[ Kurdî   English   Francais                                 PROLETER DEVRİMCİLER KOORDİNASYONU (PDK)  28-05-2023 ]
{ komunistdunya.org }
   Açılış_sayfanız_yapın  Sık_Kıllanılanlara_Ekle

 Site Menü
   Ana Sayfa
   Devrimci Bülten
   Yazılar / Broşürler
   Açıklamalar
   Komünist Hareketten
   İlerici / Devrimci       Basından
   Kitap - Broşür PDF
   Sanat
   Görüşler

 Arşiv - Ara
   Arşiv
   Sitede Ara

 İletişim
   Bağlantılar
   Önerileriniz

_ _
{ }


_ _
{ Son Yazılar }
Devrimci ve Demokrat...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
EMPERYALİZM VE TÜRKİ...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
_ _
{  Devrimci Bülten Sayı 71 (4) }
| Devrimci Bülten

LİBERAL REFORMİST SİYASET VE KÜÇÜK-BURJUVA "SOLCU" SEKTER SİYASET

                                                                                                   K .Erdem

Türkiye Devrimci Hareketi sürekli olarak iki aşırı uç arasında salınıp durmaktadır. Bir türlü dengeli ve kapsayıcı bir politik hareket yaratamamaktadır. Bu durum onun toplumsallaşamaması gibi, iktidar mücadelesinde gerçek bir güç olamamasına da neden olmaktadır.

 

Devrimci sosyalist hareketin temel sorunu, yasal mücadele karşısında (kesinlikle yasallığa karşı değil) doğru bir ideolojik, politik ve örgütsel    tutum belirleme ve bu tutumu nasıl bir yol ve yöntem ile ele alacağı sorunudur. Sosyalist politikanın neredeyse tamamen yasal temel üzerinde yürütülmesi (bir kaç silahlı grup ve illegal komite ve de hücre kurmak işin özünü değiştirmez) ve bu temelin eğilimlerine dolaylı ve dolaysız olarak bağlı kalınması, devrimci politikanın darlığının asıl nedenini oluşturur.

 

Bilimsel sosyalist hareketin, devrimci bir partinin oluşturulması yolunda, iki temel tasfiyeci akımı ideolojik, politik ve örgütsel olarak alt etmesi gerekmektedir.Bu akımlar genellikle sağ-liberal ve sol-küçük-burjuva akımlar olarak adlandırılırlar.

 

Sağ tasfiyecilik tamamen legal alanı temel alan ve liberal burjuvazinin tarihsel konumuna denk düşen reformizmi kendisine temel bir siyaset biçimi olarak belirlerken,sol tasfiyecilik, daha çok illegal ve yasadışı mücadeleyi temel alan ama yanlış bir kapitalizm ve sosyalizm anlayışından dolayı da, dar bir politik temeli ve bundan kaynaklanan solcu ve sekter siyaseti benimseyen küçük-burjuvazinin tarihsel konumuna denk düşer.Bu sonuncusundaki politik darlık, küçük-burjuvazinin dar ve sığ dünya görüşünü yansıtır.

 

Ama hem liberal-reformist siyaset hem de küçük-burjuva solcu sekter siyaset, tamamen ayrı tarihsel kulvarlarda hareket etmezler ve bazen hatta çoğu durumda içiçe geçerek "melez" biçimler de oluştururlar. Her iki eğilimi kendisinde birleştirmek isteyen (ileride göreceğimiz gibi bu yanlış bir şey değil ama doğru yapılması koşuluyla iyi bir şeydir) ama bunu tam olarak başaramayan hareketler de vardır. Bu sonuncular genellikle yanlış bir ideolojik ve siyasal yaklaşımdan dolayı, hareketin liberal yanı içerisine sol sekterizmi sokarak liberal alanın asıl fonksiyonunu, devrimci yan içerisine de liberal eğilimleri koyarak devrimci alanın asıl fonksiyonlarını yokederler. Böylece bu durum, hareketin politik bir kargaşanın ortasına sürüklenmesine ve iki alanın da tamamen birbirlerinden koptuğu bir politik çalışmanın ortaya çıkmasına neden olmuştur/olmaktadır.

 

Devrimci ve reformist çalışmanın doğru bir şekilde nasıl birleştirileceği önemli ve temel bir sorundur ve de bu sorunun çözümü kapitalizmin tarihselliğinin Marksist teori tarafından doğru ele alınmasına bağlıdır.

 

Türkiye Devrimci Hareketi'nin bugüne kadar politik,örgütsel ve askeri görevlerini doğru ortaya koyamamasının ve bunları çözecek bir irade gösterememesinin altında, kapitalizm karşısındaki yanlış tarihsel mevzilenmesi yatmaktadır. Bunun nedeni ise yanlış bir kapitalizm analizi ve anlayışıdır. Devrimci hareket kapitalizmin tarihselliğini yanlış ele almış ve onun tarihsel-fiziksel sınırlarını ve yine onun temel hareket mekanizmalarının  biçimlerini (kar oranı ve biçimleri) yeterince kavrayamayarak yanlış bir mücadele kurgusuna sürüklenmiştir. Özellikle Lenin ve Bolşeviklerin bu noktada yapmış oldukları yanlış teorik değerlendirmeleri ve Rus devriminden çıkarmış oldukları yanlış teorik ve pratik sonuçları, yeterli bir teorik eleştiriden geçirmeden olduğu gibi kabul ederek, dogmatik ve eklektik bir ideolojik anlayışa sürüklenmiştir.Bu durumun en açık sonucu, politik olarak dar kalması ve geniş kitlelere doğru açılamama olmuştur.Hareketin bugünkü durumu tesadüf değil bizzat yanlış ideolojik ve politik çizginin doğal bir uzantısıdır.

