 |
 SOSYALİST DEVRİM VE ULUSLARARASI SERMAYE KARŞISINDA TUTUM SORUNU (SON)
K.Erdem
8-Sovyet Politik Biçimi ve Tarihsel Karakteri
Marksist teorinin gelmiş olduğu yeni tarihsel boyut bağlamında, "Sovyet Politik Biçimi" sorununun tekrar ele alınması ve bu noktada bir çok sorunun sorulması ve cevaplanması gerekmektedir. Bu sorulardan bir kaçını şöyle sıralamak mümkündür:
a-Burjuva demokrasisi karşısında Sovyet Politik Örgütlenmesi, içerik ve biçim yönünden ne anlama geliyordu?
b-Sovyet örgütlenmesinin burjuva demokrasisinden ne gibi bir tarihsel üstünlüğü vardı?Eğer vardıysa bu hangi noktalardaydı?
c-Tarihsel olarak (ekonomik anlamda) kapitalizm ve burjuva demokrasisi aşılmadan,Sovyet nasıl bir tarihsel işleve sahip olabilirdi?
d-Rekabet kapitalist ekonomik sistemin odağında yeralan temel dinamik olduğu için ve bu rekabetin unsurları kendilerine rekabeti sürdürebilmek için farklı politik ve sosyal biçimler aradıkları için birbirleriyle rekabet halinde farklı politik biçimlerin ortaya çıkmasına neden olurlar.Farklı politik yapıların hangi ekonomik temelden çıkıp geldiklerini ya da beslendiklerini kavramak, sorunun çözümünün neredeyse yarısını teşkil eder.O halde bu noktada en önemli soru şudur: Rusya'nın üretici güçleri niçin Sovyet örgütlenmesini kendisine bir sosyal ve politik biçim olarak uygun gördü?
e-Sovyetlere yüklenilen yanlış ve abartılı görevler, sosyal demorasi ile ilişkileri ne yönden olumsuz bir şekilde etkiledi?
Bu noktadaki sorular daha da çoğaltılabilir ancak konumuz açısından bu kadarı yeterlidir.
Sovyet politik örgütlenmesinin tarihsel karakterinin anlaşılması ancak bu örgütlenmenin belirli bir tarihsel bağlama yerleştirilmesi ve bu tarihsel bağlamın ekonomik özünün doğru anlaşılarak onun ile ilişkilendirilmesi sayesinde mümkündür.Bununla birlikte Sovyet sistemi ancak başka politik biçimler ile ilişki içerisinde ele alındığı zaman belirli bir anlam ihtiva eder.Yani sovyet sistemini, burjuva demokrasisi ve faşizm ile birlikte ele alırsak onun tarihsel dinamiğini anlayabiliriz.
Birinci dünya savaşından sonra,bu üç temel politik biçimin giderek yan yana oluşmaya başladığı görüldü.Ancak gözden kaçırılmaması gereken bir durum da ilk defa bu politik biçimlerin belirdiği tarihsel dönemin hemen birinci dünya savaşının ertesi olmadığıdır.Kıta Avrupa'sında 19. yüzyılın ortalarından itibaren İngiltere'nin burjuva demorasisi,Fransa'daki III.Napolyon'un Bonapartist faşizmi ve hemen onun sonrasında ortaya çıkan Paris Komünü'nün birlikte varolduğu bir tarihsel dönem yine olmuştur.Bu dönemde bu politik biçimlerin, birinci dünya savaşının sonunda olduğu gibi çok daha geniş tarihel ölçekte kendilerini üretememelerinin altında yatan temel neden, kapitalizmin tarihsel temelinin darlığıydı.
Yapacağımız ikinci önemli soyutlama ise bu politik sistemlerin birbirlerine karşı besledikleri düşmanlık ve rekabettir.Politikanın ekonominin yoğunlaşmış biçimi olduğu varsayılırsa,ekonomik alandaki ya da onun derinliğindeki bazı eğilimlerin politik alandaki eğilimleri belirli bir yönde ve biçimde harekete geçirdiği olgusu ortaya çıkar.Yani belirli politik biçimler,ekonomik alandaki bazı eğilimlerin baskısının sonucunda ortaya çıkarlar ve kaybolurlar.O halde bu politik biçimlerin dinamiğine neden olan ekonominin odağındaki bu temel dinamik nedir?
