[ Kurdî   English   Francais                                 PROLETER DEVRİMCİLER KOORDİNASYONU (PDK)  28-05-2023 ]
{ komunistdunya.org }
   Açılış_sayfanız_yapın  Sık_Kıllanılanlara_Ekle

 Site Menü
   Ana Sayfa
   Devrimci Bülten
   Yazılar / Broşürler
   Açıklamalar
   Komünist Hareketten
   İlerici / Devrimci       Basından
   Kitap - Broşür PDF
   Sanat
   Görüşler

 Arşiv - Ara
   Arşiv
   Sitede Ara

 İletişim
   Bağlantılar
   Önerileriniz

_ _
{ }


_ _
{ Son Yazılar }
Devrimci ve Demokrat...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
EMPERYALİZM VE TÜRKİ...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
_ _
{  Devrimci Bülten Sayı 68 (4) }
| Devrimci Bülten


PKK-KDP İLİŞKİLERİ YA DA KDP'Yİ "KAZANMAK" (III)

K.Erdem


6-KDP Karşısında Doğru Bir Çizgi Tutturamayan PKK İçin Kürdistan'da Zafer Mümkün müdür? 


Yukarıdaki analizlerimizden bunun mümkün olmadığı sonucu çıkmaktadır.  Ama bir de şu ihtimal vardır: Emperyalist paylaşım savaşı ve bu savaşın bütün dünya siyasetini birbirine bağlayan yapısı, KDP'nin üzerine basmış olduğu zemini oldukça hassas ve kırılgan hale getirmiştir. PKK'nin farklı güçler ve bloklar arasında manevra yapma yeteneği, bütün hatalarına rağmen, onu KDP karşısında zafere taşıyabilir.Dört parça Kürdistan'da  örgütlenen PKK'nin en önemli özelliği, savaş yedeklerini yenileme kabiliyeti ve büyük bir coğrafyada ve ulusun farklı katmanları içerisinde gelişme gücüdür.Bu durum ona diğer hareketler karşısında çok büyük bir avantaj sağlamaktadır. 


PKK'nin yanlış bir çizgi izleyerek, çok büyük bir düşman cephesi karşısında yalnız kalması, onun Kürt Ulusu üzerinde bürokratik zoru arttırması ve yukarıdaki avantajlı noktasını en son sınıra kadar zorlaması kaçınılmazdır. Bu durumda ayakta kalması mümkündür ancak tarihsel sonuçları bakımından nitelik değişimine uğraması da kaçınılmazdır. Parti ve iktidar, bu süreci bürokratik yozlaşmaya uğramadan atlatamaz. Düşman cephesinin genişliği ve ittifak sisteminin darlığı ile nitelik değişimi arasında bir bağlantı vardır. Bu iddialı analizim, Ekim Devrimi'nden çıkardığım sonuçlara dayanır. 


İşte yazının başında bahsettiğimiz "Establishement PKK" bu durum ile bağlantılıdır. Establishement PKK'den kastım, herşeye karşın yanlış ittifak yapısından dolayı, Ortadoğu kaosunu atlatan ve hatta belirli bir iktidarlaşma durumunu devam ettiren PKK'deki bürokratikleşme durumu ve bu temelde ortaya çıkacak olan yeni "yönetici kast"tır.Tarihsel olarak bu olanak da vardır ve KDP ile yaşanacak olan ve geri dönüşü olmayan bir tarihsel kırılma, bu durumun başlangıcını oluşturabilir. Aynı durumu farklı bir biçimde Rusya'da, Nisan-Mayıs 1918'te başlayan "Savaş Komünizmi" politikası ile Bolşevikler yaşamışlardır.Savaş Konünizmi politikası, Bolşevikleri bir vantuz gibi içerisine çekerek ve karşısındaki düşman cephesini daha geniş ve katı hale getirerek, Bolşevikleri iç politikada sözde "devrimci terör"ün öne çıkarıldığı ve bütün ara sınıfların baskı altına alındığı ve istenmeyen politikaların tetiklendiği bir tarihsel girdaba sürükledi.


KDP ile yaşanacak bir tarihsel kırılma, KDP'yi daha fazla dış güçlere doğru itecek ve KDP bütün iç ve dış çabalarını PKK'yi zayıflatmak ve onu altetmek için kullanacaktır.Bu Kürt Ulusu için sadece bir garabet olacaktır. Az yukarıda Cemal Yoldaş'ın kitabından aktardığımız pasajların birinde, Cemal Yoldaş, PKK ile KDP-YNK savaşında Türk devletinin belirli bir süre kenarda beklediğini ve ne zaman ki, bu sonuncular  yenilmeye başlayınca savaşa direk müdahale ederek, KDP-YNK blokunu rahatlattığını belirtiyor.Herkes emin olsun ki, bu politika önümüzdeki süreçte de devam edecektir. Ama burada asıl gözebatması gereken "Kürt Tarihsel Trajedisi"dir. Kürt Ulusu'nun düşmanları, kenarda bekleyerek, Kürt Ulusu'nun birbirini yemesini izlemekte, bütün kesimleri birbirleriyle  savaştırarak (burada Türk devleti PKK'yi oyuna getirmiştir,ki bunu yukarıda belirttik) ve zayıflatarak ,  sonra da kendisine bağlamak istemektedirler.


Bu manzara Kürdistan'da bir daha da tekrarlanmamalıdır! 


Soruna biraz daha yakından bakarsak, sorunun daha da karmaşık olduğunu görürüz. PKK KDP'ye karşı düşmanca bir politika geliştirmezse dahi, ortada kalacak olan ve PKK'den uzak olan bir KDP, PKK'ye karşı düşmanca faaliyetler içerisinde olacaktır/ olmak zorundadır. Çünkü onun çıkarları bunu gerektiriyor. KDP'nin Kürdistan'da ve bölgede pasif kalması, bölge ile dünya ekonomisi ve politikasının yapısından dolayı mümkün değildir.


