 |
komunistdunya.org |
 |
|
 |
Son Yazılar |
 |
|
|
 |
PDK Devrimci Bülten - Sayı 52 (4) |
 |
 |
 “EKİM DEVRİMİ’NİN ANATOMİSİ” ADLI KİTABA ÖNSÖZ
K.Erdem
Bundan neredeyse yüzyıl önce gerçekleşmesine rağmen Ekim Devrimi ve bu devrimin ortaya çıkarmış olduğu teorik ve politik sonuçlar hala daha dünya komünist hareketi içerisinde etkin ve ağırlıklı bir konumdadır.Bütün sorun çıkarılan bu teorik ve politik sonuçların ne kadar doğru ve ne kadar yanlış olduğunu belirlemektir.Bu kitapta bir hastalık teşhisinde bulunmaktayız ve bu hastalığa karşı tedavi yöntemleri üzerinde durmaktayız.
Ekim Devrimi eleştirilirken en önemli güçlük ölçü sorunudur.Bu devrimin olumlu ve olumsuz yanları hangi kriterlere göre belirlenecektir?
Dünya Komünist Hareketi (DKH) içerisinde,Lenin dönemi (1917-1922) ile ilgili olarak ağırlıklı eğilim,resmi Bolşevik anlayışın kabul edilmesidir. DKH içerisindeki bütün akımlar (Troçkist,Stalinist,Maoist vs.) Lenin dönemi noktasında neredeyse anlaşırlar ve uzlaşırlar.Devrimciliğimin ve teorik faaliyetimin ilk dönemlerinde ben de aynı fikirleri paylaşırdım.
Ancak 1995-1998 arası dönemde emperyalizm üzerine yaptığım teorik çalışmalar,benim giderek Lenin ve Leninizme karşı daha eleştiriler bir tutum almama ve teorik olarak kendi kendime bir çok soru sormama neden oldu.
1995 yılında politik grubumuz oluşurken gerekli teorik çalışmaların yapılması için aldığımız bir karar ile emperyalizm ve Türkiye'nin sosyo-ekonomik yapısı üzerine bazı çalışmalara başladım.Bu teorik çalışmaların sonuçlarını çesitli yazı dizileri şeklinde yayın organında yayınladım. İşte Lenin ve Ekim Devrimi üzerine olan görüşlerim de bu dönemde giderek evrim geçirmeye ve değişikliğe uğramaya başladı.
1998 yılında yayın organının onüçüncü sayısında kendi emperyalizm teorimi "Genel Hatlarıyla Modern Emperyalizm" başlığı altında yaynladım.Bu makale çok kısa bir makaledir ve o zamanlar sadece emperyalizm üzerine görüşlerimin kısa bir özetini oluşturur ve kapitalist hareketin yüksek biçimlerini ele almamıştı yani Genel Kar Oranı ve Biçimleri sorununu.
Bir yıl sonra yayın organının ondokuzuncu sayısında yine kısaca "Kapitalizmin En Gelişmiş Biçimi Olarak Modern Emperyalizm" başlıklı bir makale yazdım ve yine bu makelede de kapitalist hareketin yüksek biçimleri bir kenara bırakılmıştı ama bu iki makalede Lenin'in teorisinden farklı olarak emperyalizmin farklı yanlarına bazı vurgular vardı.