Daha önce de belirttiğimiz gibi,Marx'ın kar oranlarının eşitlenmesi teorisine getirmiş olduğu en önemli yenilik , bu eşitlenmeyi "bütün toplumsal artı-değerler" üzerinden yapmış olmasıdır ve artı-değerin bu bütün yapısı içerisinde,farklı üretkenliğin sonucu olan artı-değerlerin gerçek ekonomik ağırlıklarını açığa çıkarmasıdır.Daha önceki bölümlerde tablolar aracılığı ile bu durumu ele aldık ve göstermeye çalıştık.İşte Marx'ın bu noktadaki teorisi, aslında bize farklı politik sistemlerin dinamiğine de ayna tutmaktadır.Bu teori aracılığı ile farklı politik sistemlerin ortaya çıkmalarını ve kaybolmalarını da anlayabiliriz.
Bu üzerinde ayrıntılı olarak durulması gereken bir başka çalışmanın konusudur.Ancak biz burada Marx'ın teorisinin Sovyet politik biçimi ile ilişkisini kısaca ele alacağız ve böylece Sovyet örgütlenmesinin hangi tarihsel dinamiğin ürünü olduğunu anlamaya çalışacağız.Bu aynı zamanda sosyalist devrimin de hangi tarihsel dinamiğin ürünü olduğunu anlamamıza yardım eder ve sosyalist devrimin görevlerinin anlaşılması noktasında pusula görevi görürür.
Marksizm bize ekonomik temel ile politik demokrasi arasında bir ilişki olduğunu ve bu sonuncusunun ekonomik temelin ihtiyaçlarını ve eğilimlerini izlediğini öğretir.Örneğin burjuva demokrasisi, liberal bir ekonomik yapının ürünüdür ve onun "yansıması"dır ve tarihsel görevi bu liberal ekonomik yapının tarihsel çerçevesini korumak ve sürdürmektir.Yine aynı şekilde, burjuva demokrasisi dışındaki politik yapılar (ister faşist ister bürokratik isterse de başka bir biçimde olsunlar), liberal ekonominin olumsuz etkilerine karşı,belirli ekonomilerin korumacılığa gereksinim duyduğu dönemlerde, ekonominin bu gereksinimini kapsamlı devlet müdahalesi aracılığı ile gerçekleştirirler.Burjuva demokrasisinin dışındaki politik biçimler, dünya ekonomisindeki rekabetin yıkıcı etkilerini, devlet gücünü ekonomi içerisinde arttırarak önlemeye ya da sınırlamaya çalışırlar.Ama günü geldiklerinde kendileri de yine bir engel haline gelmeye başlarlar.
Burjuva demokrasisi dışındaki politik biçimleri harekete geçiren nedenleri anlamak için önceki bölümde ele aldığımız ve geliştirdiğimiz Marx'ın kar oranlarının eşitlenmesi ile ilgili tablolarına, burada daha başka bir açıdan bakabiliriz.Bu tabloların derinliklerinde aslında "politik yapıların dinamiği" saklıdır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, değerlerin üretim fiyatlarına dönüşmesi, farklı piyasa değerlerinin oluşmasından kaynaklanır.Her üretim fiyatı kendi piyasa değerinin etrafında hareket eder ve onun tarihsel yapısına bağlıdır.Farklı piyasa değerlerinin oluşması,farklı ekonomik ölçeklerin varlığının sonucudur ve kökeni ticari kapitalizme kadar uzanır.İşte bu farklı piyasa değerleri ve bu değerlerin birbirleriyle olan ilişkisi, Genel Kar Oranı (GKO) sorununun özünü oluşturur.Burada farklı piyasa değerlerinin, bir özel üretim tarzının tarihsel gelişiminin çeşitli gelişme dereceleri olduğunu ve her birinin sermayenin bir devir hareketini oluşturduğunu ve bu farklı devir hareketlerinin de içiçe geçerek bir bütünlük oluşturduğunu unutmamak gerekir.
Tarihsel gelişimi içerisinde bir üretim tarzının temel olarak üç gelişim derecesi ve bunlar arasında varolan onlarca gelişme derecesi vardır.Ancak biz kendimizi Marx'ın yaptığı gibi üç temel biçim ile sınırlayacağız.Bu farklı gelişme dereceleri farklı üretkenliğe sahip piyasa değerleri demektir.
Bir üretim tarzı en küçük ya da düşük üretkenlikten (piyasa değeri) başlayarak en yüksek üretkenlik ya da piyasa değerinin oluşumuna doğru ilerler.Bu farklı gelişme aşamaları farklı üstyapı kurumlarının oluşumunu koşullandırır.İşte tam da bu noktada farklı politik yapılar ortaya çıkar.Ama yine de bu teorik temel bize farklı politik yapıların dinamiğini vermez.Bu noktayı geliştirebilmemiz için,GKO ve biçimleri teorisinin iç mantık yapısını izlememiz ve bu mantık yapısını somut örnekler ile "giydirmemiz" gerekmektedir.İşte ancak o zaman sorunun genel çerçevesini az çok farkedebiliriz.