KDP'nin hem içte (özellikle YNK ile) hem de dıştaki güçler ile ilişki geliştirme biçimine baktığımız zaman, onun nasıl karmaşık bir politika izlediğini ve Kürdistan'ın doğal zenginlikleri (özellikle petrol) ile jeopolitik konumunu (dış güçlere askeri üslerini açarak) kullanarak, dış güçlerle ilişkilerini nasıl güçlü tutmaya çalıştığını görürüz. Dış ve iç güçler ile ilişkilerinde "taviz politikaları"nı akıllı bir şekilde kullanmakta ve bu temelde etkili bir ittifak sistemi geliştirmektedir. Bu etkili ittifak sisteminin önemli bir kısmı PKK'ye karşı yönlendirilmiştir.Bunun nedeni PKK'nin onda geliştirmiş olduğu korku ve şüphedir.


Kürdistan'ın diğer parçalarında PKK gelişip ve güçlendikçe (örneğin Rojava) ve bunu KDP ile mesafeli bir şekilde yaptıkça, KDP bunu düşmanca bir gelişme olarak karşılamaktadır/karşılayacaktır. Nasıl bölge devletleri ile emperyalist devletler, PKK'nin YNK-KDP blokunu zayıflatmasına hiçbir zaman kayıtsız kalmayacaklarsa ve sürekli olarak bu sonuncuların yanında yeralacaklarsa, aynı şekilde KDP de, PKK'nin Kürdistan'ın farklı parçalarında gelişip,güçlenmesine kayıtsız kalmayacak ve onu sınırlama ve de zayıflatmak için, PKK'nin düşmanlarının yanında gizli ve açık biçimde yeralacaktır.Bu politikada ise sürekli kaybeden PKK olacaktır. Bundan dolayı PKK'nin KDP karşısında doğru bir tarihsel tutum geliştirmesi zorunludur.


PKK'nin temel sorunu, KDP ile yakınlaşırken nasıl bir tutum izleyeceğini bilmemesidir. PKK KDP karşısında tek bir politika bilmekte ve bunun dışında bir politika geliştirememektedir. KDP ile yakınlaşma "taviz politikaları" gerektirdiği için ve bu tavizler doğru bir ideolojik,siyasal ve stratejik perspektife bağlanamadığı için, PKK sadece kendisine ızdırap etmektedir. PKK'nin KDP karşısındaki eksikliği ve hatası, onun uluslararası emperyalizm karşısında konumlanma eksikliği ve hatasından (ki Bolşeviklerin de temel hatası buydu) kaynaklanmaktadır. Uluslararası emperyalizme ve yine sosyalizme teorik olarak doğru yaklaşamayan PKK'nin KDP'ye yaklaşımı da yanlış olacaktır.PKK'nin KDP karşısındaki konumlanma sorunu, PKK'nin emperyalizm ve sosyalizm teorilerindeki eksikliklerinin bir tezahürüdür.


KDP ile YNK uluslararası kapitalizme göbekten bağlı oldukları için, PKK'nin bu güçlere her dokunması, onlar ile çıkarları içiçe geçmiş olan bölge ve uluslararası emperyalist güçleri aynı anda harekete geçirecektir. Bu durum bize bu sınıflara karşı başka bir yol izlememiz gerektiğini belirtmektedir. Uluslararası kapitalizmin daha uzun yıllar ayakta kalacağını unutmamamız gerekir ve bu nesnelliği gözardı ederek, KDP ve YNK'ye karşı uygulayacağımız bütün politikalar hep tarihin duvarına toslayacaktır (nasıl bir yol izlenmesine sonra geleceğim). 


Hem bölge devletleri ve emperyalistler, PKK'nin KDP ile YNK'yi etkisiz kılmasına kayıtsız kalmamakta hem de KDP PKK'nin Kürdistan'ın farklı parçaları üzerinde gelişmesine kayıtsız kalmayarak, dış güçler ile ittifakını sıkılaştırmaya çalışmaktadır. Burada çift yönlü bir etkileşim sözkonusudur. Çünkü KDP dört parça Kürdistan'ı kendi doğal yayılma alanı olarak görmektedir ve başka bir gücün (PKK) bu alanda yayılmasını kendi tarihsel çıkarları üzerinde bir engel olarak görmektedir. Düşmanca niyetler ise düşmanca çıkarların sonucunda gelişmektedir.


Artık manzara nettir: Sorun Kürdistan'ın birliği ya da kurtuluşu değildir. Hem KDP hem de PKK, Kürdistan'ın dört parçada birliği ve kurtuluşu için mücadele etmektedirler ve bu hedeflerini gizli tutmaktadırlar. Sorun bu birliğin NASIL kurulacağı sorunudur. PKK bölgenin demokratikleştirilmesi ve Kürdistan'ın etrafında bir "demokratik kuşağın" oluşturulması temelinde bu birliği gerçekleştirmek isterken, KDP bölge ve uluslararası güçlerin aralarındaki çelişkilerin keskinleşmesinden ve de bu temelde ortaya çıkan güç mücadelesinde belirli güçlerin yanında yeralarak bu hedefine doğru yolalmak istemektedir.Bundan dolayı KDP çok dikkatli ve titiz bir politika izlemekte ve de dış güçler ile ilişkilerine büyük önem vermektedir.


KDP'nin ABD, İngiltere, İsrail, Fransa, Almanya ve Türkiye ya da kısaca Batı ile ilişkileri, onun politikasında temel bir yere sahiptir. Türkiye ile Batı'lı güçler arasındaki stratejik ayrışmaya karşın KDP, her iki tarafla da ilişkilerini sürdürmeye dikkat etmiş hatta birini diğerine karşı kullanarak, her iki tarafın desteğini de sürekli kılmasını bilmiştir. Bu kadar ince hareket edebilen bir partiyi İlkel Kürt Milliyetçiliği ile damgalamak, olsa olsa körlük olur.


