarsılacaktır.Aynı şekilde bölgesel ekonomik ve politik birliğin ortaya çıkaracağı ekonomik ve politik standartlar da İsrail ve Filistin halkları açısından cazip hale gelecek ve bu halkların bu birliğe üye olma eğilimlerini geliştirecek ve güçlendirecektir.İsrail ve Filistin'in politik hak eşitliği temelinde ve bir devrim ile sorunlarını çözmeleri ve bölgesel birliğe katılmaları güvenlik ve ekonomik istikrar sorunlarının çözümüne de büyük katkı yapacaktır.Bu noktada sosyalist devrimin Birleşik Kürdistan aracılığı ile İran,Irak ve Suriye'de devrimci iktidarlara yolaçması ve bu devrimlerin bölgesel bir ekonomik ve politik birliğin kaldıracı haline gelmesi,İsrail iç politikasını derinden sarsacak ve devrimci demokratik dinamiklerin önünü açacaktır.
42-Devrimin dış politikada en çok dikkat edeceği noktalardan bir tanesi de Avrupa Birliği (AB) ile ilişkiler olacaktır.Hiç kuşkusuz Türkiye'deki sosyalist devrim ve bunun Ortadoğu'daki, Kafkaslar'daki ve Doğu Akdeniz'deki politik etkileri en çok AB'yi etkileyecek ve kaygılandıracaktır.Devrimin yayılma alanı AB'nin ekonomik can damarını ve güvenliğini yakından ilgilendirmektedir. Onun için AB sosyalist devrim ve etkileri noktasında çok hassas olacaktır. AB'nin devrime karşı politik tutumunun karakteri herşeyden önce devrimin AB'ye karşı politik tutumuna bağlıdır.Herşeyden önce devrimin en önemli görevi,emperyalist güçlerin politik ve askeri düzeyini kendi nesnel tarihsel konumu ile aynı düzeyde tutacak bir politik strateji oluşturmaktır.Bu noktada AB ile ilişkilerin genel çerçevesi şöyle olabilir: a-Devrim alacağı ekonomik ve politik önlemler ile AB'nin kendisine karşı alacağı düşmanca politik tutumun düzeyini düşürmeye çalışmalıdır.Devrimci Türkiye'nin NATO'dan çıkması AB ve ABD tarafından düşmanca bir tutum olarak algılanılacaktır.Türkiye AB ve ABD'yi Avrupa'nın güvenliği noktasında güvence vererek rahatlatmalı ve bu temelde onların düşmanca tutumlarını dengelemelidir. b-Türkiye'deki yabancı sermaye yatırımlarının ve dış borçların güvenliği noktasında AB ve ABD'yi rahatlatmalı ve geniş bir işbirliğine açık olduğunu belirtmelidir. c-Avrupa'nın enerji ihtiyacının Türkiye üzerinden karşılanması noktasında sıkı bir işbirliğine taraf olduğunu,Kafkasya,Orta Asya ve Ortadoğu'daki enerji kaynakları üzerinde emperyalist tekele karşı olduğunu ve bu noktada rekabet temelinde çeşitliliği benimsediğini,enerjinin bir şantaj aracı olamayacağı politikasını benimsediğini açıkça belirtmelidir.Avrupa'nın enerji ihtiyacının karşılanmasında Türkiye'nin üzerine düşen görevi sonuna kadar yerine getireceği garantisi AB ve ABD'ye uygun bir diplomatik üslupla bildirilmelidir.Önemli olan Avrupa'nın Rusya'ya olan enerji bağımlılığının azaltılması ve bu noktada Avrupa'ya gerekli manevra alanının açılmasıdır. Avrupa'ya açılan bu manevra alanı,Türkiye'nin enerji kavşağı politikasına güçlendirici etkide bulunacaktır. d-Devrim Türkiye'nin AB'ye üyelik perspektifini yokedeceği için,Türkiye'nin AB'ye politik baskısını yokedecek ve onu rahatlatacaktır.Ama Türkiye'nin AB ile ilişkileri pasif olmaktan ziyade aktif olacaktır.Devrimci Türkiye AB'nin zayıf alanı olan Doğu ve Orta Avrupa'da etki alanını Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Polonya ve Ukrayna doğrultusunda geliştirmelidir.Devrimin bu hat boyunca etki alanını geliştirmesi ve böylece AB ile Rusya arasına devrimci iktidarlardan oluşan bir tampon bölgenin yerleştirilmesi,devrimin orta ve uzun dönemli çıkarları açısından hayati bir öneme sahiptir. e-Orta