Farklı piyasa değerleri demek farklı gelişmişlik düzeyine sahip emek biçimleri demektir.Bu farklı piyasa degerleri içerisinde yeralan toplumlar, bu piyasa değerlerinin "kaderini" paylaşırlar.Toplumların ekonomik faaliyetlerinin bütün özü, denebilir ki, bu farklı piyasa değerleri tarihsel dizgesi üzerinde daha yükseklere tırmanmaktır.Çünkü sistemin odağındaki rekabet, onları bu noktaya farkında olmadan iter.
Daha önceki bölümlerde Marx'ın tablosu üzerinde çalışırken, bazı ülkeleri ampirik olarak çeşitli piyasa değerlerine göre kategorize ettik.Yine bu tabloda her piyasa değerinin genel piyasa içerisindeki ağırlık derecesine göre ya da baskın olma durumuna göre de bir avantaja sahip olduğunu gördük.Genel piyasayı belirleme gücüne sahip olan piyasa değerleri,dünya ekonomisinde ve politikasında kilit noktalara sahip olurlar.
GKO'nı belirleyen piyasa değeri,diğer piyasa değerlerini bu GKO'na göre bir üretim fiyatı belirlemeye zorlar.Üretim tarzının gelişme derecesine göre, GKO'nı belirleyen piyasa değerleri farklılık gösterir,daha doğrusu üretim tarzı genelleşmeye başlarken,GKO'nı belirleyen piyasa değeri, emek yoğunluğu düşük piyasa değerlerinden emek yoğunluğu yüksek piyasa değerlerine doğru kaymaya başlar.Bu kayma uzun bir tarihsel dönem içerisinde tedrici gerçekleşir ve rekabet aracılığı ile olur.Bu aynı zamanda üretici güçlerin büyüme sürecidir.
Üretim tarzının bu çeşitli gelişme aşamaları sırasında çeşitli politik biçimler ortaya çıkarlar.Aslında bu politik biçimler, üretici güçlerin derinliklerinde belirli ihtiyaçların yansımalarıdırlar ve bu politik biçimlerin dinamiği, piyasa değerlerinin dinamiğine yani GKO'nı belirleme durumuna temelden bağlıdır.
GKO'nı belirleyen piyasa değerinin biçim değişikliği ve bu biçim değişikliğinin baskısı,diğer piyasa değerlerini etkiler ve baskı altına alır.Ama özellikle de,GKO'nı belirleyen piyasa değeri en iyi üretkenliğe sahip olan piyasa değeri olmaya başlarsa bu giderek dünya çapında büyük çalkantıların ve dönüşümlerin de temelini oluşturur: 1789,1815,1848-50,1871,1914,1945,1989 ve içinden geçtiğimiz süreçler gibi vs.
Üretici güçlerin dünya çapında tarihsel eğilimi,evrenselleşme yani birleşik bir dünya pazarının oluşumu yönünde ilerlemedir.En iyi üretkenliğe sahip olan piyasa değerinin temel eğilimi, bu evrenselleşme yönünde ilerlemek olduğu için, üstyapı da bu eğilimin ifadesi olan ideolojik ve politik eğilimleri oluşturur.Bu günümüzde liberalizm ve burjuva demokrasisidir.
GKO'nı belirleyen piyasa değeri kendi üretim fiyatını piyasaya empoze ederken aynı zamanda kendi ideolojik ve politik anlayışını da üstyapı da empoze etmeye başlar.Bu eğilimin gelişmesi genellikle savaşlara yolaçar. Ama bu durum yine de Sovyet ve faşist politik biçimlerin niçin burjuva demokrasisinin yanında giderek oluşmaya başladığını açıklamaz.
Kapitalizmin genel tarihsel tecrübesi göstermiştir ki,uluslararası eğilime sahip olan ideolojik ve politik eğilimler (burjuva demokrasisi,faşizm ve komünizm gibi), üretici güçlerin uluslararası eğilimlerinin geliştiği dönemlerde daha çok belirmektedirler.
Sermayenin uluslararasılaşması, GKO'nı dünya çapında düşürdüğü için bu düşüşün durdurulması ya da dizginlenmesi,uluslararası piyasa genişliği ve derinliğini geliştirme zorunluluğunu dayattığı için,üretici güçler tarihin doğal eğilimi içerisinde bu evrensel biçimleri daha fazla öne çıkarmaya başlarlar.