K.Salman'ın politik grubumuzun ideolojik evrimini konu alan makalesine yazdığım notta bu dönem ile ilgili olarak söyle yazmıştım:
"PDK 1994 yılının sonlarında ve 1995 yılının başlarında, kendi içerisinde kabul ettiği bir kararla, komünist hareketin doğru bir tarihsel doğrultuda politik olarak şekillenebilmesi için varolan ideolojik sorunların doğru bir biçimde çözümlenmesinin hareketin gelişiminde temel bir yere sahip olduğu kararını aldı. Bu temelde teorik çalışmalar yapılacaktı ve bu çalışmaların sonuçları bir teorik ve politik yayın organında yayınlanacaktı. Zaten bu temelde de Devrimci Bülten adında bir yayın organı, 1995 yılının 1 Mayıs’ında yayın hayatına başladı. 1995 ile 1997 yılları arasında yapılan teorik çalışmalarda giderek sezgisel bir biçimde, bütün teorik çalışmaların ana halkasının emperyalizm teorisi olduğu kavranıldı. Bütün diğer teorik sorunların arka planını bu sorunun oluşturduğu farkedildi. Emperyalizm teorisinin doğru ele alınışı ve çözülüşü olmadan ne sosyalizm-komünizm sorunu ne proletarya diktatörlüğü sorunu ne devrimin karakteri ve proletaryanın strateji ve taktikleri sorunu ne Ekim Devrimi’nin yenilgisi ne SSCB’nin tarihsel gerçekliği ne de Leninizm, Stalinizm , Troçkizm vs. gibi sorunlar doğru bir biçimde çözümlenebilirdi. Ama emperyalizm teorisi sorunu da sıkı sıkıya Marx’ın Kapital’ini anlama sorununa bağlıydı ve eserin felsefi yapısı çözümlenmeden yani diyalektik materyalizm anlaşılmadan da eserin mantık yapısının çözümlenmesinin de mümkün olmadığı ortaya çıktı. İşte 1996-1997 yıllarında, “topallayarak” diyebileceğimiz bir tarzda, Hegel diyalektiği (ama özellikle onun Mantık Bilimi eserini de kapsayan) ile birlikte bir dizi felsefi çalışma yapıldı. Bu çalışmalarda elde edilen felsefi veriler, özellikle de kapitalizmin tarihselliğinin kavranılması açısından verimli oldular. Bu noktada şunu da belirtmek gerekir ki, bu dönemdeki felsefi çalışmalarda elde edilen sonuçlar öyle ahım-şahım olmaktan uzaktı ve oldukça eksikti. Ama yine de bu elde edilen felsefi veriler, kapitalizmin tarihselliği noktasında bazı soyutlamalar yapılmasına da engel olmadı. PDK’nın o zamanlar kendisine sorduğu bazı basit soruların bir kaçı şuydu: • Madde kendisini olduğu gibi ortaya koymaz ve hareket maddenin varoluş biçimidir. Yani madde kendisini hareket biçiminde ortaya koyar. Bu durum genel olarak bir toplum için de geçerlidir. Söz konusu olan burjuva toplum ise, bu burjuva toplumunun özel tarihsel biçimleri nelerdir?Marksizm, serbest rekabetçi kapitalizm ve klasik emperyalizm dönemlerini biliyor. Klasik emperyalizm ile Komünizm arasında kalan kapitalizmin bir üçüncü biçimi söz konusu olabilir mi? • Şayet kapitalizmin bir üçüncü biçimi söz konusu ise bunun temel çizgileri nelerdir? • Kapitalizmin tarihsel aşamaları atlanabilir mi atlanamaz mı? • Tarihin merdivenleri üzerinde Ekim Devrimi ve Rus toplumunun yapısı nereye tekabül ediyor? • Bolşevik önderler farkından olmadan tarihin bir aşamasını atlama gafletine mi düşmüşlerdi? • Bir ülkenin özelde de Türkiye’nin toplumsal ekonomik ve politik yapısı, onu koşullandıran emperyalist sistem kavranılmadan anlaşılabilir mi? vs.
İşte PDK’nın 1995-1997 yılları arasında teorik çalışmalarına yol gösteren sorular ve bunların yolaçtığı teorik motivasyonlar bunlardı. (...) Teorik çalışmalarımızda emperyalizm teorisini ana çalışma halkası olarak belirledik ve kavradık ve bu ana halkadaki teorik ilerlemeye bağlı olarak teorinin diğer bileşenlerini ele almaya ve bu ölçüte bağlı olarak eleştiriden geçirmeye çalıştık. " (Devrimci Bülten Sayı 47)
Ortaya koyduğumuz Uluslararası Emperyalizm Teorisi bize Uluslararası Emperyalizmin özelliklerini vermekle kalmadı ama kapitalizm içerisindeki hangi eğilimlerin komünizme götüreceğinin genel çerçevesini de verdi.Bu noktadan itibaren Lenin ve Bolşevikler'in tarihsel pratiklerini az çok doğru eleştirebilecek bir teorik nokta elde etmeye başladık.