KDP hem Batı ile hem de Türkiye ile ittifak ilişkilerini devam ettirerek ve zaman zaman bu güçleri birbirine karşı kullanarak, PKK karşısında etkili bir ittifak sistemine sahiptir ve PKK'nin KDP'yi bu şekilde karşısına alması, olsa olsa aymazlıktır.


PKK KDP'den ayrı kaldığı her durumda ister ona karşı düşmanlık beslesin isterse de beslemesin, bir çok güç ile savaş içerisine çekilme potansiyeline sahip olacaktır. Bir PKK-Türkiye savaşında KDP, Türkiye'nin yanında açık ya da gizli yeralacak, PKK'nin kaybedeceğinden emin olduğu her durumda açık düşmanlığa geçecek ve YNK'yi de yanına tam çekerek, PKK'ye karşı olan çemberi daraltmaya çalışacaktır.YNK'nin buna fazla dayanma gücü yoktur. Yine bir PKK-KDP direk savaşında, Türkiye ve Batı'lı güçler artı İsrail KDP'nin yanında direk yeralacaklardır ve 1999 senaryosu tekrarlanacaktır.


PKK'nin mevcut siyasetinin devam etmesi durumunda, PKK'nin Türkiye-KDP karşısında ve yine bunlara YNK'nin de eklenmesi ile oluşacak bir düşman cephesi ile karşılaşması mümkündür.Diğer güçler, Türkiye'nin Suriye'de ortaya çıkarmış olduğu hassas dengeden dolayı hareketsiz kalacaklardır. Bütün mesele PKK'nin bu cephe karşısında nasıl tutunacağı sorunudur.


1990'lardaki "Bırakuji"ye geri dönelim ve sorunun şimdi başka bir yönünü ele alalım ve daha sonra da PKK için "ikinci temel yasayı" çıkaralım. 


Yukarıda aktardığımız pasajların birinde Cemal Yoldaş, üç cephede savaşan PKK'nin komuta yapısındaki bazı sorunlardan dolayı, Güney Savaşı'ndaki başarısızlıktan bahsetmektedir. Ben aynı fikirde değilim. Kendisinden kat be kat güçlü bir düşman karşısında yenilmemiş bir ordu güçlü ve güzel bir ordudur! Ferhat'ın (Osman Öcalan), YNK-KDP'ye teslim olması bu gerçeği değiştirmez. Güney Savaşı'ndaki temel sorun komuta yapısından kaynaklanmıyordu, bu komutaya haddinden fazla bir tarihsel görev yükleyen siyasi çizgiden kaynaklanıyordu. Bunun nedeni de yanlış bir uluslararası gelenekten beslenen bir ideolojik yapıdan beslenen siyasi çizgiydi. Aslına bakılırsa hepimiz yanlış bir uluslararası geleneğin kurbanlarıyız ve bunu ilk farkeden 1999 felaketinden sonra Başkan oldu.


Nasıl yanlış bir askeri stratejinin olumsuzluğunu hiçbir olumlu taktik kapatamaz ise, aynı şekilde yanlış bir siyasi çizginin olumsuzluğunu hiçbir olumlu askeri strateji ve taktik yapı kapatamaz. Güney Savaşı'nda komuta yapısı ne ne kadar olumlu ve başarılı  olursa olsundu yine de ortaya çıkan sonuca mani olamazdı. Mevcut koşullarda komuta yapısı, kendisinden beklenenin en iyisini yapmıştır ve bu üst sınırın üzerine çıkamazdı, çünkü izlenen siyaset yanlıştı.


Fizikte nasıl maddelerin "esneme payları" ile "kırılma noktaları" varsa, sosyal bütünlüklerde de aynı durum sözkonusudur. Bir hareketin yanlışlıkla haddinden fazla bir tarihsel yükün altına girmesiyle giderek esneme payı daralır ve bu sınır zorlandığı zaman da kırılma yaşanır ki, savaşta bu bozgun olarak ortaya çıkar. Güney Savaşı'nda PKK'nin esneme payı giderek yokolmaya ve kırılma noktasına doğru giderken, savaş son bulmuştur ama stratejik darbe geciktirilmiş ve sonraya kalmıştır.


PKK'nin mevcut yanlış stratejik konumlanması, onun maddi ve manevi güçleriyle etrafındaki düşman cephesi arasında büyük bir çelişki oluşturmaktadır. PKK'nin karşısındaki düşman güçleri, 1990'lardaki gibi onun maddi ve manevi düzeyini çok aşan bir düzeydedir ve Parti yanlış KDP politikasından dolayı,karşısındaki düşman cephesini kendi düzeyine uygun bir düzeye  getirememektedir.Bunun büyük bir darbeye götürmesi kaçınılmazdır ve PKK'nin bu darbeyi durdurma gücü de  olmayacaktır.


Bütün sorun şudur: PKK için doğru bir siyasi hesaplama yapabilmek için, ilkönce PKK'nin tarihsel güçlerini DOĞRU ölçmek gerekir ve NESNEL olarak belirlenen bu sınıra dikkat ederek ve bu nesnel sınır ile uyumlu olacak şekilde iç ve dış ilişkileri doğru bir stratejik ve taktik yapı aracılığıyla kurmak gerekir.


Bütün sorun PKK'nin güçlerinin NASIL ÖLÇÜLECEĞİ sorunudur. PKK'nin Kandil Önderliği'nin en büyük sorunu budur ve bu sorun çok karmaşık bir sorundur ve sadece kısaca ele alacağım.Ama geçerken belirteyim ki, Başkan'ın Demokratik Konfederalizm anlayışla bu sorun arasında bir ilişki vardır.