Sermayenin farklı biçimleri arasındaki rekabetin dünya piyasasında kızışması ve sertleşmesi ( komünist hareket iktidara geldiği zaman bu onun için de geçerlidir), rakiplerin birbirlerini dünya çapında dengeleme ve etkileme zorunluluğunu öne çıkardığı için,uluslararası ideolojik ve politik biçimleri bir zorunluluk olarak dayatmaktadır.Bu noktada uluslararasılaşma yönünde gelişmeyen bölgesel ve ulusal biçimler giderek aşılmaya ve yıkılmaya başlar.Örneğin Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra yıkılan imparatorluk biçimine sahip olan devletler bu duruma örnek olarak gösterilebilir: Prusya Almanya'sı, Çarlık Rusya'sı,Avusturya-Macaristan imparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu gibi.
Bu tür politik alt-üst oluşlar, herhangi bir dönemde değil,GKO'nı belirleyen piyasa değeri, giderek en büyük sermaye katmanı olmaya başladığı andan itibaren ortaya çıkarlar.GKO'nı küçük ve orta büyüklükteki piyasa değerleri belirlediği zaman,genellikle ulusal ve bölgesel politik biçimler geçici bir politik istikrara sahip olurlar.Bu durum dünya piyasasındaki değişimler toplumun içerisine nüfuz edene ve devlet ve politik sistemin temellerini sarsana kadar devam eder.
Bu noktada genel bir soyutlama yaparak bu noktayı teorimizin genel bir ölçütü durumuna getirebiliriz: Kapitalizmin yeni (özel) bir üretim tarzının tarihsel gelişimi içerisinde, uluslararası karaktere sahip ideolojik ve politik eğilimler, büyük sermayenin en iyi üretkenliğe sahip katmanının,GKO'nı belirleyen piyasa değeri konumuna gelmesiyle giderek ortaya çıkmaya başlamaktadırlar.Serbest rekabetçi kapitalizm döneminde bu süreç 1850-1871arasını; klasik emperyalizm döneminde 1920-1945 arasını kapsamıştır.
En iyi üretkenliğe sahip olan büyük sermaye katmanının GKO'nı belirlemeye başlaması,giderek diğer sermaye katmanlarını onun GKO'na göre pozisyon almaya zorlar.Bu pozisyon alma tek ekonomik alanda yaşanan bir süreç olmaz; toplumun genelini kucaklar ve yerleşik bütün yapıları alt-üst etmeye başlar.Geri toplumlar kendilerine yüksek derecede örgütlenme ve üretkenlik anlayışı dayatan toplumlara karşı, kendilerini onlara adapte ederek yeni arayışlara girerler ve kısa zamanda rakiplerinin uluslararası karakterlerine aynı biçimler ile karşılık vermeye başlarlar.Burada işleyen rekabetin doğal eğilimidir. Nasıl ekonomik alanda rekabet göreceli olarak belirli bir zaman sonra eşitlenmeye neden olursa; politik alanda da belirli bir zaman sonra aynı eşitlenme ortaya çıkar.Böylece uluslararası politik biçimlere sahip eğilimler "aynı" düzeye ya da yan yana gelirler.Bunun altında yatan temel tarihsel dinamik,GKO'nı belirleyen piyasa değerlerindeki farklılaşmadır.
Bütün bunlar çıplak gözle görülemeyen ancak teorik düzeyde soyut olarak kavranılabilen şeylerdir.Onun için ancak teorinin kendi mantığı içerisinde anlaşılabilirler.
Yukarıdaki genel teorik açıklamalardan da anlaşılacağı gibi,Sovyet politik biçiminin ortaya çıkışı üretici güçlerin sosyalizm sınırına gelmiş olmasından değil,kapitalizmin farklı üretim tarzlarının birbirlerini izlemesi sırasında, kapitalist sistemin iç hareket mekanizmalarının ürünü olarak ortaya çıkmaktadır. Bundan da şu sonuç ortaya çıkar ki,siyasal iktidarı ele geçiren komünist hareket,burjuva bir tarihsel temel üzerinde bir Sovyet politik biçimi ile varolabilir.Bu noktada bütün sorun bu politik biçimin, burjuva toplumsal içerik ile belirli bir süre nasıl bir ilişki içerisinde olacağı sorunudur.
Sorunu daha anlaşılır kılmak ve basitleştirmek için Lenin'in "Kesintisiz Devrim" teorisinin mantığını bu soruna uygulamak istiyorum.
Lenin'in Kesintisiz Devrim’inin özünü kısaca şöyle belirtebiliriz: Rusya'da devrim burjuva-demokratik bir karaktere sahip olmasına karşın, devrimin önderliği burjuvaziye bırakılmamalı ve bu burjuva-demokratik devrimine proletarya önderlik ederek,devrimi kesintisizliği içerisinde sosyalist devrime taşımalıdır.Lenin'in Kesintisiz Devrim’inin bu mantığını daha değişik bir biçimde kapitalizmin ekonomik süreçlerine de uygulayabiliriz.