Emperyalizm üzerine olan çalışmalarımızın ilk dönemlerinde Stalin'in modern kapitalizmin temel ekonomik yasası azami kar yasasıdır tespitini paylaşıyorduk.Stalin'in modern kapitalizmin yani emperyalizmin temel ekonomik yasası olarak belirttiği azami kar yasası kapitalizmin temel ekonomik yasasıdır ve onun bütün biçimleri içerisinde temel bir yere sahiptir.Onun için Stalin'in bu tespitine ihtiyatla yaklaşmak gerekir.Bu azami kar yasasının yanlış olduğu anlamına gelmez ancak uluslararası emperyalizmin bütün çizgilerini vermekten uzaktır.
1998 ve 1999 yılında Emperyalizm ile ilgili olarak yazdığım bu her iki makalenin bir özetini bu kitabın ikinci ve üçüncü bölümüne koyuyorum.
Ama bu dönemdeki teorik düzeyimiz hala daha Ekim devriminin kapsamlı bir eleştirisini yapmamıza ve Lenin ve Bolşevikler'in hatalarını tam olarak bilince çıkartmamıza olanak tanımamaktaydı.
1998-2000 yılları arasında yazdığım "Sovyetler Birliği'nde Oportünizm" adlı yazı dizisinde Sovyetler'deki ekonomik yapının devlet kapitalizmi olduğunu ama bu devlet kapitalizminin kaçınılmaz ve doğru olduğunu belirtiyordum.
2000'li yılların başlarında Stalin ile ilgili görüşlerim yaptığım bazı teorik araştırmalar sonucunda değişmeye başladı ve Stalin'in çizgisinin küçük-burjuva karaktere sahip olduğu sonucuna ulaştım ama Stalin'in uyguladığı bir çok politikanın da Lenin'den alındığı ve onun politikalarının devamı olduğu görüşüne ulaştım.
1990'lı yılların sonunda ve 2000'li yılların başında okuduğum Tony Cliff'in "Rusya'da Devlet Kapitalizmi" ve "Lenin'in Biyografisi" kitapları ile S.N.Prokopoviç'in "SSCB'nin Ekonomik Tarihi" adlı kitapları ve yine Marx'ın Kapital'i üzerine olan teorik çalışmalarım giderek eleştiri oklarının Lenin'e çevrilmesi gerektiği sonucuna ulaşmama neden oldu.
Tony Cliff'in kitabı değerli olmasına karşın Lenin'in Ekim devrimi dönemindeki hata ve eksiklerine inmediği için beni tatmin etmiyordu.Çünkü bizim Emperyalizm teorimize göre Lenin ve Bolşevikler'in Emperyalizm teorisi eksikti ve bazı tarihsel aşamaların atlanmasına neden olduğu için Ekim devriminin başından itibaren bazı yanlış politikalarının olduğu kesindi.Ama bu yanlış politikaların ne olduğunu bir türlü kestiremiyorduk.
S.N.Prokopoviç'in kitabı da oldukça değerli bir kitaptı.Çünkü Sovyet ekonomisi ile ilgili olarak bir çok değerli ve objektif istatistik içermekteydi. Üstelik bu istatistikler Sovyet resmi istatistiklerin dışında ve yine içsavaş sırasında edinilen istatistiklerin saklanmasından oluşmuştu.
S.N.Prokopoviç Geçici Hükümet'in Menşevik Tarım Bakanıydı ve Rusya'daki gelişmeleri yakından takip ediyordu ve devrimden sonra Bolşevik deneyimi yakından takip etmişti.1925 yıllnda Stalin tarafından sürgüne gönderildikten sonra bile İsviçre'de Sovyet ekonomisi hakkında istatistik tutmaya devam etti.
S.N.Prokopoviç'in istatistiklerinin benim mantık silsilem içerisinde bir anlam kazanması,2002 yılına doğru benim Marx'ın Kapital'inin III. cildi üzerine olan çalışmalarımın ama özellikle de "Genel Kar Oranlarının Eşitlenmesi" ile ilgili bölüm üzerine olan bilgimin derinleşmesi sırasında oldu.
Marx bu bölümde , çesitli üretim düzeylerine sahip olan ekonomilerin artı-değerlerinin gerçek ağırlığını "bütün toplumsal artı-değerler" üzerinden açıklar. Bunun anlamı dünya piyasasının bir parçası olan bir ulusal ekonominin gerçek doğasının ancak dünya ekonomisi ile ilişkili olarak ya da onun içerisine yerleştirilerek anlaşılabileceğiydi.