 

Devrimci sosyalist politikayı yasal zeminden yasadışı zemine kaydırmak ne kadar gerekli ise,bu yasadışı zemine dayanarak, yasal zemine kaydırmak da aynı şekilde gereklidir.Yasadışı politikanın güçlü yasal politika ve örgütler ile çevrilmesi, devrimci politika açısından hayati bir öneme sahiptir. Ama bu noktayı yani yasal politika ve örgütlenmeyi, devrimci politikanın tek örgütsel ve "teknik" bir yanı olarak ele almamak gerekir. Liberalizm zemininde yükselen reformizmi, devrimci politikanın üzerine güçlü bir politik tamamlayan ve taktik araç olarak monte etmesini de bilmek gerekir.Burada bütün sorun bunun NASIL yapılacağıdır.

 

Devrimci hareket sürekli olarak kendi politik ve örgütsel  görevlerini yanlış ele almaktadır.Bunun nedeni ise yanlış politik hedefler oluşturmasıdır.Bu yanlış politik hedefleri de yanlış ve spekülatif  bir tarih kurgusundan elde etmektedir.Böylece bütün süreçler yanlış olarak birbirlerine bağlanmakta ve bu durum hareketi sürekli kendi tarihsel kulvarından saptırarak ya liberalizmin ya da küçük-burjuva sol sekterciliğin kulvarına sokmaktadır.

 

A-Liberal-Reformistlerin Demokratikve Seçim Sistemi Odaklı Yasal Politikası ve Devrimci Politikanın Daraltılması

 

Liberal demokrasinin temel kusuru, faşizme karşı mücadelenin odağına tamamen demokratik mücadeleyi koyması ve bu temelde tamamen  seçim sistemi odaklı bir politik mücadele yürütmesidir. Bu mücadele biçimi kötü niyetten kaynaklanan bir durum değil ama toplumda belirli sınıfların tarihsel konumundan kaynaklanan bir durumdur.

 

Kapitalist toplumda bazı toplumsal sınıf, tabaka ve gruplar (küçük ve orta işletme sahipleri, serbest meslek sahipleri, memurlar, işçi ve emekçilerin iktisadi mücadele örgütleri,din ve inanç özgürlüğü isteyen kesimler,çevreciler, cinsiyet eşitliği isteyen kesimler vs.) burjuva yasallık çerçevesinde demokratik örgütler kurarak toplumsal haklarını genişletme mücadelesi verirler.Kapitalist sistem ile derin ve geniş bağlarından dolayı, haklarını genişletmelerinin temel tarihsel zemini demokratik kurum ve örgütler olmak zorundadır.Sorun bu kurum ve örgütlerin kullanılması değildir, tam tersine bu kurum ve örgütlerin yoğun ve geniş bir şekilde örgütlenmesi gerekmektedir.Ama sorun bu demokratik kurum ve örgütlenmelerin anlayışını, devrimci alanın içerisine yanlış bir şekilde çekme eğilimidir. Böylece hem demokratik kurumlar  hem de devrimci kurumlar zarar görmektedir.Bu karşılıklı zarar her iki alanın birbirlerine karşı güvensizliğini arttırmakta ve devlet de bu durumu kendi açısından kullanmaktadır.

 

Yasal araçların devrimci politik mücadelede temel bir yere konması, devrimci politikayı sınırlamakta ve onu darlaştırmaktadır.Her ne kadar geniş bir kitleyi hedeflese de, nitelik olarak devrimci politikayı sınırlamakta ve onun faşizmin temellerine dokunacak bir hareket oluşturmasını sürekli geciktirmektedir.

 

"Legal politikaya devrimci sosyalist bir nitelik kazandırabilir miyiz?" Tamamen legal bir zeminde ve devrimci politikadan ayrı olduğu taktirde Hayır.Ama devrimci politikaya doğru bağlanmış ve onun tarafından desteklenen bir legal politikanın sosyalist bir niteliği pekala olabilir.Çünkü o genel sosyalist politikanın bir parçasıdır ve görevlerini bu genel devrimci politikadan alarak, onu tamamlar.Örneğin PKK-BDP ya da PKK-HDP ilişkisi böyledir.

 

Legal mücadele özünde demokratik bir mücadeledir ve bu mücadele halkın devlet karşısında sınırlı bir DİRENME aracıdır.Bu direnme araçlarıyla halk tek ekonomik olarak değil, siyasi ve kültürel olarak da haklarını korumaya ve geliştirmeye çalışır.Örneğin toplumda ezilen ve sömürülen bir çok kesim (Emekçiler, Kürtler, Aleviler, LGBT'liler, Romanlar vs.), bu yasal demokratik örgütler aracılığıyla kendi kimlik ve haklarını korumak için yoğun bir mücadele içerisindedir.Bu reformist ve demokratik mücadeleyi temel alıp ve ona devrimci bir sosyalist karakter vermek ve de bu temelde devrimci bir hareket yaratmak mümkün değildir.Bu tür mücadele zorunlu olarak reformist bir mücadeleye tekabül eder ve yığınların kendiliğinden mücadelesiyle üst üste düşer.Bir çok topluluk kendi  ekonomik, kimlik, etnik, milli, inanç ve cinsiyet haklarını korumak ve geliştirmek için kendiliğinden demokratik örgütlenmelere başvurmuştur. Liberal ve reformist politika ile bu yığınların kendiliğinden girişimleri, birbirlerini tamamlayan bir yapıya sahiptir.Yığınların kendiliğinden demokratik örgütlenmelerinin sonucunda ortaya koyacakları mücadele reformizmin sınırlarını aşmayan burjuva liberal politika olacaktır.