Komünist hareket pekala kapitalizm, tarihsel-ekonomik açıdan aşılmadan politik iktidarı ele geçirebilir ve belirli bir süre burjuva bir tarihsel temel ile başbaşa kalabilir ve büyük oranda da bu gelecekte böyle olacaktır.İşte bu burjuva toplumsal içerik, kaçınılmaz bir şekilde, üstyapının bütün süreçlerine yansıyarak, onun özelliklerini belirleyecektir.Bu noktada,burjuva bir tarihsel temel üzerinde yükselen Sovyet politik örgütlenmesinin de bu burjuva temelden kaynaklanan görev ve hedefleri olacaktır.Daha doğrusu kendisini bu burjuva temelin özelliklerine belirli bir süre adapte etmesi zorunludur.
Nasıl Lenin'in Kesintisiz Devrim teorisinde,burjuva devrimin önderliği burjuvaziye bırakılmamaktadır,aynı şekilde, "komünist ekonomik devrim" sürecinde de,komünist hareket belirli bir süre kapitalizmin evrimini yöneterek,ekonominin yönetimini burjuvaziye bırakmamalıdır.Bu durum kapitalizmden komünizme geçiş sürecini kısaltarak daha az sancılı olmasına ve tarihin dev adımlarla ilerlemesine neden olacaktır.
Sovyetler, burjuva demokrasisinden daha üstün bir demokrasi kurma iddiası perspektifinde ortaya çıktılar.En önemli özelliği işçi ve emekçi sınıflarına dayanmasıydı ve bundan dolayı da bu sınıfların tarihsel çıkarlarını temsil eden en iyi politik biçim olmasıydı.Daha doğrusu onu bu biçimde Bolşevikler görüyordu.Çünkü herkes Sovyetleri bu şekilde değerlendirmiyordu. Kimi eğilimler,onu,Geçici Hükümet üzerinde baskı aracı, kimileri "anarşik bir ur" olarak görüyorlardı.
Küçük-burjuvaziden büyük burjuvaziye kadar uzanan yelpazede, Sovyetler, mevcut Rus devlet ve politik sisteminin odağından uzak tutulması gereken politik bir örgütlenme olarak görülüyordu.İlk başlarda Sovyetler içerisinde hegemonyayı elinde bulunduran küçük-burjuva siyaset ise,Sovyetleri orta ve büyük burjuvazi karşısında kendi ekonomik ve politik çıkarlarını daha da geliştirmede yani payını arttırmada bir manivela olarak kullanmak istiyordu. Ama bu siyaset,Rus devlet ve politik sistemi aracılığı ile emperyalist sisteme de entegre olmak demekti.
Sovyetlerin ortaya çıkması,emperyalist siyasete ve ona dayanan Rus devlet ve politik sistemine duyulan öfkenin ve nefretin sonucuydu.Çünkü bu emperyalist dünya sistemi, emekçi halkları dünya savaşı çarkının içerisine yoğun bir şekilde atmıştı ve her gün bu savaş çarkının içerisinde eriyen ve yokolan onlardı.Onun için Rus politik sisteminin dışında ortaya çıkan Sovyetler, aynı zamanda emperyalist sisteme ve onun barbarlığına da duyulan tepkinin ve nefretin de ürünüydü.
Küçük-burjuvazinin Sovyetleri,Rus politik sistemi aracılığı ile emperyalist sisteme bağlama girişimi, Rus halkının büyük çoğunluğunun çıkarı ile çelişki halindeydi.Bu siyasetin izlenmesi,Sovyetlerin önce eritilmesine ve pasifize edilmesine sonra da tamamen ortadan kaldırılmasına götürecekti.Bunun anlamı ise Rusya’nın yoğun bir şekilde emperyalistlerin sömürü ağının altına girmesi, mali bağımlılığının gelişmesi ve üretici güçlerinin baskı altına alınması demekti.
Rusya’da Sovyetlerin ortaya çıkışı,Rus politik sisteminin burjuva-demokratik reformlar yapamamasının ürünüydü.Sovyetler ilk ortaya çıktıklarında burjuva-demokratik bir karaktere sahipti ve bu tarihsel boşluğun doldurulmasının ifadesiydi.Rusya’da burjuva demokratik bir parlamenter yapının boşluğunu dolduruyordu ve onun yerine ikame etmişti.Onu Rusya ve dünya çapında devrimci bir politik kaldıraca çevirenler Bolşevikler oldu.