Rus ekonomisinin emperyalist ekonomi ile genel kar oranının oluşumu temelinde ele alınması ve incelenmesi beni Bolşeviklerin uluslararası emperyalist sistem karşısında yanlış mevzilendikleri sonucuna götürdü. Genel Kar Oranı bir ülkenin ekonomisinin bütün dünya ekonomisi temelinde ölçülmesi gerektiğini öğretir ve bu ölçümün yanlış yapılması,parça ile bütün arasındaki ilişkilerin yanlış ele alınmasına götürür.
Bolşevikler Rus ekonomisinin tarihsel ağırlığını yanlış ölçmüşlerdi ve bu temelde yanlış bir stratejik mevzilenme gerçekleştirmişlerdi. İşte Prokopoviç'in kitabındaki istatistikler Bolşevikler'in yanlış politikalarının örneklendirilmesi noktasında önemli bir işleve sahip oldular.
Burada okuyucunun dikkatini özellikle , Marx'ın Kapital'i üzerine olan felsefi ve teorik çalışmalarımızın derinleşmesi sonucunda Ekim Devrimi'nin gerçek tarihsel doğasının açığa çıkarılması arasındaki ilişkiye çekmek istiyorum.
2003 yılında yazdığım "Sovyet Modern Revizyonizminin Toplumsal Ekonomik Temeli" adlı makalede,Sovyet modern revizyonizminin anlaşılması için eleştirinin Lenin'e kadar götürülmesi gerektiğini belirttim.Bu makaleyi bu kitabın dördüncü bölümüne koyuyorum.
Her ne kadar yayın organında kapsamlı olarak ele almasak da bu yıllarda K.Salman ile teorimizin genel çerçevesi ve içeriği üzerine uzun tartışmalar ve sohbetler yapıyorduk ve her seferinde teorimizi kontrol ederek gözden geçiriyorduk.
2005-2006 yıllarında yaptığımız tartışmalar sırasında K.Salman,Lenin'in bir çok politikasını eleştirdikten sonra artık Leninizm ile iplerin koparılması noktasında hem dürüst hem de cesur olmamız gerektiği eleştirisinde bulundu.Artık Leninizm ile ideolojik kopuş ve onun kapsamlı bir eleştirisi zorunlu hale gelmişti.
K.Salman'in da cesaretlendirmesiyle 2006'nın sonu ve 2007'nin başında yayın organında "Ekim Devrimi ve Uluslararası Tekelci Sermaye Karşısında Tutum Sorunu" adı altında 2012'ye kadar süren bir yazı dizisi yayınladım ve bu dönem bizim Leninizm ile ipleri kopardığımız ve gemileri tamamen yaktığımız dönem oldu.İşte bu kitap bu yazı dizisinin düzenlenmesi ve bir araya getirilmesi sonucunda ortaya çıktı.
Kendiliğinden anlaşılır ki,Ekim Devrimi'nin ve Leninizm'in eleştirisi oldukça büyük bir sorumluluk isteyen,zor ve karmaşık bir iştir. Engels'in dediği gibi elma tek ekşi değil aynı zamanda oldukça iridi de.
Bu kitapta belki de ilk defa komünist hareket içerisinde Marx'ın teorisinin doruğu yani Genel Kar Oranlarının eşitlenmesi teorisi tarihin özel bir dönemine yani Ekim devrimi dönemine uygulanmaktadır.Bu haliyle türünün ilk örneğidir diyebilirim.
Bu teorinin geliştirilecek bir çok yönü vardır. Engels ölmeden az önce Sombart'a yazdığı bir mektupta bu noktaya değinir.Engels Marx'ın soyut olarak genel kar oranlarının nasıl eşitlendigini gösterdiğini ancak bunun somutta nasıl gerçekleştiğini Marx ile kendisinin de bilmediğini ve gelecek komünist kuşakların dikkatlerini bu noktaya çevirmeleri gerektiğini belirtmiştir.Engels aslında gelecek komünist kuşaklara bir tür teorik vasiyet bırakmıştır. Ama bugüne kadar denebilir ki bu noktada çok az şey yapılmıştır.Belki bizim bu noktadaki çabamız eksik ve yer yer yanlış olabilir ancak doğru teorik ve politik yön bu yoldan ilerlemek ile olacaktır.