 

Legal ve reformist mücadeleyi temel almak demek, demokratik haklarda kısmi iyileştirmeler yapmaya çalışmak demektir ama faşist devletin temellerine yönelmek demek değildir.Kaldı ki bu araçlar ve siyaset üzerine oturan mücadele yöntemi, son dönemlerde AKP'nin yeni bir faşist rejim inşasına yönelmesi ve bu temelde burjuva yasallığın sınırlarını sürekli daraltmasından dolayı, sürekli geri gitmektedir ve etkili yapısını kaybetmektedir.

 

Liberal burjuvazinin tamamen demokratik ve seçim odaklı yasal çalışması, politik çalışmanın oldukça geniş ve yüzeysel bir şekilde yapılmasına neden olur. Bu genişlik ve yüzeysellik de sosyalist politikanın önemli bir parçasıdır ama sadece "parçası"dır ve kesinlikle tamamı değildir.Liberalizmin tek bir çalışma etrafında geniş bir kitleyi kucaklama eğilimi, yığınların kendiliğinden örgütlenme ve eğilimlerine de bel bağlamaya neden olmaktadır.Bu durum istikrarsız, oynak ve sağlam olmayan bir politik ve örgütsel yapının oluşmasına yolaçar. Sosyalist politikanın sadece böyle bir istikrarsız yapıya dayandırılmasının sonuçları felaket olur.

 

Legal alandaki politika ve örgütlenmelerin, devrimci hareket tarafından doğru bir şekilde desteklenmediği  ve tamamen "kendi yağı ile kavrulduğu" müddetçe büyük darbeler yemesi kaçınılmazdır.Son dönemlerdeki HDP'nin durumu buna en güzel örnektir.Erdoğan burjuva yasallığın sınırlarını Tek Adam Diktatörlüğü doğrultusunda sürekli daraltırken ve bu temelde HDP üzerinde devlet terörünü geliştirirken, PKK'nin gerekli caydırıcılığı kuramayarak HDP'yi kendi başına bırakmasının olumsuz sonuçları büyük olmuştur.

 

Sosyalist devrimci hareket nasıl yığınların kendiliğinden eylemini tamamen reddetmez ise sosyalist politikanın liberal biçim ya da biçimlerini de reddetmez. Sorun nasıl yığınların kendiliğinden hareketini (bunlar tek eylemlilikleri değil ama kendiliğinden kurulan örgütsel ve siyasi yapıları da kapsar), devrimci mücadelede olması gereken yere koymak ve onu ne abartıp ne de küçümsemekse aynı şekilde liberal politikayı da ne abartıp ne de küçümsemek gerekir ve sadece onu olması gereken yere koymak gerekir.Böyle bir durum ise devrimci bir partinin yaratılmasına bağlıdır ve ancak bu yaratımın sonucunda ortaya çıkabilir.

 

Sadece demokratik ve seçim odaklı bir politik çalışma, hükümetin ve devletin sınırlı bir politik teşhirine izin vermekte ve bu teşhirin faşist devletin temellerine dokunmasına izin vermemektedir. Çünkü bu mücadelenin açık demokratik yapısı ve bundan dolayı zorunlu olarak belirli politik sınırlar içerisinde hareket etmesinin zorunluluğu, ya devletin temellerine yönelmeyen bir siyasete ya da kısmi olarak yöneldiği zaman da tırpanlanmasına ve tekrar geriye düşmesine neden olmaktadır.

 

Demokratik ve seçim sistemi odaklı yasal çalışma, tek bir mücadele biçimine izin verir ve onun dışındaki mücadele biçimlerini dıştalar ya da zayıflatır. Bir devrimci hareket, siyasetinin ve örgütlenmesinin odağına bu mücadele biçimini yerleştirdiği taktirde, gerçek anlamda bir devrimci parti ve hareket yaratması mümkün değildir.

 

B-Küçük-Burjuva "Sol" Sekterizmin "Direk Devrim" Hedefli Politikası ve Devrimci Politik Darlık

 

Lenin " 'Solculuk' Komünizmin Çocukluk Hastalığı" adlı ünlü kitabında, devrimci hareket içerisindeki "solculuğu" eleştirmiştir. Ama bugün  devrimci hareket saflarındaki solculuğun biraz da kendi ürünü olduğunu belirtmek hiç de yanlış değildir.

 

Lenin de özellikle Ekim Devrimi'nden sonra "solculuğun" pençesine düşmüştür ve bu "solculuğu", "Ekim Devrimi'nin Anatomisi" adlı kitabımda az çok eleştirmeye çalışmıştım.Ekim Devrimi'nden sonra Lenin ve Bolşeviklerin uygulamış olduğu solcu politikaların yüzde doksan dokuzu anarşizmin ürünüdür.Bu anarşizmin temel özelliği ise, kapitalizmin nesnelliğini (tarihselliği)  kavramayarak, Rus toplumuna dogmatik bir biçimde yanlış politikalar dayatmaktı.