Sovyetlerin özelde Rus politik sisteminin dışında genelde de emperyalist siyasetin dışında gelişme eğilimi, Bolşeviklerin Enternasyonal hedef ve görevleri ile de uyumluydu.Halkın geniş kesimlerini tek ulusal değil, bölgesel değil ama uluslararası bir biçimde, emperyalist burjuva siyasetin dışında örgütleme olanağı,Sovyetleri evrensel bir örgütleme aracı haline getiriyordu.
İşte bu noktada daha önce sorduğumuz soruları cevaplayabiliriz ve bu sorulara az çok doğru yanıtlar verebiliriz.
a-Burjuva demokrasisi karşısında Sovyet Politik Örgütlenmesi, içerik ve biçim yönünden ne anlama geliyordu?
Burjuva parlamenterizmi hem içerik hem de biçim yönünden emperyalist sistemin içerisinde erimeye götürmektedir. Burjuva demokrasisinin tarihsel ufku,emperyalist-kapitalist sistem ile sınırlıdır ve o çerçevede kalma ile koşullanmıştır.
Sovyet örgütlenmesinin burjuva parlamenterizminden farkı,onun tarihsel ufkunun emperyalist-kapitalist sistem ile sınırlı olmaması ve onun dışına taşma özelliğidir.Sovyet örgütlenmesi,emperyalist politikanın dışında bağımsız varolma özelliğini koruyabildiği,geliştirebildiği ve sürekliliğini kesintisiz bir şekilde koruyabildiği ölçüde,üretici güçlerin komünizme kadar bağımsız gelişimini de garanti altına alabilir. Komünist toplumun üretici güçlerinin daha gelişmediği koşullarda ortaya çıkan bir SPÖ, burjuva bir ekonomik temel üzerinde yükseleceği için, kaçınılmaz olarak burjuva toplumsal içeriğin ekonomik ve politik özelliklerini belirli bir süre benimsemesi ve kullanması zorunludur.Burada temel sorun bu burjuva özelliklerin komünist perspektif temelinde nasıl ele alınması gerektiğidir.
b-)SPÖ, burjuva demokrasisinden ne tür bir üstünlüğe sahiptir? Komünist ekonomik ilişkiler gelişmediği sürece SPÖ,burjuva demokrasisinden nasıl daha üstün olabilir?
Teorik olarak Sovyet örgütlenmesi komünist bir üretimi ve toplumsal ilişkileri öngörür.Komünizmin maddi güçlerinin geliştiği bir tarihsel ortamda asıl tarihsel işlevine yani “insanları yönetmeden ziyade şeyleri yönetme” ile sınırlı olacaktır.Ancak bu maddi temelin daha gelişmediği bir dönemde,Sovyet kaçınılmaz olarak işleyişinde burjuva özellikler(ki bunlar da devlet ama “burjuva devlet” ) barındıracaktır.Aslında daha çok burjuva demokrasisinin özelliklerini kendi bünyesinde barındıracaktır.
Toplumun daha komünizm sınırına kadar gelmediği bir durumda Sovyet’in biçimi sosyalist olmasına karşın içeriği burjuva demokratik bir yapıya sahip olacaktır.
Kapitalist üretim ilişkileri tarihsel olarak aşılmadan, onun felsefi, ideolojik, politik,örgütsel ve kültürel olarak aşılması mümkün değildir.Böyle bir “tarihsel atlama” toplumda tam tersi sonuçlar vererek,bürokratik zorlamalara ve hatta burjuva demokrasisinden daha kötü bir politik biçimin ortaya çıkmasına neden olur.Nedeni ekonomik temelde var olan bütün ölçüleri yanlış ele alarak bozacak olmasından dolayıdır (Rusya’da 1917-1922 arası olan budur).
Komünizmin maddi güçlerinin daha ortaya çıkmadığı bir durumda, proletaryanın egemen sınıf örgütlenmesinin politik biçimi olan Sovyet, içerik olarak burjuva demokratik bir içeriğe sahip olursa, o halde onun burjuva demokrasisinden ne tür bir üstünlüğü olabilir?
Bu sorunun doğru cevaplanması oldukça önemli olup, Dünya Komünist Hareketi’nin Uluslararası Emperyalist Sistem karşısında doğru konumlanması noktasında temel öneme sahiptir.
Sosyalist devrim, proletaryanın ve yarı-proletaryanın tarihsel birleşik eylemi olarak, burjuvaziden bağımsız olarak, Sovyet biçiminin ortaya çıkmasına ve bağımsız bir karakter kazanmasına neden olur.Bu noktada bu biçim,içeriğin önüne bir “Kutup Yıldızı” gibi onun varacağı nihai hedefi koyar ve sürekli olarak bütün süreci bu biçimin eğilimlerine doğru çeken bir işleve sahip olur.