Marx'ın teorisinin doruk noktası ve Lenin ve Leninizm’in eleştirisi noktasında bugün Türkiye komünist hareketi bir tür teorik sefalet içerisindedir. Komünist önderler ve teorisyenler Lenin ve Leninizmin eleştirisi sözkonusu olduğunda oldukça edilgen ve ürkek davranmaktadırlar. Uzun zamandan beri de bir "moda" sözkonusudur: Revizyonizme ve oportünizme düşmemek için suya ve sabuna dokunmama.
Bu liderler ve teorisyenler için Marksist kalmanın kriteri Lenin ve Leninizme dokunmamaktır.Onlara göre Lenin gibi büyük bir tarihsel kişiliği karşılarına almanın sonucu sadece revizyonizm ve oportünizme düşmek olabilir.Ama hiç kimsenin aklına bu tarihsel kişiliğin büyük hatalar yaptığı gelmemektedir. Aslında Marksizmin özündeki eleştiri unsuru kaldırıldığı ve teori dogmalaştırıldığı andan itibaren oportünizm harekete egemen olmaya başlar. Kaldı ki Lenin'in hataları Marksizmin temel ilkelerine dayanılarak yapıldığı ölçüde ve Lenin'in doğru teorik ve politik yanları yanlış yanlarından ayrıldığı ölçüde Lenin'in Marksizme katkılarının önü daha sağlıklı bir şekilde açılmış olacaktır.Sorun Lenin'de neyi alacağımız ve neyi almayacağımızı bilmektir.
Türkiye komünist hareketi içerisindeki lider ve teorisyenler,Lenin ve Leninizm karşısında doğru bir teorik tutum alamadıkları taktirde zamanla oportünizme düşmelerinin ve çok büyük politik sorunlar devrimin yakıcılığı içerisinde gelip çattığı zaman, burjuvazi karşısında pozisyon hatası yapmalarının kaçınılmaz olacağını bilmelidirler.Lenin ve Leninizm karşısındaki yanlış teorik tutumun devrimin pratik süreci içerisinde kaçınılmaz olarak olumsuz sonuçları olacaktır ve o gün geldiğinde bu olumsuzluğu giderme ve ortadan kaldırma olanağına kesinlikle sahip olamayacaklardır.Çünkü bu uzun bir hazırlık dönemini gerektirir.
Ekim Devrimi'nin,Lenin'in ve Leninizm'in eleştirisi aslında komünist hareket içerisinde sürekli güncelliğini koruyan bir sorundur.Çünkü bugünkü komünist ve devrimci hareket içerisindeki bir çok olumsuzluğun kaynağını teşkil etmektedir.Kendilerine Lenin ve Bolşevikler'in hatalarını temel alan bir çok örgüt ve çevre doğru bir ideolojik ve politik çizgi oluşturamamaktadırlar ve bu durum hareketin yanlış yollara sapmasına neden olmaktadır.Ama bununla birlikte ilginç bir başka nokta da bu örgüt ve çevrelerin,Lenin'de doğru olanı bile yanlış ele almalarıdır.
Örneğin Lenin'in örgüt ve parti teorisi Marksizme bir katkıdır ancak komünist ve devrimci hareket Lenin'de doğru olan bu teoriyi Türkiye devrimci hareketinin pratiğine yanlış aktarmaktadır.Bu kitabın "Savaş Komünizmi" ve Bürokratizmin Gelişmesi adlı bölümde bu konuya kısaca değindim ve Lenin'deki Profesyonel Devrimciler Örgütü'nün ne anlama geldiğini açık ve anlaşılır bir şekilde belirttim.
Lenin hiçbir zaman gizli ve illegal bir partinin temelinin bugünkü devrimci hareketin yapmış olduğu gibi,legal politik gazeteler ve kitle örgütlerini çalışmanın merkezine koyarak atılacağını belirtmedi.Bu nokta aslında Bolşevizm ile Menşevizm arasındaki temel ayırım noktalarından birisidir. Rusya'da Menşevikler bugünkü Türkiye devrimci hareketi gibi örgütleniyorlardı. Yani bugün Leninist olduğunu iddia eden örgütler onun doğru teorisini bile kavramada ve ele almada yetersizdirler. Bugünkü devrimci hareketin Lenin ve Leninizm karşısındaki durumu şudur: O'nda alınmaması gerekeni alıyorlar ama alınması gerekeni almıyorlar.