ve Doğu Avrupa'da devrimin etkisinin gelişmesi hiç kuşkusuz tek Türkiye'deki sosyalist devrimin gerçekleşmesine bağlı değildir.Teorik olarak bu başka nesnel unsurlar tarafından da desteklenmelidir ki komünist hareketin buna hazır olması gerekir.AB'nin bu alanının zayıf halka olmasının ana nedeni emperyalistlerin (ABD,AB ve Rusya'nın) bu alanda yoğun rekabet içerisinde olmalarıdır.Bu alandaki bu emperyalist rekabet doğal olarak bu alanı bir zayıf halkaya çevirmektedir. f-Ancak Doğu ve Orta Avrupa'da sosyalist devrimlerin gelişiminde komünist hareketin oldukça dikkatli olması ve III.Enternasyonal dönemindeki hatalardan kaçınması gerekmektedir.Doğu ve Orta Avrupa'da ABD-AB emperyalistleri ile Rus emperyalizmi arasındaki nüfuz mücadelesinin kızışması kaçınılmazdır.ABD-AB emperyalistlerinin hem Doğu ve Orta Avrupa'da ilerlemeleri hem Ortadoğu,Orta Asya ve Kafkasya'da işbirlikçileri aracılığıyla nüfuzlarını geliştirmek istemeleri zamanla Rus iç politikasında milliyetçilerin etkisini arttıracak ve Rusya'yı zamanla Orta ve Doğu Avrupa'da milliyetçi-faşist hareketleri desteklemeye itecektir.Rus emperyalizmi Slav milliyetçiliği aracılığıyla AB'nin ve NATO'nun yapısını içten bozmaya çalışacaktır.Bu durum Avrupa'daki burjuva demokrasisinin yıkılışının başlangıcını teşkil edebilir.Devrimci iktidar ve Komintern,Rusya'nın bu tehlikeli politikası karşısında Avrupa'daki burjuva demokrasisi ile dikkatli bir blok oluşturmaya çalışmalı ama onun içerisinde erimemeye de dikkat etmeli ve burjuva demokrasisinin zamansız yıkılışına mani olmalıdır.Komünist hareket Orta ve Doğu Avrupa'da her iki emperyalist grubun çekişmesinden sosyalist devrimler için yararlanmalı ve her emperyalist gruba daha saldırgan bir grubun buralara egemen olmasından ziyade saldırgan olmayan ve barışcıl bir dış politikaya sahip olan ve bu bölgeleri silahsızlandıran bir sosyalist politik anlayışın her iki tarafın çıkarına olduğu mesajını vermelidir.Öyle ki bir emperyalist grup, kendisinin egemen olamadığı bu bölgelere diğerinin de egemen olmasını istemesin ve dolaylı olarak tarafsız olan komünist hareketin gelişimini kolaylaştırsın.Komintern emperyalistler arasındaki bu çelişkilerden dikkatlice yararlanmasını bilmelidir. g- Sosyalist iktidar,Avrupa'daki göçmen işçilerin durumlarını yakından takip etmeli ve bir "Avrupa Birliği Bakanlığı" çerçevesinde Avrupa'daki göçmen işçilerin haklarını yakından izlemeli ve onların maruz kaldığı ve kalacağı haksızlar karşısında gerekli tepkiyi gösterebilmelidir.Yakın gelecekte Avrupa'da "yeni yahudiler" göçmen işçiler olacaktır ve daha şimdiden bir çok Avrupa'lı devlette özellikle de muhafazakar ve milliyetçi çevrelerde göçmen işçiler Avrupa işçi sınıfını bölmek için iç politika malzemesi olarak kullanılmaktadır ve ekonomik ve sosyal krizin gelişeceği bir konjonktürde bu ayrımcı politikalar daha da gelişecektir.Onun için komünist hareket göçmen işçi politikasına gereken önemi ve dikkati göstermeli ve her türlü ırkçı ve ayrımcı politikayı devlet düzeyinde teşhir etmelidir. 