Bu biçim burjuvaziden bağımsız olarak var olabildiği ölçüde, içeriğin kendi yapısına uygun olarak gelişmesine neden olur. Bundan şu sonuç çıkar: Komünist hareket toplumun tarihsel düzeyinden dolayı,burjuva demokrasisinden ve onun liberal ekonomik anlayışından tarihsel bir kaldıraç olarak yararlanabilir.Komünist hareket burjuva demokrasisinin ve liberal ekonominin iplerini sıkı sıkıya elinde tutabildiği ölçüde,onlardan üretici güçlerin komünizm sınırına kadar geliştirilmesi için yararlanabilir/ yararlanmalıdır.
Bu noktada SPÖ’nün, burjuva demokrasisinden üstünlüğü şudur: SPÖ,burjuva demokrasisini, daha üstün tarihsel amaçlar doğrultusunda bir araç olarak görür ve onu amaçsallaştırmaz.Ama burjuvazinin elinde burjuva demokrasisi, kendi kendisini amaçsallaştırır ve bu noktada kendisini,liberal ekonominin tarihsel ufku ile sınırlayarak emperyalizmin tarihsel çerçevesinin içerisine hapseder.
Komünist hareket açısından burjuva demokrasisi, Dünya Sosyalist Devrimi’nin yan ürünleri yani reformları olarak ele alınır ve ikincil bir öneme sahiptir. Komünizm amacına hizmet ettiği ve onun tarihsel gelişimine hız verdiği ölçüde kabul edilen geçici bir araç olarak ele alınır ve tarihsel gelişimini onun üzerine inşa etmez. Ama burjuvazinin elinde burjuva demokrasisi,bütün toplumsal ve tarihsel süreçlerin , emperyalizmin tarihsel hakimiyetine bağlanmasına ve onun tahakkümünün gelişmesine götürür.
SPÖ’nün burjuva demokrasisinden tarihsel üstünlüğü, onu, kendi devrimci hedeflerini gerçekleştirmede araç olarak kullanabilme yeteneğinden oluşur ve bu durum onu,burjuva demokrasisi içerisinde erime tehlikesinden de korumuş olur.
c-) Burjuva demokrasisi tarihsel olarak aşılmadan SPÖ nasıl bir işleve sahip olur?
Her politik demokrasi ekonomik temelin yansımasıdır ve ona sıkı sıkıya bağlıdır.Burjuva demokrasisinin tarihsel yönden aşılması,ancak burjuva toplumunun ekonomik olarak aşılması sayesinde mümkündür.Kapitalizm tarihsel olarak aşılmadan,burjuva demokrasisinin aşılması ve atlanması mümkün değildir.
Burjuva toplum ekonomik olarak aşılmadan politik iktidarı ele geçiren komünist hareket,burjuva toplumun üzerine bir Sovyet biçimi geçirebilir ancak ama bu sovyetin içeriği toplumun tarihsel aşamasından dolayı burjuva-demokratik olmak zorundadır.Daha önce gördüğümüz gibi bu burjuva demokrasisi,sosyalist biçimden dolayı,komünizm perspektifi temelinde ele alınan ve tarihin gelişim seyri içinde sıkıca ona bağlanan bir özelliğe sahip olacaktır.
Sovyetin içeriği toplumun tarihsel düzeyi ile koşullanmış olduğu için,bu tarihsel düzey dikkate alınmadan onun içeriğinin “sosyalist” bir karakterde doldurulması bir tür anarşizme yolaçar ve bu anarşizm de daha sonra katı bir bürokratik diktatörlüğe götürür.
Ekim Devrimi’nden sonra Rusya’da, Sovyetin içeriğinin komünist bir şekilde doldurulmak istenmesi,katı bir bürokratizme yol açmıştır ve bunun sonucunda siyasal iktidar proletaryanın ellerinden kayıp gitmiştir (Ekim 1917’den Savaş Komünizmi’nin başladığı Nisan-Mayıs 1918 arası).
d-)Rusya’da üretici güçler SPÖ’yü niçin kendisine uygun gördü?