 

Liberalleri ya da sağ tasfiyecileri, haddinden fazla yığınların kendiliğinden demokratik örgütlerine bel bağladıkları yani fazla irade göstermedikleri için eleştirirken, sol sekterleri de "fazla" iradeci oldukları ya da iradelerinin tarihin nesnel yapısı ile uyumlu olmadığı için eleştirmek gerekir. İrade eksikliği ne kadar zararlı ise irade "fazlalığı" da o kadar zararlıdır. Çünkü tarihsel ve toplumsal karşılığı olmayan bir irade, maddi ve manevi güçlerde bir israf anlamına gelir.Bu da devrimci hareketi burjuvaziye karşı hassas ve kırılgan yaparak  darbelere açık hale getirir.

 

Küçük-burjuva sol sekterizmdeki devrimci politik darlığın ideolojik temellerinin açığa çıkarılması, denebilir ki, doğru bir devrimci politikanın geliştirilmesi noktasında işin yarısıdır. O halde sol sekterizmin politik darlığı neden kaynaklanmaktadır?

 

Hiç kuşkusuz yanlış bir kapitalizm analizindenden ve bu analizin neden olmuş olduğu yanlış bir program ile stratejik ve taktik yapıdan kaynaklanmaktadır. Yanlış kapitalizm analizi ile burjuva politik sistem karşısında yanlış mevzilenme arasında bir ilişki söz konusudur. Okur haklı bir şekilde şu soruyu soracaktır: Peki liberaller doğru bir kapitalizm analizi mi yapmaktadırlar? Hayır! Onlar da yanlış bir kapitalizm analizi ile hareket etmektedirler ama onların Sol Sekterizm gibi kapitalizmi ve burjuva devleti yıkmak için hemen harekete geçme özellikleri ve eğilimleri yoktur. Bundan dolayı, onların eyleminde bu yanlışlıktan kaynaklanan ivedi pratik ihtiyaçlar da yoktur.

 

Sol sekterizmin yanlış kapitalizm analizinden çıkardığı teorik ve pratik sonuçlar, iradeciliğin abartılmasıdır. Ama ilginç olan ise, bu iradeciliğin olumsuz sonuçlarından sonra hızlı bir şekilde liberalizmin kafasını kaldırmasıdır.

 

Küçük-burjuva devrimci hareketin temel özelliği, devrimci partinin yatatılmasını sonuna kadar götüremediği her durumda, zamansız bir şekilde liberal alanın araç ve yöntemlerine el atarak, onları farkında olmadan devrimci bir partinin yaratımının odağına koymasıdır. Örneğin legal bir politik gazete ile halka "bilinç taşıma" işi budur.

 

Liberalizmde faşizme karşı politik savaşım, açıktan ve tamamen yasal araçlara dayandığı için dar bir politik temel üzerinden gelişirken, küçük-burjuva harekette bu darlık örtük biçimdedir.Küçük-burjuvazi propaganda düzeyinde politikasını tamamen yasal bir temel üzerine oturtmaz. Ama pratikte bunu "legal araçlardan sonuna kadar yararlanma" söylemi altında yapar. Pratikte  "stratejik" olarak hem legal hem de illegal araçları aynı ağırlıkta kullandığı için,kaçınılmaz olarak örgütsel yapısı giderek legal araçlar üzerine binmeye başlar. Çünkü devrimci politika ve bunun örgütlenişi "stratejik öncelik" tespitine uygun yürütülmemektedir. Stratejik önceliği, illegal bir politika ve örgütün yaratılması olan (ama tek bunun biçimi değil içeriğinin de doğru konulması gerekir) bir devrimci hareket, taktik ve örgütsel olarak  ağırlığı buna verebilmeli ve de legal çalışmayı buna bağlayabilmelidir.

 

Küçük-burjuva sol sekterizmin temel anlayışı, kapitalizmin yıkılmak için fazla olgunlaştığı anlayışına dayanır.Bu anlayışın ideolojik kökenleri ise, Lenin'in "emperyalizm kapitalizmin en yüksek aşamasıdır" tespiti ve broşürü içerisinde bulunmaktadır.Bu anlayışa göre, gerek kesintisiz demokratik devrim gerekse de sosyalist devrim, sosyalist inşanın önündeki politik engelleri kaldırarak , toplumun sosyalizme doğru yolalışını kolaylaştıracaktır.Bundan dolayı küçük-burjuvazi ile  liberal burjuvazi özünde karşı-devrimcidirler.Hatta bu sınıfların burjuva-demokratik devrime dahi önderlik etme yetenekleri yoktur.Bu sınıflar "sosyalist devrim" sırasında karşı-devrimci olacakları için ve devrimden sonra da sosyalizmin inşasına direnecekleri için, acımasızca bastırılmalı ve hatta onların üzerinde "sopa" devrimden önce dahi eksik edilmemelidir. Bu düşünce yanlış bir kapitalizm ve sosyalizm anlayışından ortaya çıkmaktadır ve de yanlıştır. Bu yanlış analiz sonucunda ortaya çıkan politik darlık, başka bir yöntemsel darlık ile birleşir.