43-Devrimci iktidarın kendi sosyal temelini sağlamlaştırmasında Rusya politikası önemli bir yere sahip olacaktır.Devrim nasıl ABD-AB emperyalist blokunu cepheden karşısına almayacaksa aynı şekilde Rus emperyalizmini de cepheden karşısına almaktan çekinmeli ve dolambaçlı yollar kullanmalıdır. Bu temelde: a-Devrim Rusya'nın NATO karşısındaki temel sorununu doğru tespit etmeli ve bu temelde bir politik yönelim oluşturmalıdır.Rusya'nın NATO karşısındaki en önemli sorunu güvenlik sorunudur.NATO Rusya'nın nüfuz alanlarında rejim değişiklikleri aracılığıyla ilerleyerek Rusya'nın boğazını giderek sıkmaktadır. Rusya'nın politik ve askeri çabası ise bu çevrelemeyi durdurmak ve etkisiz kılmaya yöneliktir. b-Devrim NATO'nun Güneydoğu kanadını işlemez hale getireceği için Rusya'nın güvenlik kaygılarının hafiflemesine neden olacaktır.Devrimci iktidar saldırgan politik ve askeri paktlardan çıkacağı ve dış politikasını barışcıl bir şekilde kuracağı için Rusya, NATO üyesi bir Türkiye'den ziyade zayıf bir devrimci Türkiye'yi tercih edecektir.Devrimci Türkiye'nin tarafsızlığı dolaylı olarak Rusya için bir tür kazanım olacaktır.Rusya bu fiili durumun hiç kuşkusuz sürmesini isteyecektir ki bu durum devrimci iktidara bir manevra alanı açacaktır. c-Devrimci iktidar nasıl ABD ve Avrupa'yı enerji ihtiyacının karşılanması noktasında rahatlatacak ise Rusya'yı da güvenlik noktasında rahatlatmalıdır. Böylece karşılıklı olarak her ikisini de dengelemelidir.Devrimci iktidar Rusya'nın güvenlik rahatlamasını onunla enerji işbirliğinin geliştirilmesi için kullanmaya çalışarak enerji kavşağı politikasını güçlendirmelidir. d-Rusya ile güvenlik ve enerji işbirliği Kafkasya ve Orta Asya'da gerginliğin gelişmesine engel olmamalıdır.Rusya Kafkasya ve Orta Asya'da politik nüfuzunu geliştirerek ve buralardaki enerji kaynakları üzerinde tekel oluşturarak Batı emperyalistlerine ve onların müttefiklerine şantaj politikası uygulamak istemektedir.Devrimci iktidar,Komintern aracılığıyla bu bölgelerde özellikle de Rusya'nın diktatör rejimlere dayanarak nüfuzunu geliştirmesine engel olmaya çalışmalı ve bu bölgelerde politik insiyatifi ele geçirerek Batı emperyalistlerinin de dolaylı desteğini elde etmeye çalışmalıdır.Batılı emperyalist güçler kendi nüfuzlarının gelişemediği bu bölgelerde Rusya'dan ziyade Batı ile güçlü bir enerji işbirliğine açık olan devrimci iktidarların gelişmesini isteyecektir.Burada olacak olan Doğu ve Orta Avrupa'da olacakların bir benzeridir. e-Devrimci iktidar Rusya'nın Bağımsız Devleler Topluluğu'ndaki uluslar üzerindeki baskıcı ve sömürgeci politikalarına karşı oldukça hassas olmalı ve bu politikaları her fırsatta teşhir etmelidir.Devrimci iktidar BDT içerisindeki ülkelerdeki devrimci ve demokratik hareketin gelişmesi için her türlü desteği dolaylı ve dolaysız olarak sağlamalıdır.
44-Devrimci iktidarın Çin emperyalizmi karşısındaki tutumu da oldukça önemli olacaktır.Çin Komünist Partisi'nin iktidarı dünya kamuoyunda komünizm ile ilgili olarak yanlış fikirlerin oluşmasına neden olmaktadır ve devrimci iktidarın ÇKP karşısında farklılığını ortaya koyması ve böylece onun gerçek karakterini su yüzüne çıkarması önemlidir.Çin, komünist biçim altında bir bürokratik ve milliyetçi iktidara sahiptir ve bu durum giderek onun ekonomik temeli ile tezatlık oluşturmaktadır. Devrimci iktidar: a-Çin'in Tibet,Uygur gibi uluslar üzerindeki sömürgeci ve baskıcı politikalarına karşı çıkmalı ve bu ulusların kendi kaderlerini tayın haklarını desteklemelidir. b-Çin'deki insan hakları ihlallerini teşhir etmeli ve Çin'deki devrimci ve demokratik hareketin gelişmesini desteklemelidir. c-Komintern aracılığı ile Çin'de milliyetçi ve bürokratik etkilerden arınmış bir komünist hareketin gelişmesine güçlü bir destek vermelidir. d-Bununla birlikte gelişen Çin ekonomisinin, devrimci iktidarın etki alanı içerisindeki enerji kaynaklarından yararlanması için işbirliğinin geliştirilmesine de açık olunmalı, ekonomik ve ticari işbirliği teşvik edilmelidir.