Bu çalışmanın da başında kısaca belirttiğimiz gibi,Rusya’da üretici güçler öyle bir tarihsel düzeye ulaşmıştı ki,emperyalist ekonominin uzantısı olma durumunu artık kaldıramıyordu. Bundan dolayı Rusya’da üretici güçler kendisine emperyalist politikanın dışında bağımsız bir biçim arıyordu.Çünkü emperyalist politikaya bağlı kaldığı sürece Rusya’da üretici güçler baskı altına alınıyordu ve toplumun sürekli gelişen ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalıyordu.Onun için Rusya’da Bolşevikler,emperyalist savaşın dışına çıkma siyasetini benimsedikleri zaman halkın önemli bir kısmı onları izledi.
Rusya’da üretici güçlerin bağımsız gelişimi, emperyalist siyasetten bağımsız bir politik çerçeveyi zorunlu kılıyordu.Bir kısım emperyalistin (İngiltere, Fransa, ABD,İtalya) işbirlikçileri aracılığı ile dünya ekonomisinde ve siyasetinde bir mali-oligarşi oluşturmaları, dünya ekonomisinin odağındaki rekabet olgusuyla da çelişki halindeydi.
Kapitalist sistemin odağındaki rekabet, dünya toplumunun gelişimi açısından karşıt unsurların oluşumunu varsayar ve bunu koşullandırır da.Bir grup emperyalist mali-oligarşinin,geri kalan ekonomileri kendi ekonomilerinin uzantısı haline getirme eğilimleri ve üretici güçleri bu temelde baskı altına alma eğilimlerine karşı,bazı ülkelerin üretici güçleri,rekabetin baskısı altında Sovyet ve Faşist politik biçimlere doğru bir eğilim gösterdiler.Bu kar oranlarının dünya çapında eşitlenmesinin kaçınılmaz sonucudur.Uluslararası emperyalist ekonominin özündeki anarşik üretim ve onun kaçınılmaz sonucu olan rekabet,bütün baskı ve dizginlemelere rağmen kendisini dayatarak,bu rekabetin işeyişinin biçimi ve ifadesi olan farklı politik biçimlerin (burjuva demokrasisi,Sovyet,Faşist vs.) oluşumuna neden olmaktadır.
Sistemin özündeki rekabet, sürekli dengelenme ile sonuçlandığı için bir politik biçimin mutlak hakimiyetini dıştalar.Bir politik biçim diğerlerine göre baskın olabilir ve hegemonyayı elinde tutabilir ancak bütün sistemin mutlak hakimi olamaz.Bu dünya ekonomisinin bağrındaki rekabet olgusuna ve onun etrafında oluşan ekonomik ve politik şekillenmeye aykırıdır.
Üretici güçlerin Sovyet biçimini belirli bir süre kabul etmesine götüren süreç, aslında dünya ekonomisindeki bu eğilimler ile de bağlantı halindeydi.
e-)Sovyetlerin yozlaşması sosyal demokrasi ile ilişkileri nasıl olumsuz bir şekilde etkiledi?
Rusya’da Sovyetlerin izlenen yanlış politikalar sonucunda yozlaşmaları ve bürokratikleşmeleri ve küçük-burjuvazinin tek devletten değil ama Sovyet politik sisteminden de dışlanması,özellikle Avrupa’da Sovyetlere karşı bir antipatinin oluşmasına ve gözden düşmesine neden olmuştur.
Sovyet yasallığından sosyal-demokratların dışlanmaları, sosyal-demokratların burjuva parlamenter sisteme daha fazla angaje olmalarına ve bu politik zemin üzerinde burjuva demokrasisinin daha da sağlamlaşmasına neden olmuştur.
Halbuki sosyal-demokrasinin tarafsızlığı Komintern açısından stratejik bir öneme sahipti.Sosyal demokrasinin içinde olmadığı bir burjuva parlamentarizminin tarihsel teşhiri ve politik olarak aşılması daha kolay olurdu ve burjuva devletin zayıflamasında ve dağılmasında önemli bir yere sahip olurdu.Sovyet yasallığı, komünist hareket ile sosyal-demokrasinin doğru politik orantılar tutturduğu bir politik ilişkinin zemini ve biçimi olabilirdi.Bu doğru politik orantılar,sosyal-demokrat siyasetin etkisi altındaki kitlelerde Sovyet politik sistemi anlayışının gelişmesine ve nüfuz etmesine yarayabilirdi ve gelecekte komünist siyasetin işleyeceği ve “süreceğ politik tarlalara” dönüşebilirlerdi.
Emperyalist dünya ekonomisi ve siyaseti karşısındaki yanlış stratejik konumlanma, sosyal demokrasinin Sovyet yasallığının dışına itilmesine ve tarafsızlığının ortadan kaldırılarak,onların tamamen emperyalist siyasetin kollarına gönderilmesine neden olarak,burjuva parlamentarizminin daha da güçlenmesine neden olmuştur.
(Bitti)
|
 |