Devrimci hareketler içerisinde çok yaygın olarak yapılan bir hata vardır: Bir hareketin NESNEL gücü ile ÖZNEL gücü birbirine karıştırılır. Bundan dolayı hareketin öznel alandaki eksik ve hataları, yanlışlıkla nesnel alandaki kaynaklara fazla yüklenerek kapatılmaya çalışılır. Özellikle PKK söz konusu olduğu zaman bu yanlışlık çok göze batmaktadır, ki abartılması halinde hareketin varlığını tehdit edecektir.


PKK'nin nesnel gücü, Kürt halkı içerisindeki  emekçi sınıflara dayanır. Ama öznel gücü ise, bu emekçi sınıflara yaslanarak oluşturmuş olduğu siyasi ve askeri hareket tarzına dayanır.Bu tarz ise, Demokratik Konfederalizm perspektifine uygun olarak oluşturulmuş olan STRATEJİK DENGE KONUMU çizgisine dayanır.Bu öznel konum, nesnel alandaki güçlerin korunması ve geliştirilmesi için bulunan en etkili tarihsel konumlanmadır. O zaman PKK'nin nesnel gücünün kaynağı, Kürdistan'daki emekçi sınıflardır, öznel gücünün kaynağı da Stratejik Denge Konumu'dur. Stratejik Denge Konumu'nun amacı, çok taraflı taktik ilişkiler sistemi ile PKK karşısında geniş bir düşman cephesinin oluşumunu önlemektir.Ama stratejik Denge Konumu'nun da doğru işleyebilmesi için başka parametlere ihtiyacı vardır:

1- Doğru bir stratejik önceliğe (PKK'nin içinden geçtiğimiz süreçteki temel hatası); 

2- Öznel (Stratejik denge konumu) ve nesnel (Hareketin kitle tabanı) güçlerin birlikteliğinden oluşan MAKSİMUM CEPHE GENİŞLİĞİ VE DERİNLİĞİNİN belirlenmesine.


Rojava devriminden sonra, bu devrimin PKK'nin siyasi ve askeri stratejisi üzerine etkilerini incelerken, PKK'nin Ortadoğu'da stratejik derinliğinin artmasının sonucunda ortaya çıkan yedeklerinin, onun siyasi ve askeri stratejisi üzerinde de değişime neden olacağını ve bu temelde Rojava devriminden önce uyguladığı "İki Yarım Savaş"ı (Türkiye ve İran'a karşı verilen) , "Bir Buçuk Savaş"a çevirebileceğini ve de giderek bunun tarihsel imkanlarının oluşmaya başladığını belirttim: 

"Gelecekte ortaya çıkacak bir Federatif Suriye,PKK'nin düşman cephesini daraltacağı  ve bunla birlikte de Savaş Yedeklerini çoğaltacağı için, PKK'nin politik stratejisinin kapsamını derinleştirerek,politik hedeflerinin düzeyini yükseltecektir. Politik stratejideki bu değişim, askeri stratejinin değişimini de beraberinde getirecektir.

 

2004- 2011 arası dönemde,PKK PJAK ile birlikte hem İran ile hem de Türkiye ile savaştı.Bu savaşların yapısına baktığımız zaman, PKK ve PJAK'ın Türkiye ve İran'a karşı tam seferber olmadığı,her iki taraf ile Stratejik Savunma temelinde yürüttüğü  bir savaştı.Buna "iki yarım savaş" da denebilir. PJAK'ın İran'a karşı savaşının amacı,ABD-AB ve İsrail'in Türkiye'den uzaklaştırılmasına  ve bu temelde Türkiye'nin tecritine dönüktü.PKK'nin Türkiye ile yürüttüğü savaş ise Demokratik Cumhuriyet temelinde Türkiye'nin burjuva demokratik dönüşümünü hedeflemekteydi ve bu temelde ABD-AB baskısını onun üzerinde kurmaya dönüktü. Bu politika PKK'ye düşman cephesini kendi içerisinde bölerek,uluslararası kuşatmadan çıkmaya yardımcı oluyordu.

 

Rojava devrimi ve Federatif bir Suriye ile PKK,uluslararası kuşatmadan çıkarak,bölgede  bir tür Stratejik Saldırı politikasına denk düşen bir politika uygulama olanağına sahip olacaktır.Bu stratejik saldırı politikasına uygun olarak da ya İran ya da Türkiye rejimlerinin tam yıkımı hedeflenecektir. Bu politik stratejiye uygun olarak da daha önceki "iki yarım savaş"  stratejisi "bir buçuk savaş" stratejisine dönüşebilecektir.

 

"Bir buçuk savaş" stratejisi,bir ülkeye karşı tam seferber olma ile diğerine karşı da Stratejik Savunma aşamasında kalarak bir yıpratma savaşı temelinde reform yapma baskısı kurmak anlamına gelir.Böylece Realpolitik'e uygun olarak, hiçbir kampa dahil olmadan,bu kampların kendi aralarındaki mücadeleden stratejik olarak yararlanma imkanını verir.

 

Kürdistan ve Ortadoğu'daki gelişmeler, gelecekte  PKK'ye böyle bir politika geliştirme olanağı ve imkanı sunmaktadır." (Kemal Erdem, Kürdistan'da Devrimci Savaş ve PKK'nin Siyasi ve Askeri Stratejisinin Yapısı Üzerine, Devrimci Bülten Sayı 55) 


Ben hala daha aynı noktadayım! 


PKK'nin mevcut güçlerinin kaplayacağı cephe genişliği ve derinliği, "Bir Buçuk Cephe"yi aşamaz. Bu da "Bir Buçuk Savaş"a denk düşer. Bunun üzerinde bir cephe genişliği ve derinliği, Stratejik Önceliği gerçekleştirecek olan stratejik kuvvetlerden kesintiye neden  olacağı için, stratejik kuvvetlerin yersiz ve zamansız bölünmesine götürecektir.Bu da stratejik önceliğin gerçekleşmesini tehlikeye atarak, stratejinin farklı kuvvetlerinin ayrı ayrı kuşatılmasına ve darbelenmesine götürecektir.