45-Türkiye'de sosyalist devrimin belirli bir süre ekonomik ve politik istikrarının sağlanması,onun etrafındaki bir çok bölgede (Ortadoğu, Kafkasya, Orta Asya,Doğu ve Orta Avrupa,Doğu Akdeniz) ideolojik,politik ve kültürel olarak etkisini daha yüksek sosyalist değerler çerçevesinde geliştirmesine ve bu bölgeleri yeni bir bölgesel blok temelinde ayağa kaldırma gücüne bağlı olacaktır.Bu ise emperyalizm karşısında doğru bir tarihsel konumlama ile el ele giden ve bağımsız bir enerji politikasının öncülük ettiği ve bu temelde ekonominin vurgusunun dünya piyasasındaki rekabet koşulları temelinde yavaş yavaş konumlandırıldığı bir bölgesel ekonomik ve politik entegrasyona yolaçmalıdır.Bir bölgesel ekonomik entegrasyon ancak bir bölgesel politik entegrasyon sayesinde ortaya çıkabilir.
46-Bu noktada bölgedeki sosyalist devrimler ve burjuva demokratik devrimlerin ve bu iki biçim arasında ortaya çıkacak çeşitli derecedeki biçimlerin bir toplamından oluşan karmaşık ve çok vitesli bir bölgesel entegrasyon anlayışını gözden uzak tutmamak gerekir.Komünist hareket bir çok vitesten oluşan bir bölgesel politik ve ekonomik organizasyonu belirli bir tarihsel hedefe doğru yönlendirmede gerekli olan entellektüel ve stratejik olgunluğa sahip olmalıdır.
47-Bölgesel ekonomik entegrasyon bölge ülkelerine çok önemli bir imkan sunacaktır:Ekonomileri için gerekli piyasa derinliği ve genişliğinin sağlanması. Ama yine de bölgesel ekonomik entegrasyon, emperyalist ekonominin ve dünya piyasasının bir parçası olacaktır ve ona bağımlı olacaktır.Ancak buradaki bağımlılık direkt emperyalistlere bir bağımlılık değil,onun tarihsel eğilimlerine bir bağımlılıktır.Emperyalist sermayeye genel olarak bağımlılık ille de ona politik olarak bağımlı olmayı gerektirmez.Ancak doğru ve gerekli politikalar oluşturulmadığı taktirde zamanla ekonomik bağımlılığın politik bağımlılığa dönüşmesi kaçınılmazdır.Bu ise sosyalist devrimlerin daha geniş ve derin bir biçimde tarihsel olarak kendisini sürekli kılabilmesine bağlıdır. Bu tarihsel sürecin ideolojik,politik ve örgütsel olarak garanti altına alınabilmesi de Komintern'in en yüce görevidir.
48-Sosyalist devrim ya da devrimler vede onların etki alanı içerisindeki değişik derecelerdeki burjuva demokratik demokrasiler,bölgesel bir ekonomik entegrasyon kurabilmelerine karşın, çok büyük ekonomik proje ve şantiyeler için ( örneğin Avrupa'yı Asya'ya bağlayacak ve yine bölge ülkelerini birbirine bağlayacak,enerji nakil hatları, demiryolları ve oto yolların inşaası için;nükleer santrallerin kurulması için, uzay sistemlerinin geliştirilmesi için,depreme dayanaklı imar planlarının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için,yeraltı kaynaklarının keşfi ve çıkartılması için vs.) emperyalist sermayeye bağımlı olacaktır.Emperyalist ülkelerin sermaye stoklarını onlara bir bağımlılığa yolaçmadan bölge ekonomisine aktarılması dünya genelinde çok akılı bir strateji ile birlikte,katı ve esnek metodların doğru bir şekilde birbirine bağlanmasını zorunlu kılmaktadır.