Bu kitabın beşinci ve altıncı bölümüne koyduğum başka iki makale de bu kitaptaki mantık yapısını desteklemeye dönüktür ve okurun bu kitabın mantık yapısını anlamasına yardımcı olacak niteliktedirler.Bunlar Komünizm ve Tarihsel Kapitalizm ile Marksizm ve Ekonomik Anarşizm makaleleridir.
Bu kitap komünist ve devrimci hareket içerisinde bir çok örgütü,çevreyi ve kişileri şok edebilir.Bu kitapta bu çevreler Lenin'e bir "saldırı" da bulabilirler.Eğer buradaki eleştiriler Lenin'e bir "saldırı" olarak nitelenecekse bu "saldırının" teorik temellerinin çok iyi dokunduğunu söyleyebilirim.Burada geliştirdiğim teoriler ve eleştiriler Marx ve Engels'in düşüncelerine dayanır ve bundan dolayı "eleştiri gerçekler ile düşeceği çelişkiden korkmaz".
Leninizm’in olumsuzluklarının Türkiye ve dünya komünist hareketinin içerisinde etkisinin kırılması ve sınırlandırılması bir kaç kitap çalışması ile olacak bir iş değildir.Ancak Ekim Devrimi gibi tarihsel çapı ve derinliği büyük olan bir başka devrimin gelecekte atacağı doğru politik adımlar sonrasındadır ki bu etki uluslararası alanda kırılabilir ve etkisi azaltılabilir.Birgün Leninizm tarihte Proudhonculuğun ve Baküninciliğin yanına gönderilecektir ve o düzeyde hatırlanılacaktır.
Bu kitap aslında üç ciltlik bir çalışmanın ilki olarak düşünülmüştür.Birinci cilt yani bu kitap Rusya'nın 1917-1922 yılları arasındaki dönemini ele almaktadır.İkinci cilt 1922-1952 yılları arasını konu alacaktır.Üçüncü cilt ise 1952-1991 arasını konu almaya çalışacaktır.Umarım son iki cildi bitirecek zamanı ve gücü kendimde bulabilirim.Çünkü örgüt çalışmaları ve güncel yaşamın sorunları gözönüne alındığında bunun hiç de kolay olmadığını belirtmem gerekiyor.
Bu kitapta başka yazarlardan yaptığım alıntılar sadece konunun mantığını desteklemeye ve örneklendirmeye yönelik olmuştur.Olaylara yaklaşırken kendi bakış açımı sürekli korumaya özen gösterdim ve alıntıları da bu bakış açısını güçlendirmek ve örneklendirmek için kullandım.
Bu noktada kitabın bir olumsuz yanından sözetmek istiyorum.O da bazı noktaların tekrarının okuyucuya bıkkınlık verecek düzeyde olmasıdır Örneğin Bolşeviklerin emperyalizm karşısındaki yanlış stratejik mevzilenmeleri sorunu defalarca belirtilmiştir.Bunun nedeni bu kitabın yazı dizisinin toparlanmasından oluşmasından kaynaklanır.
Yayın organı geç periyodlar ile yayınlandığından dolayı,diğer bölümleri unutan ya da okumayan bir okura sürekli hatırlatmalar yapmak gerekliydi.Dikkatli okunursa her bölümün kendi içerisinde ayrı bir bütünlük olduğu görülür ve her bölüm ayrı bir alt-konuyu incelediği için bu alt-konunun ana fikir ile her ilişkilendirilmesinde bu tekrarın yapılması bazen zorunlu olmaktaydı.
Umarım bu kitap Türkiye devrimci ve komünist hareketi içerisinde doğru bir ideolojik çizginin ortaya çıkmasına bir katkı yapar.Birgün daha akıllı insanların çıkacağından ve bu işleri daha da ileri götüreceklerinden zerre kadar kuşkum yoktur!
2 Ağustos 2012
|
 |
|
|
|
 |
|
 |
|