O zaman şimdi PKK için ikinci temel yasayı çıkarıyoruz: Bir Buçuk Cephe'den daha fazla bir cephe genişliği ve derinliğine sahip olan PKK ya zaman içerisinde büyük bir stratejik darbe yiyecektir ya da stratejik zayıflığını belirli bir bölgesel ve emperyalist güce tam yaslanarak yani başka güçlere yedeklenerek kapatacaktır.Bu ikincisi de bir tür stratejik darbe olacaktır ancak "üstü örtülmüş" bir stratejik darbe olacaktır.


Şimdi elimizde PKK için geliştirdiğimiz iki temel yasamız var ve bu yasalar birbirleriyle ilişki içerisindedir.KDP ise bu iki yasanın tam kesişme noktasında bulunmaktadır yani KDP karşıya alındığı zaman, cepheler "Bir Buçuk"un üzerine çıkmakta ama onun ile ortak taktik noktalar geliştirildiği her durumda, bu cephelerin Bir Buçuk'a düşürülme olanağı ortaya çıkmaktadır. Bu durumu gözardı eden bir yaklaşım, PKK'yi felakete sürükleyecektir.


O zaman şimdi yapacağımız şey basittir: Mevcut ve potansiyel cephelerin durumu ile PKK'nin gücünün en üst sınırını karşılaştırıp, her olasılığın nasıl sonuçlanacağını kestirmek gerekir.


Bir soru ile analizimize devam edelim: Şu an PKK'nin kaç cephesi var ve bu cephelere hangi olası cepheler eklenebilir? Maddeler halinde saymaya çalışalım:

1-Kuzey Cephesi: Türkiye (Tam Cephe) 

2-Rojava Cephesi: IŞİD (Özünde Batı Emperyalistleri ama IŞİD içerisinde Türkiye ve müttefiklerinin hücreleri de bulunmaktadır), Suriye'ye müdahale ile birlikte Türkiye ve cihatçılar.Rusya Türkiye'yi "sopa" olarak kullanarak, PYD'nin etkisini daraltan bir siyaset izlemektedir ve nihayetinde Suriye-Baas Rejimi.(Tam Cephe) 

3- Rojhilat: İran ile olan ateşkese rağmen Rojhilat cephesi gergin bir yapıya sahiptir.Nedeni PKK'nin bu cepheyi, Rojava'da Batı Emperyalistleri ile ilişkilere bağlamış olmasıdır.Rojava'nın Batı'ya dayanarak az çok güvenli hale geldiği her durumda bu cephe aktif hale gelecektir.(Yarım Cephe) 

4-KDP:Diğer cephelerden farklı olarak bu cephe özünde bir İÇ CEPHEdir. PKK'nin KDP ile izlemiş olduğu gerginlik politikasının sonucunda ortaya çıkmaktadır (Yarım Cephe) 

5-YNK: Şimdilik bir tehdit olarak görünmüyor ancak İran'ın tehdit edildiği her durumda YNK ile ilişkiler gerginleşecek ve PKK'ye karşı üstünlüğün kurulduğu her durumda KDP'nin yanına geçecek ve bir cephe açacaktır.


Rusya PKK'nin Duhok Anlaşması üzerinden Batı'lı Emperyalistler ile "Kürt Koridoru" üzerinde anlaşmasından sonra, Türkiye ile Batı'nın arasını açmak için ya da açık tutmak için, Türkiye'nin Suriye'ye müdahalesine yeşil ışık yakarak Rojava cephesini daha da büyütmüştür. 7 Haziran Genel Seçimleri'nden sonra Kuzey'de savaşın tekrar başlaması ile Rojava Cephesi'ne Kuzey Cephesi de eklenmiş ve böylece "İki Tam Savaş" durumu ortaya çıkmış ve bu durum stratejik kuvvetlerin bölünmesine neden olmuştur.Bölünen kuvvetler ise stratejik sonuç alamazlar ve güçlerin genel erime durumuna neden olurlar. Bu erime KDP gibi yarım cephe durumuna sahip olan cephelerdeki güçleri cesaretlendirmekte ve diğer cephelerdeki güçler ile birlikte hareket etme eğilimini güçlendirmektedir.Böylece KDP ile olan Yarım Cephe de giderek Tam Cephe'ye dönüşecektir.Hatta Kandil'de PKK'ye büyük bir darbe vurulması durumunda, buraların başka güçlerin eline geçmesini önlemek için İran,YNK ile birlikte buradaki boşluğu doldurmak için de harekete geçecektir.Nasıl IŞİD'tan boşalan ya da boşalacak boşluğu doldurmak için güçler rekabet halindeyse, PKK'den boşalacak olan yerleri doldurmak için de farklı güçler arasında mücadele yaşanacaktır.


Kısacası KDP karşısında doğru bir tutum takınamayan PKK,hatalarıyla  iki tam cepheyi üç tam cepheye çevirebilir ve bu sonuncu durum dördüncü cepheyi de tetikleyebilir. Bu  PKK'nin "Tarihin Prokrustes Yatağı"na gerilmesinden başka bir şey değildir. KDP ile ilişkiler değişmediği taktirde ortaya çıkacak olan durum da genellikle bu olacaktır. KDP ile geçmişten beri kurulan yanlış ilişkiler, PKK'nin kendi gücüne uygun bir şekilde cephe kurmasına engel teşkil etmektedir.


Rojava devriminden sonra, PKK için geliştirdiğim "Bir Buçuk Cephe" stratejisine uygun olarak, Kuzey (Türkiye) Cephesini (ki tam cephedir) Stratejik Öncelik olarak  yani bütün stratejik güçlerin bu cepheye yoğunlaştırılması olarak belirledim. Başkan da "İmralı Notları"nda savaş Kuzey'de tekrar başladığı zaman gerekli gerilla sınırını elli bin olarak koymuştur. Bu dahi Başkan'ın stratejik önceliğini Kuzey'e verdiğini göstermektedir.Rojava cephesini de "yarım cephe" kabul ettim ve geri kalan "yarımın" da diğer Kürt hareketleri ile "ulusal kongre" görünümüne sahip olacak bir ilişki sisteminin geliştirilmesi temelinde tamamlanmasını önerdim.


