[ Kurd   English   Francais                                 PROLETER DEVRMCLER KOORDNASYONU (PDK)  17-09-2024 ]
{ komunistdunya.org }
   Açýlýþ_sayfanýz_yapýn  Sýk_Kýllanýlanlara_Ekle

 Site Menü
   Ana Sayfa
   Devrimci Bülten
   Yazýlar / Broþürler
   Açýklamalar
   Komünist Hareketten
   Ýlerici / Devrimci       Basýndan
   Kitap - Broþür PDF
   Sanat
   Görüþler

 Arþiv - Ara
   Arþiv
   Sitede Ara

 Ýletiþim
   Baðlantýlar
   Önerileriniz

_ _
{ }


_ _
{ Son Yazlar }
Devrimci ve Demokrat...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Sa...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
EMPERYALÝZM VE TÜR...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrýmcý Bülten S...
Devrýmcý Bülten S...
Devrýmcý Bülten S...
Devrýmcý Bülten S...
Devrýmcý Bülten S...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
_ _
{  Devrýmcý Bülten Sayý 72 (2) }
| Devrimci Bülten

ABD’NÝN SURÝYE’DEN ÇEKÝLÝÞÝ VE ÝRAN’IN MENZÝLE GÝRÝÞÝ

K.Erdem


ABD’nin Suriye’den çekiliþini, Ýran’ýn etrafýndaki çemberin ABD ve müttefikleri tarafýndan daraltýlmasý ve de Ýran üzerine politik ve askeri çabalarýn yoðunlaþtýrýlmasý olarak okumak mümkündür. Zaten Trump’ýn ABD’nin Suriye’den çekiliþini deklare ettiði sýralarda, Ýran Cumhurbaþkaný Hasan Ruhani’nin apar topar Türkiye’yi ziyaret etmesi de boþuna deðildi.


Aslýnda Trump’ýn Ortadoðu politikasý daha ABD’de Baþkanlýk seçimleri sýrasýnda þekillenmiþti. Henry Kissinger’i kendisine danýþman olarak tutan Trump, onun görüþleri temelinde bir dýþ politika söylemi geliþtiriyordu ve bu söylem özünde Cumhuriyetçi Parti’nin dýþ politika vizyonunu yansýtýyordu. Olaylarý anlayabilmek için, Demokrat Parti ile Cumhuriyetçi Parti’nin, küresel ve bölgesel sorunlara nasýl yaklaþtýðýna kýsaca bakmak gerekmektedir.


Bugün bir çok kesimde kafa karýþýklýðý yaratan þey, Trump’ýn Cumhuriyetçilerin dýþ politik vizyonunu, ABD dýþ siyasetinde egemen hale getirirken, bu siyasetin Obama dönemindeki Demokrat Parti’nin siyasetine göre þekillenen kurum ve kadrolarýn direniþi ile karþýlaþmasýdýr. Belirli bir süre, kendinden önceki dönemin kadro ve politikalarýyla iþ yapan Trump, kamuoyunda da sanki Obama döneminin politikalarýný devam ettirecek yanýlsamasýna neden olmuþtur. Ama gittikçe kendinden önceki Baþkan’ýn politikasýný deðiþtirmekte ve kendi politikasýnýn aðýrlýðýný da arttýrmaktadýr.


O zaman genelden özele doðru giderek, ABD’de Demokratlar ile Cumhuriyetler arasýndaki dýþ politika farklýlýðýný ortaya koymaya çalýþalým ve bu temelde son dönemde ortaya çýkan politik geliþmeleri (ama özellikle de ABD’nin Suriye’den çekiliþini) deðerlendirmeye çalýþalým.


Çok kýsa bir zaman önce yazmýþ olduðum bir makalede, ABD’deki her iki partinin küresel ve bölgesel sorunlara yaklaþýmýný kýsaca þöyle özetlemiþtim: 


“Rus ve Çin emperyalistlerinin  zayýflatýlmasý politikasýnýn liderliðini ABD emperyalizmi yapmaktadýr ve ABD’de bu noktada iki strateji mevcuttur. Bu stratejilerdeki farklýlýklar, ABD’de egemen olan iki siyasi yapýnýn (Demokratlar ve Cumhuriyetçiler) küresel sisteme bakýþ farklýlýðýndan kaynaklanmaktadýr.

 

Rusya ve Çin’in liderliðinde ortaya çýkan Doðu Emperyalist kampý, bu iki ülkenin Batý’ya karþý belirli bir stratejik iþbirliði temelinde oluþmuþtur. Bu stratejik iþbirliði sorunsuz bir iþbirliðinden ziyade, Batý’nýn düþmanca yaklaþýmlarýndan dolayý daha çok zorunlu bir iþbirliðidir ve Rusya ile Çin’in iç politik yapýlarýnda yaþanacak bir politik deðiþiklik ile ortadan kalkacak kadar hassas bir yapýya sahiptir.