49-Sosyalist devrim ve Komintern, bölge ve dünya politik sorunlarının çözümünde, ülkeleri Birleşmiş Milletler etrafında bir araya getirme ve işbirliğine sokma doğrultusunda hareket etmeli ve cesaretlendirmelidir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşturulan NATO ve Varşova Paktı ve yine günümüzde NATO ve Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) gibi politik ve askeri paktların oluşturulmasına karşı çıkmalıdır.Bu tür saldırgan paktlar küresel kurumların gelişmesine ve nihayetinde dünya piyasasının gelişmesine engel olmaktadırlar.İster Konfederel isterse de Federal bir biçimde ya da başka bir biçimde ortaya çıksın,bölgesel politik organizasyon, NATO ve ŞİÖ gibi bir saldırgan ordu kurmaktan ve bu temelde silahlanma yarışını körüklemekten özenle kaçınmalıdır.
50-Bölgesel politik organizasyon,hiçbir saldırgan politik ve askeri pakta dahil olmamalı ve buna öncülük etmemelidir.Savunma politikasını, ülkenin bir işgali durumunda bir yıpratma savaşı uygulama biçimine göre ayarlamalıdır.Belirli bir profesyonel ordu ve savaş döneminde bu profesyonel çekirdeğin etrafında giderek oluşan halk milislerinin birlikteliğinden ortaya çıkan bir savaş konsepti savunma için yeterlidir.Bu tür bir savunma savaşının ise hafif silahlar ile yürütülen bir tür gerilla savaşı olacağı kendiliğinden anlaşılır. Savunmaya ve yıpratma savaşına dayalı bir ordu ve savunma konsepti,devrimi, güvenlik noktasında Komintern aracılığı ile başka ülkelerin devrimci hareketlerinin kaderine çivilemiş olacaktır. Nasıl sermayenin uluslararasılaşması, ulusal ve bölgesel piyasaları birbirine bağlamaya ve entegre olmaya götürmekteyse aynı şekilde giderek "bütün ülkelerin kamuoylarının da bir küresel entegrasyonuna" yolaçmaktadır. Bu durum bir küresel politik tepkinin kanallarının oluşmasına yolaçmakta ve doğru bir şekilde kullanıldığı zaman emperyalist ülkelerin "geri hatlarının" baskı altına alınmasını kolaylaştırmakta ve emperyalist politikanın dengesinin bozulmasında önemli bir olanağa yolaçmaktadır.
51-Sosyalist devrim ve Komintern,NATO ve ŞİÖ gibi askeri paktlardan ziyade, BM etrafında "Kollektif bir Güvenlik Örgütü"nün oluşturulması için çalışmalıdır.Dünya genelinde yürütülecek böyle bir politika hem barışçıl bir yapıya sahip olacak hem de NATO ve ŞİÖ gibi askeri bloklar üzerinde baskı olşturacak ve onları sınırlandıran ve emperyalistleri teşhir eden bir politikaya dönüşecektir.
52-Saldırgan olmayan ve barışçıl bir dış politika,emperyalistlerin ona karşı sıkı ittifakını da önleyecek ve kendi aralarındaki düşmanlıkları körükleyecektir. Devrimin dış dünyaya karşı biçimsel gevşekliği,emperyalistlerin ona karşı dağınık yapısını sürdürecektir.Devrimin biçimsel zayıflığı aslında emperyalistlerin kendi aralarındaki güç ve nüfuz mücadelesini daha canlı tutacaktır.
53-Komintern'in BM etrafında "kollektif bir güvenlik örgütü" oluşturma anlayışı,BM'nin köklü bir reformdan geçmesini zorunlu kılmaktadır ki, BM'nin bu köklü reformu noktasında Komintern'in ve sosyalist devrimin anlaşılır ve doğru bir programa ihtiyacı olacaktır.
54-Sosyalist devrimin burada ortaya konulan ekonomik,politik ve diplomatik dengesi sadece bir emperyalist ülkede sosyalist devrimin ateşinin yakılması için bir "nefes molası" ihtiyacının gereklerine göre düşünülmüştür ve kendi kendine yetmesi kesinlike sözkonusu değildir.
|
 |