Bu taktik PKK'nin Rojava'da Batı'ya elini-kolunu kaptırmasının önüne geçerek, Kuzey'de savaş tekrar başladığı zaman, Rusya-İran-Suriye eksenine daha yakın bir pozisyon almasını kolaylaştıracaktı. Zaten Başkan da savaş tekrar başladığı zaman, PKK'nin İran-Suriye ekseninde kalacağını belirtmiştir. Ama 2014'ün sonunda PKK'nin Batı ile gizlice anlaşması, bu geçişi imkansız hale getirmiş ve PKK'nin yapacağı hamleyi, Erdoğan ve AKP yapmıştır. PKK'nin Rojava'da Batı ile anlaşması, Rusya-İran-Suriye ile Türkiye'yi yakınlaştırmıştır. Bu yakınlaşma ve KDP ile gerginlik, PKK'nin cephe genişliğini neredeyse ikiye ve potansiyel olarak da üçe çıkarmıştır.


PKK mevcut politikası ile savaşmıyor resmen intihar ediyor. "PKK arabası" saate yüzyirmi kilometre hızla tarihin duvarına çarpmaya doğru gidiyor. Ne böyle devrimci siyaset ne de böyle savaş olur! Bilimin temel ilkeleri ile çatışan bir siyasi çizginin başarı şansı yoktur. PKK'nin şu anki çizgisi bilimin bütün prensipleri ile çatışma halindedir.


7-Ulusal Kongre Politikası KDP'yi "kazanmak" için Niçin Yetersizdir? 


Buraya kadar yaptığımız analizlerden sorunun özünün Ulusal Kongre'nin toplanması olmadığı kendiliğinden anlaşılır. Sorun Ulusal Kongre'nin toplanıp-toplanmaması değil, PKK ile KDP ve YNK arasındaki ilişkilerin tarihsel doğası meselesidir.


PKK açısından Ulusal Kongre politikası, Kürt Ulusu'nun birliğini kurmaya dönük değildir, KDP üzerinde baskı oluşturmaya dönüktür.Bu dar bakış açısı hem PKK'yi kısır bir politik döngüye hapsetmiş hem de Kürt Ulusu'nun birliğinin önünde PKK'yi paradoksal bir şekilde engel haline getirmiştir! 


Bu yanlış politikanın nedenlerinin de yanlış kapitalizm ve sosyalizm analizi olduğunu ve KDP'nin de bu yanlış teorik çerçeve içerisine zorla sokulduğunu  yukarıda belirttik. Şimdi çok önemli bir soru sorarak ve cevaplamaya çalışarak analizimize devam edelim: Gelecekte dört paraçada ortaya çıkacak bağımsız Kürdistan içerisinde KDP ile YNK ve de bu partilere benzer partilerin varolma hakları var mıdır yok mudur?  Sorunun anlaşılması güç ise başka şekilde sorayım: Birleşik bir Kürdistan içerisinde PKK ile KDP-YNK "barış içerisinde bir arada" (coexistence pacifique)  varolabilirler mi? 


Eğer bu soruya, tarihin dinamikleriyle uyumlu bir şekilde doğru  bir cevap bulabilirsek, Ulusal Kongre sorununu da doğru bir şekilde çözmüş olacağız. Bütün sorun PKK'nin KDP ve YNK ile olan tarihsel sorunu nasıl çözeceğini bilmemesidir. Uluslararası devrimci gelenek, KDP ile YNK'nin yokedilmesi gerektiğini emretmektedir, ki 1990'lı yıllarda PKK'nin yaptığı budur. Ben başka bir yolun olduğuna  ve uluslararası devrimci geleneğin bu konuda yanlış olduğuna inanıyorum. 


Burada yeri gelmişken Ekim Devrimi'ndeki bir başka yanlışa da geçerken değinmek istiyorum. Ekim Devrimi'nden sonra, Rus siyasal hayatında, Kadetler'in (liberaller), Menşeviklerin , Sol ve Sağ Sosyalist Devrimcilerin ve yine bu tipte bir çok siyasal yapının tasfiye edilmesi ve Tek Parti Diktatörlüğü'nün oluşturulması yanlıştı. Yanlış sosyalizm ve kapitalizm anlayışıdır ki, bu partilerin devrimden sonra tasfiye edilmelerine neden olmuştur. Aynı şeyin Kürdistan'da olmasına gerek yoktur ve bu Bolşevik bürokratik devrim anlayışı yanlıştır.


PKK'nin Ulusal Kongre politikası, özünde KDP'nin boğulması politikası olduğu için, KDP bu politikaya direnmektedir ve bu bakış açısı devam ettiği müddetçe de direnecektir. KDP'nin çıkarlarını gözetmeyen bir Ulusal Kongre politikası her zaman KDP tarafından reddedilecek ve KDP Ulusal Kongre zemini dışında politika geliştirecek ve de dış güçler de bunu istismar edecektir. En sonunda bu politikada kaybeden PKK olacaktır.


Sorunun çözümü, gelecek Kürdistan içerisinde KDP ile YNK'yi kabul etmek, onların dayanmış oldukları sosyal sınıfların çıkarlarını bir noktaya kadar gözetmek, dört parça Kürdistan'a yayılmalarını kontrollü bir şekilde yönetmek, bütün bunları dış güçler ile ilişkilerinin zayıflaması perspektifinde ele alarak, uzun yıllara yayılan bir politika ile yavaş yavaş onları ulus içerisinde "eritmek" olmalıdır. Kürdistan'da bunun dışında kestirme bir yol sadece büyük bir felaket getirecektir.