 

Devrimci hareketin "direk devrim" hedefi ile hareket etmesi ve bu temelde bütün burjuva sınıfları aynı anda karşısına alması, çok kısa bir zaman dilimi içerisinde büyük burjuvazi tarafından kuşatılıp ve bastırılmasına neden olmaktadır.Yanlış kapitalizm analizi, devrimci hareketin bütün esnekliğini elinden almış ve yöntemsel olarak da onu tek bir mücadele biçimine yani cepheden savaş biçimine sürüklemiştir.Güç ilişkilerini yanlış ele alarak hemen cepheden bir mücadele biçimi benimseyen ve üstüne üstlük bunu yanlış bir kapitalizm analizinden dolayı da dar bir politik temel ile birleştiren bir hareketin geleceği olamaz.Çünkü bu devrimci hareket, düşmanlarını bölme olanağından yoksun bulunmaktadır.

 

Bu noktada küçük-burjuva solculuğun en önemli hatası,burjuva parlamenterizm karşısındaki yanlış teorik ve politik tutumudur.Bu tutum da yanlış kapitalizm analizinin sonucudur.Kapitalizmin yanlış bir şekilde Lenin'e dayanılarak "tarihsel olarak aşıldığı"nın kabul edilmesi, kaçınılmaz olarak burjuva parlamenterizmin de tarihsel olarak aşıldığı anlayışına neden olmuştur.Burjuva parlamenterizmin bu kategorik reddi, burjuvazinin bölünememesinin temel nedenlerinden bir tanesini oluşturmaktadır. Burjuvazinin bölünememesi ise devrimci hareketin fazla iradeci olmasına ve tarihsel olarak daha fazla bir yükün altına girmesine neden olmaktadır.

 

Hem yöntemsel darlık hem de küçük-burjuva ve liberal burjuvazi ile olan ilişkilerdeki tarihsel darlık, yanlış bir örgüt ve örgütlenme anlayışıyla da birleşince, hareketin darbelenmesi kaçınılmaz hale gelmektedir. Küçük-burjuva sol sekterizm, bir yandan yöntemsel ve müttefiklik ilişkileri bakımından  dar bir politik temele sahipken, öte yandan örgütlenmesinin odağına da legal örgütlenmeyi koyarak bu darlığı bir de örgütsel darlık ile birleştirmektedir.

 

C-Reformizm ve Sol Sekterizm Hangi Noktada Kesişir?

 

Reformizm ile Sol Sekterizmin politik olarak kesiştiği nokta, yığınların devrimci politik eğitimini doğru bir şekilde yapamamalarıdır. Yığınların politik devrimci eğitimi, sadece onların bazı politik sorunlar etrafında aydınlatılmasını içermez ama bir bütün olarak onların, faşist diktatörlüğün yıkılması tarihsel eylemi içerisine  kitlesel olarak çekilmesi ve  örgütlenmesini de içerir.

 

Liberaller legal demokratik araçları kendi politikalarının odağına koyarak ve bu temelde  yığınların kendiliğinden mücadelesine haddinden fazla ödünler vererek, onların devrimci  bir şekilde eğitilme olanağını yokederler. Küçük-burjuva sol sekterizm ise, devlet ile savaşımda  yanlış bir güç ilişkisi kurarak ve hemen "direk devrimi" hedefleyerek ve üstüne üstlük bir de legal araçları örgütlenmesinin odağına koyarak, yığınların devrimci politik eğitimini yokeder. Sol sekterizmin en aşırı ucu olan ve terörizmi (geçerken belirtelim ki terör taktik bir araç olarak devrimci harekete gereklidir) temel bir yere koyan hareketler ise, bu tür eylemler ile kitlelerin harekete geçmesi beklentisine sahip olurlar ve terörizmi kitlelerin devrimci politik eğitiminin yerine geçirerek, yığınların politik eğitimini yokederler.

 

Hem liberallerin hem de küçük-burjuva sol sekterizmin kesiştiği yığınların politik eğitiminin atlanması sorunu, devrimci parti yaratılamamasının ve bu noktada başarısızlığın sonucudur.Bu başarısızlık, toplumda farklı burjuva  sınıfların çıkarlarını ifade eden teori ve pratikler tarafından doldurulmuştur.

 

Küçük-burjuva sol sekter siyaset, dar bir siyaset ve örgüt anlayışı ile hareket edip, geniş kitleleri devrimci bir politika içerisine çekemediği her durumda, onları kaçınılmaz olarak liberal reformist politikanın insafına bırakır.Bu noktada liberal reformist siyaset ile küçük-burjuva solcu sekter siyaset "ikiz kardeş" haline gelirler.

 

Sol sekterizmin tıkandığı her anda hızlı bir şekilde liberalizme meyil ettiği ve sekterizmin olumsuz boşluğu ya da gecikmişliğini hızlı bir şekilde "liberal kazanç" ile doldurmaya çalıştığı son yıllarda gözden kaçmasa gerek.Bunun için bir çok devrimci örgütün son yıllardaki pratiğine bakmak yeterlidir.

 

Küçük-burjuva sol sekterizm, burjuvazi karşısında bağımsız bir devrimci parti yaratmasını bilemediği ve bu süreci sonuna götüremediği her durumda (özellikle de örgütlenme alanında), liberalizmin demokratik ve yasal örgüt araçlarını büyük oranda hareketin odağına yerleştirir. Bu süreç genellikle aşağıdaki gibi gelişir.