Ulusal Kongre böyle bir tarihsel perspektife bağlandığı zaman, PKK ile KDP-YNK ilişkileri demokratik seçim sistemi etrafında örülecek ve seçim sistemi ilişkilerin meşru tarihsel zemini haline gelecektir.Taraflar arasındaki mücadele ideolojik ve politik araçlarla verilecektir.


PKK Kürdistan'ın farklı parçalarında gelişip ve güçlenirken, Ulusal Kongre'ye daha fazla dayanabilecek ama bunu buradaki güçlerin çıkarlarını gözetebildiği ve güçlendiği yerlerde bu partilerin çıkarlarını da koruduğu zaman yapabilecektir. PKK Kürdistan geneline KDP ve YNK'yi yaymasını bilmeli ve karşılığında onların iktidar olduğu yerlerde, onlar ile eşit düzeyde siyaset yapma hakkı elde etmelidir. Ulusun farklı sınıflarının bu içiçe geçişi, belirli bir andan sonra, karşılıklı bağımlılığa yolaçarak geri dönüşü imkansız bir ulusal bütünün oluşumuna yolaçacaktır.  


Okur dikkat ederse eğer, bu da KDP ile YNK'yi dış güçlerden tecrit etmedir ama özel türden bir tecrittir! 


Hem KDP'yi Ulusal Kongre'ye davet edip hem de onunla gerginlik politikası izleyemezsin. Bu eşyanın tabiatına aykırıdır.Bu da bizi başka bir konuya götürmektedir.


8- KDP'yi "Bağlayarak" mı Yoksa "Sınırlayarak" mı Tecrit Etmek Gerekir? 


PKK'nin çok doğru bir şekilde formüle ettiği gibi, Kürdistan devriminin temel stratejik problemlerinden bir tanesi, Kürt işbirlikçilerinin tecriti sorunudur. Bilindiği gibi "tecrit etme" , bir şeyi  başka birşeyden ayırmadır. Sözkonusu politik ilişkiler ise, iki güç arasındaki ittifak ilişkilerinin yokedilmesi ve en azından bize daha yakın olan gücün "tarafsız" hale getirilmesidir.


Sorunu Kürdistan somutunda ele alırsak eğer, sorun KDP ile YNK'nin dış güçlerden tecrit edilmesi ve tarafsız hale getirilmesi sorunudur. Bu tarafsızlık yaratılmadan, PKK stratejik önceliğini gerçekleştiremeyecektir. Çünkü stratejik öncelik için gerekli güçleri toparlayamayacaktır.İç cephenin durumu, buna engel olacaktır.


O halde KDP ile YNK nasıl tarafsız hale getirilecektir? 


Bu iki hareketin çıkarları doğru formüle edilmeden, bu iki hareketin tarafsız hale getirilmesi mümkün değildir. Bu iki hareket, tarihsel çıkarlarını dış güçlere yaslanarak oluşturdukları için, Kürdistan'da çıkarlarının PKK tarafından tehdit edildiği her durumda dış güçlere doğru meyil etmektedirler. O zaman bu iki hareketin dış güçlere doğru kayışlarını önleyebilmek için, onların Kürdistan'da bazı ekonomik, politik ve güvenlik kaygılarını gidermek gerekmektedir. Hatta tek bu kaygılar giderilmemeli ama Kürdistan'ın dört bir parçasında ortaya çıkacak fırsatlardan bu hareketlerin de yararlanması için olanaklar yaratılmalıdır. Ulusal Kongre bu "paylaşımın" bir tarihsel zemini olabilir hatta olmalıdır. Ama bu ilişkiler PKK açısından nasıl bir mantığa dayanmalıdır? 


PKK'nin  KDP ve  YNK karşısındaki "taviz politikaları" sürekli olarak belirlediği Stratejik Önceliğe göre olacaktır. Kürdistan'ın herhangi bir parçasında elde etmiş olduğu avantajı (örneğin Rojava), iç cephenin unsurlarını (KDP ve YNK) , dış cephenin unsurlarından (örneğin Türkiye) ayırmak için elden çıkaracaktır. Hatta bu taviz politikası daha ince taktiklerle de güçlendirilebilir. Örneğin KDP, bir yandan Rojava'ya çekilirken, Batı'ya yanaşması daha fazla cesaretlendirilir, YNK de Rojava'ya çekilirken İran'a doğru daha fazla yanaşması cesaretlendirilerek Türkiye'den uzaklaştırılabilir. Yokeğer KDP hem Rojava'ya gelir hem de Türkiye ile ilişkilerini güçlendirirse, o zaman katı ve uzlaşmaz bir politika diğer ulusal güçler ile birlikte verilir, işte o zaman KDP kendi içinde ve geri cephesinde sorunlar yaşamaya başlar. Çünkü verilecek tavizler, KDP içerisinde "ikilem" yaratacak ve bu ikilem KDP'de büyük sorunlara neden olacaktır. Tavizlere rağmen KDP Türkiye ile ilişkileri  ve PKK'ye karşı düşmanlığı geliştirirse, uzun dönemli kaybedecek olan o olacaktır. İşin sırrı sürekli "ikilem yaratmak"tır. Zaten Başkan'ın devrimci çizginin üzerine yerleştirdiği liberal taktiklerin de amacı, PKK karşısındaki farklı güçleri taviz politikalarıyla ikileme sokarak, yekpare politikalarını yoketmektir.


PKK'nin KDP ile YNK'yi ama özellikle de KDP'yi, hiçbir taviz vermeden "bağlama" taktiği, dış kapitalist dünyanın güçlülüğü ve KDP'nin bu dış dünya ile olan yaygın bağlarından dolayı mümkün değildir.Kaldı ki bu ilişkiler, uzun zamandan beri oluşmuş olan güçlü bir sermaye birikimi üzerine oturmakta ve bu sermaye birikimi emperyalist dünyanın güçlü tekelleriyle (özellikle petrol) büyük bir içiçelik oluşturmaktadır.Bundan dolayı PKK'nin KDP'yi cepheden karşısına alması ve onu "bağlama" politikası, başarısızlığa mahkumdur ve bu başarısızlık PKK'nin yıkımı ile eşanlamlı olacaktır.