 

Bizdeki illegal reformist-kuyrukçu anlayış kısaca şudur: Üç-beş kişilik bir çekirdekten, beş-on kişilik bir kadrodan ve bir kaç yüz sempatizandan oluşan bir örgüt hemen legal bir gazete çıkarmaya ve demokratik yasal örgütler kurmaya başlar. Amaç hemen kitleselleşmektir. Bu gazeteye işçi sınıfının ileri tabakasını örgütleme misyonu biçmek de sorunun ya da yanlışın özünü değiştirmez. Gazeteye yükledikleri rol kitleyi örgütlemektir. Gazete herşeyiyle devletin denetiminde ve gözetiminde gelişir ve örgüt ağları gevşek ve açıktan dokunur. Bu dokunan ağ sözde partinin temelidir. Hareket büyüdükçe devlet de ardarda darbeler indirir. En iyi unsurlarını ya içeri alır ya da öldürür.

 

Yerlerine geçenler ise daha bir kaç güne kadar ya örgütün orta ve geri kadrolarıdır ya da sempatizanlardır. Ve bu “yeni kadrolar” çok kısa bir zaman sonra, örgütün siyasetine yön veren kadrolar haline gelirler. Böylece genel olarak örgütsel çalışmanın kapsamı daralır ve siyasal mücadelenin niteliği düşer. Bu durum kısır bir döngünün oluşmasına neden olur.

 

Bu çalışma tarzı, örgütü yavaş yavaş  siyasi polise açmakta ve sağlam kitlesel unsurlardan ziyade önce polis girmektedir. Kaçınılmaz olarak bu tür çalışma tarzı örgütsel ilişkilerin açığa çıkmasına neden olmakta ve örgütü darbelere açık hale getirmektedir. Bu duruma örgütün kötü gidişatı sonucunda fraksiyonel mücadelelerle güç kaybetmesi dahil değildir.

 

Gövdesi legalitede olan örgüt yani düşman ile cepheden savaşmayı seçen örgüt on binlerce ve üstelik teknik olarak çok iyi donanmış bir profesyonel düşman karşısına çıkmış üç-beş aklını yitirmiş kişiye benzemektedir. Aslında bu tür savaşmayı seçenler,  savaşın sonucunu önceden belirlemişlerdir. Böylece hareketin dinamik güçlerinin sürekli ezilmesi, büyük işçi kitlelerinin kendiliğinden eylemi ile devrimcilerin amatör siyasi eylemlerinin  ayrı ayrı uçlarda hareket etmesine neden olmaktadır.  

 

Küçük-burjuva sol sekter hareketlerin  kitlelerin politik devrimci eğitimine yani örgütlenmesine yaramayan ve bazen terörizmi de içinde barındıran dağınık ve etkisiz silahlı eylemlerinin anlamı ne olabilir?

 

Bu dağınık ve politik amacı dar olan eylemler, aynı zamanda küçük-burjuvazinin dağınık ve şaşkın dünya görüşünü de gösterir. Kitlelere açılan "politik kanalları" bulamayan sol sekterizm, sürekli olarak köprüden atlayarak intihar etmektedir.Dağınık ve doğru bir  politik amacı olmayan silahlı eylemler, küçük-burjuva solculuğun politik olarak tıkandığının da bir göstergesidir. Bu tıkanıklık tarihsel tecrübenin de gösterdiği gibi ya daha küçük sekter grupların oluşmasına ya da hızlı bir şekilde liberalleşmeye dönüşmektedir. Her iki durumda da hareket, sol ve sağ tasfiyeciliğin pençesine düşerek her seferinde devrimci bir parti yaratma eyleminden uzaklaşmaktadır.

 

Küçük-burjuva solculuğun politik karşılığı olmayan ve çok dar amaçlı silahlı eylemleri, aynı zamanda onun geleneksel çizgisinin tarihsel krizi ve bu krizin neden olduğu tarihsel çıkmazın da tezahürünü oluşturur. Küçük-burjuva sol sekter hareketlerin kendi içlerinde parçalanışı ilginç bir şekilde liberalizm ve sekterizm uçlarını üretmekte ve birbirlerine karşı savaşımları dahi tarihsel olarak birbirlerini besleme şeklinde cereyan etmektedir.

 

D-Devrimci Hareketin Demokrasi Mücadelesi ve Toplumsal Hegemonyasının Kurulması Zorunluluğu

 

Az yukarıda hem liberal-reformist hem de küçük-burjuva sol sekter hareketlerin,politik ajitasyonun ve eylemin kapsamını daralttıklarını gördük. O zaman şu soru kendiliğinden belirmektedir: politik çalışmanın kapsamı daraltılmadan devrimci bir çalışma nasıl yürütülecektir?

 

Devrimci hareketin temel sorunu halka faşist diktatörlüğün demokratik olmadığını göstermek değildir ama bu diktatörlüğün yıkılışını örgütlemek ve bu yıkılışın zorunluluğunu halka göstermekle birlikte, onları böyle bir mücadele içerisine çekmektir. Bunun ise tek bir yolu vardır: bu bilinci demokratik alanın DIŞINDA onlara taşımak ve zamanla demokratik alanı da bu devrimci siyasete sıkı sıkıya bağlamasını bilmektir. 


Demokratik alanın politik sınırları burjuva yasallık tarafından çizildiği için, açık (liberal) ve örtük (küçük-burjuva solculuk) olarak bu alan içerisinde kalan bütün devrimci politika dardır ve bu alanın dışına taşamaz.Taşamadığı için de devrimci bir örgüt ve siyasetin sürekli olarak geri plana itilmesi sonucunu doğurmaktadır.