PKK'nin KDP'ye sert ve katı bariyerler koyması, KDP'nin PKK'ye karşı düşmanlığının asıl nedenini oluşturmaktadır. PKK Ulusal Kongre içerisinde ve güçlü bir tavizler sistemi aracılığıyla ve ulusun farklı güçleri arasında bir tür DENGE siyaseti izleyerek (1815'ten sonra Avrupa'da Napolyon'un yenilmesinden sonra ortaya çıkan Viyana Kongre Düzeni'nde Avusturya Başbakanı Metternich'in yaptığı gibi), pekala güçlü bir Kürt Ulusal Siyaseti'nin ortaya çıkmasını sağlayabilir. PKK'nin Ulusal Kongre içerisinde özellikle KDP ile YNK arasında konumlanarak ortaya çıkaracağı ve Kürt iç siyasetindeki denge siyaseti, farklı güçlerin dizginlenmesine ve onların zararlı eğilimlerinin törpülenmesine neden olacaktır. Artık sloganımız bellidir: Yaratıcılık , Yaratıcılık ve daha fazla Yaratıcılık! 


PKK'nin sert ve katı "bağlama" siyasetinin, akıllı bir taviz politikasıyla ortaya çıkacak olan "sınırlandırma" politikasıyla değiştirilmesi, KDP ile YNK'nin PKK'nin etki çemberi içerisinde kalmasına ve bu hareketlerin, PKK'nin stratejik önceliklerini gerçekleştirmeye çalışırken, doğru bir şekilde yönetilmelerine neden olacaktır.


Taviz politikalarının merkezinde olduğu "sınırlandırma" politikası olmadan ne Ulusal Kongre'nin ortaya çıkması ne de PKK'nin KDP ile YNK karşısında tutunması mümkün değildir. PKK bu sonucuları karşısında tutunabilse dahi, nitelik değişimine uğramadan Ortadoğu kaosundan çıkması mümkün değildir.


PKK'nin akıllı bir taviz politikasıyla ortaya çıkaracağı Ulusal Kongre ve bu Kongre'nin odağında uygulayacağı akıllı DENGE siyaseti, Türkiye ve İran rejimlerinin yıkımını beraberinde getirecek, bu iki ülkede ortaya çıkacak olan demokratik düzenler ile sıkı ittifak Irak ve Suriye'de demokratik yapıların oluşumunu kolaylaştıracak ve de Kürdistan'ın etrafında ortaya çıkacak olan bu demokratik yapılar, içeride KDP ile YNK gibi hareketlerin dış güçler ile ilişkilerini tamamen bitirerek, onların ulusun genel çıkarları içerisinde erimelerine , direndikleri her durumda da demokratik güçler tarafından etkisizleştirilmelerine neden olacaktır.


İşte Başkan'ın Demokratik Konfederalizmi özünde  budur! 


9-Sonuç 


Bu yazının girişinde, bu yazının ana temasını, PKK'nin KDP'yi kazanma potansiyeli ya da olanağının olup-olmamasının ortaya çıkarılması olarak belirlemiştik. Şu ana kadar ki analizlerimizden, bu sorunun az-çok çözülmüş olduğunu ileri sürebiliriz. 


PKK'nin KDP'yi kazanma potansiyeli ve olanağı bulunmaktadır. Eğer bu durum gerçeğe dönüşmüyorsa, bunun nedeni PKK'ye egemen olan ve olumsuz  bir uluslararası gelenekten beslenen yanlış bir ideolojik şekillenmeden kaynaklanmaktadır. Bolşevizm PKK'ye güçlü bir parti yaratmasını sağlamıştır ama sınıflar arasındaki tarihsel ilişkilerin yanlış kurulmasına neden olmuştur.


PKK ile KDP arasındaki yanlış tarihsel ilişkilerin ve bugün KDP'nin PKK'ye karşı olan olumsuz ve yer yer düşmanca yaklaşımı, PKK'nin geçmişten günümüze kadar olan zaman dilimi boyunca, KDP'ye karşı uygulanış olduğu yanlış politikaların sonucunda ortaya çıkmıştır. Başka bir deyişle PKK, KDP'nin bugünkü olumsuz politikasından sorumludur.Bu durum ona, ilişkilerin yeni bir tarihsel zemine oturtulması için daha fazla insiyatif alma görevini yüklemektedir.


PKK KDP ve YNK ile ilişkilerini, bu hareketlerin gelecekteki Birleşik Kürdistan'da tarihsel çıkarlarını belirli bir dereceye kadar garanti altına alan bir tarihsel ve politik çerçeveye oturtmadan, Ulusal Kongre politikasını sağlıklı bir şekilde hayata geçiremeyecektir. Kürdistan'da güçlü bir Ulusal Kongre ortaya çıkmadan, Kürdistan üzerinde çekişen dış güçlerin ama özellikle de Türkiye ve İran'ın Kürdistan üzerinde etkilerinin yokedilmesi ve bu temelde Ortadoğu devriminin kapılarının açılması mümkün değildir.


PKK'nin KDP'yi kazanmasını bilmediği,  Ulusal Kongre'yi onun üzerinde sadece baskı unsuru olarak kullandığı politikası devam ettiği müddetçe, KDP'nin bu politikaya saldırgan bir şekilde karşılık vererek, Kürdistan'da tarihsel bir yarılmanın ortaya çıkması hemen hemen kaçınılmazdır ve bu politikanın PKK açısından felaketle bitmesi büyük bir olanak dahilindedir.




|
_ _