 

O halde politik çalışmanın kapsamının genişlemesi, illegal ve gizli devrimci bir örgütün (bir örgütün illegal olması onun gizli olduğu anlamına gelmez) ve siyasetin geliştirilmesine ve de bu temelde bütün araçların birbirlerine bağlanması sayesinde mümkündür.

 

Halka faşizmin yıkılışı propagandası ve ajitasyonu ile giden bir hareketin sadece  ve ağırlıklı olarak demokratik araçlar üzerine oturamayacağı kendiliğinden anlaşılır.Faşizmin yıkılması gerektiği temelinde hareket eden bir devrimci hareketin, devleti kendisine yaklaştırmaması ve bu propaganda ve ajitasyonu sürekli kılabilmesi için ayakta kalması gerekmektedir.Bu ise kaçınılmaz olarak gizliliği gerektirmektedir.Ama tek gizlilik bu hareket için yeterli değildir çünkü bu pasif bir duruma tekabül eder. Devrimci hareket devletin iradesini de kırabilmelidir,ki bunun ise tek bir yolu vardır: gizli bir örgütün (politik), doğru bir silahlı mücadele (savaş) ile birleştirilmesi.

 

Halkın politik eğitiminin tam yapılması ile faşizmin yıkılışının örgütlenmesi arasında kopmaz bir ilişki vardır.Politik ajitasyonun çok yönlü ve derin bir şekilde yapılabilmesi için, devrimci bir politikanın geliştirilmesi zorunludur. Vatandaşlar arasında hak eşitliğinin tek söylemde savunulması yetmez ama bunun pratikte de uygulanmasının gösterilmesi gerekir.

 

Halkın tam siyasal eğitimi faşizmin yıkılmasına bağlı ise, bunun tek demokratik ve yasal zeminde kalınarak yapılması mümkün değildir. Bir örnek verecek olursak, Kürt ulusunun hak eşitliği yani Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı propagandası ve ajitasyonu,  yasal ve demokratik zeminde kalınarak yapılamaz. Yapılamayacağı içindir ki şovenizme karşı mücadele de örgütlenemez ve halka bu temelde verilmesi gereken siyasal bilinç de verilemez. Bundan da ortaya çıkmaktadır ki, devrimci politikanın derinleşmesi ile emekçilere doğru siyasal bilincin verilmesi arasında bir ilişki söz konusudur.

 

Faşizme karşı demokratik mücadele ve bu mücadelenin yasal ve reformizm temelinde ele alınması ile yine bu  demokratik mücadelenin yasadışı ve devrimci bir temelde yürütülmesi birbirlerine taban tabana zıttır.Sorun demokratik mücadelenin verilmesi sorunu değildir (devrimci mücadele de özünde yüzde yüz demokratik mücadeledir) ama bu demokratik mücadelenin NASIL verileceği sorunudur. Reformizm ile devrimciliği birbirlerinden ayıran asıl yan budur.

 

Emekçilerin ya da genel olarak halkın yığınsal eylemlerinin yükseltilmesi, şayet bu eylemler sadece legal araçlar kullanılarak yapılmadığı zaman mümkün hale gelir. Başka bir deyişle, siyasal teşhirlerin kapsamlı bir şekilde yapılmasıyla ve bu temelde legal araçların yanında yarı-legal (politik kitle direnişleri ve gösteriler) ve illegal (silahlı propaganda ve ajitasyon ile birlikte silahlı mücadele) araçların yaygın bir şekilde kullanılmasıyla yığınların kitlesel eylemlerinin yükseltilmesi mümkün hale gelir.

 

Bu araçlar ve bu araçların kendi aralarındaki diyalektik birliği (geçerken belirtelim ki devrimci politikanın farklı düzey ve biçimleri salt barışçıl araçlar yoluyla ortaya çıkarılmaz ama savaş ve politikanın almaşık birliği ile ortaya çıkar ve bunun nasıl olacağı ise başka bir çalışmanın konusudur) aracılığıyla, işçi ve emekçilerin devletin her türlü baskı ve zorbalığına karşı doğru bir sosyalist eğitiminin gerçekleştirilmesi zorunludur. İşçi ve emekçilerin gerçek demokratik bilincinin gelişimi, tek kapitalizme karşı işçi sınıfının çıkarlarının propaganda ve ajitasyonu ile bağlantılı değil ama farklı milliyet,inanç ve cinsiyetlerin ve de farklı toplumsal tabakaların toplumsal durumlarına olan yaklaşımla da doğrudan bağlantılıdır.Tam bir demokratik bilince sahip olmayan bir politik yaklaşım,eksik ve zararlı bir politik yaklaşımdır.

 

Halka tam bir demokratik bilincin verilmesi ancak devlet ile halk arasındaki demokratik mücadelenin dışında mümkündür.Çünkü demokratik mücadele, burjuva yasallıktan dolayı hem yüzeysel bir yapıya sahip hem de derinlemesine değil genişlemesine gelişim gösterdiği için, devlet tarafından bastırılması kolaydır.Devrimci hareket halkın bütün kesimleriyle ve bu kesimlerin toplumsal ve demokratik istemleriyle tam hak eşitliği temelinde ancak yasadışı ve gizli bir devrimci siyaset zemininde buluşabilir ve onların demokratik mücadelesine önderlik edebilir.Devrimci hareketin demokratik mücadelede hegemonyasının farklı toplumsal sınıf ve tabakalar içerisinde gelişebilmesi için, onların demokratik ve toplumsal mücadelesine önderlik etmesi zorunludur ve bu önderliği gerçekleştirmek için de illegal ve gizli bir parti ve de mücadele örgütlemesi gerekmektedir.

 

PKK'nin Kürdistan'da bütün ezilen ve sömürülen toplumsal kesimler arasına gitmesi, tek Kürt işçi ve emekçilerinin değil ama Kürt küçük-burjuva ve liberal burjuvazisinin de istemlerini formüle ederek genel devrimci-demokratik mücadelenin parçası yapması bize ders olmalıdır.PKK'nin Kürdistan'da kurmuş olduğu bu ideolojik ve politik hegemonyanın en önemli nedeni, hiç kuşkusuz yasadışı politikası ama özellikle de gerilla savaşının örgütlenmesidir.Politik mücadelenin bu en yüksek düzeyinden, bütün toplumsal sınıf ve tabakalar içerisine bir sızma ve bu temelde bir güç olma sözkonusudur. Aynı şeyi biz Türkiye'de şehir gerilla savaşı aracılığıyla yapmalıyız. O halde şu sonucu çıkarmak hiç de yanlış değildir: Devrimci hareketin toplumda devrimci-demokratik ideolojik ve politik hegemonya kurabilmesi ancak ve ancak devrimci bir savaşı örgütleyebilmesine bağlıdır. Ama bu da yetmez, bu devrimci savaşı, bir yandan liberal-demokratik alandaki reformist hareketler ile doğru bir politik ilişkiye, öte yandan da küçük-burjuva devrimciliği ile doğru bir politik ilişkiye bağlamasını da bilmelidir.

 

Devrimci hareket tek Demokratik Cumhuriyet programını ileri sürmemelidir ama bu programdan toplumsal çıkarı bulunan bütün toplumsal kesimlerin demokratik mücadelesine kendi devrimci siyaseti ile önderlik etmesini ve onları tek bir devrimci-demokratik cephede birleştirmesini de bilmesi gerekmektedir. Devrimci hareket demokrasinin bayraktarlığını ve şampiyonluğunu yapmadan ve bu temelde diğer toplumsal sınıflar üzerinde hegemonyasını kurmadan faşizmin yıkılışına önderlik edemeyecektir. Ama devrimci hareketin bunu başarabilmesi için, Demokratik Cumhuriyet'ten çıkarı bulunan bütün toplumsal kesimler içerisine illegal ve gizli devrimci örgütünü sokabilmeli ve bu temelde bu kesimleri devrimci siyaset içerisine  çekebilmelidir.Bunun için ise yeni bir devrim tipine ihtiyaç vardır.

 

Devrimci hareketin silahlı mücadelesi, klasik devrimci hareketin yapmış olduğu gibi ne hemen "direk devrimi" hedeflemelidir ne de yasal alandaki liberal-demokratik güçleri kendisinden uzaklaştıran bir politik anlayış üzerine oturmalıdır. Silahlı mücadele devrimci-liberal bir ideolojik ve siyasal çizgi ile birlikte gelişmeli, devrimci hareketin bütün illegal unsurları silahlı mücadele aracılığıyla, yasal alandaki bütün parti ve örgütlenmeler de ideolojik ve politik  mücadele aracılığıyla  bir tek cephe içerisine yerleştirilmelidir. Silahlı mücadele direk devrimi hedefleyen değil, legal alandaki örgütlenmelerin ve burjuva yasallık çerçevesinde seçimlere katılan yasal partinin sürekli olarak silahlı mücadele ile desteklendiği ve korunduğu ve de onun önünü açan bir yapıya sahip olmalıdır. Silahlı mücadelenin sürekli olarak liberal-demokratik alanın genişlemesine bağlanan bu yapısı, devrimci hareketin toplumda ideolojik ve politik hegemonyasının kurulmasına götürecektir.

 

Devrimci harekete hem liberal alandaki reformizm çabaları hem de küçük-burjuva solculuğun devrimci çabaları (sadece çabaları!!!) gereklidir ama çizgileri değil.Her iki hareketin kendi içerisinde biriktirmiş olduğu tarihsel deneyim ve tecrübe ve de taktik anlayışlar, gerçek anlamda illegal ve gizli bir devrimci partinin doğru orantıları belirlediği bir çizgi içerisine alındıkları taktirde, büyük bir devrimci-demokratik hareketin parçaları olurlar. Hem liberalizmin hem de küçük-burjuva solculuğun tarihsel çabalarının boşa gitmesinin nedeni,bu iki eğilimin birbirleriyle doğru bir şekilde birleşememesidir,ki bunun nedenlerinin yanlış bir kapitalizm analizinden kaynaklandığını ve bu yanlış analizin ise burjuvazi ile yanlış bir güç ilişkisinin kurulmasına neden olduğunu gördük.

 

O zaman devrimci hareket, burjuvazi ile doğru bir güç ilişkisini ve bu güç ilişkisine yön verecek ideolojik ve politik çizgiyi nasıl kuracaktır?

 

Bu sorunun cevabı Yeni Devrim Tipi'nde ve bu devrim tipinin temelinde bulunan devrimci-liberal ideolojik ve politik çizgide bulunmaktadır,ki bu yeni devrim tipini Pasif Devrim olarak adlandırmak mümkündür.

|
_ _