 

ABD emperyalizminin Doðu emperyalist kampýný zayýflatmak ve güçten düþürmek için geliþtirdiði stratejilerin temel problemi, Batý’nýn ideolojik, politik, ekonomik, diplomatik ve askeri gücünü ÝLK olarak hangi devlet üzerine yoðunlaþtýrmasý gerektiðidir. Stratejik öncelik sorununun doðru çözümlenmesi ve bu noktada doðru bir kararýn alýnmasý, güçlerin ekonomik ve rasyonel kullanýmý için zorunludur. Çünkü bu mücadele, bir yandan Rusya ve Çin’in iç politikasýnda Batý yanlýsý bir “demokratik” hareketin geliþtirilmesi, öte yandan da bu hareketi dýþarýdan Batý’nýn ideolojik, politik, diplomatik, ekonomik  ve askeri olarak baský kurarak desteklemesi üzerine oturmaktadýr. Bu bir yaný ile Soðuk Savaþ döneminde Batý’nýn Sovyet Kampý’ný çözmek için geliþtirmiþ olduðu politikaya benzemektedir.Ýþte burada temel mesele, Batý bu politikasýnda önceliði Rusya’ya mý yoksa Çin’e mi vermelidir? Bu soruyu baþka bir þekilde þöyle sormak mümkündür: Önce Çin’deki rejimin mi yoksa Rusya’daki rejimin mi çözülme ihtimali vardýr?

 

Bu stratejik soruna ABD’de Demokrat Parti ile Cumhuriyet Parti’nin vermiþ olduðu cevaplar farklýdýr. Hatta bu sorun giderek Transatlantik stratejik iþbirliðini de sorunlu bir hale getirmektedir. SSCB’nin çözülmesinden sonra bu stratejik sorun, ABD’de bitmez tükenmez strateji tartýþmalarýnýn odaðýnda bulunmaktadýr. Demokratlar stratejik önceliðin Rusya’ya verilmesini ve eþzamanlý olarak  Çin’in ise Rusya’dan tecrit edilmesini öngören bir stratejiyi savunmalarýna karþýn, Cumhuriyetçiler ise bunun tersini savunarak, stratejik önceliðin Çin’e verilmesini ve Rusya’nýn eþzamanlý olarak Çin’den tecrit edilmesini savunmaktadýrlar. Her iki emperyalist gücün ise ayný anda karþýya alýnmasý, her iki stratejide de dýþlanmýþtýr.

 

Her iki stratejideki farklýlýk tek stratejik öncelik sorununda kaynaklanmamaktadýr ama bu stratejik önceliðin gerçekleþtirilmesi için ortaya konan taktiklerdeki farklýlýklardan da kaynaklanmaktadýr. Demokratlar ABD’nin AB ile NATO çerçevesinde az çok eþit müttefiklik iliþkileri çerçevesinde sýký bir stratejik iþbirliði geliþtirerek ve Çin ile sýký bir ekonomik ve diplomatik iliþkiler geliþtirerek ama askeri olarak da onu gemleyerek, çabalarý Rusya üzerine yoðunlaþtýrýp “Putin Rejimi”nin çözülmesini saðlamak istemektedirler. Rusya’nýn içerisinde Batý yanlýsý bir “iþbirlikçi” hareket yaratýp ve bu hareketi de çok yönlü destekleyerek Rusya’nýn emperyalist kapasitesi zayýflatýlýp ve kontrol altýnda tutulmak istenmektedir. Batý’nýn “Rusya Seferi” az çok tamamlandýðý ölçüde ve Rusya Batý’ya sýkýca baðlandýðý andan itibaren de Çin’in etrafý sarýlmýþ olacaktýr. Elbette Rusya’ya doðru kýskacýn bu daraltýlmasý, Ortadoðu’ya derinlikli girme ile birleþtirilip, bu temelde Ýran ile Suriye rejimlerinin yýkýlmasý ile birleþtirilmek istenmektedir.

 

Cumhuriyetçiler ise bu politikanýn tersini önermektedirler. Öncelik Çin’e verilerek Rusya ile yumuþama politikasý izlenmeli ve yine Ortadoðu’da Ýran ile Suriye rejimleri yýkýlarak,bunun Çin’deki rejimin çözülüþü ile birleþtirilmesi saðlanmalýdýr. Cumhuriyetçiler “Çin’in Tayvanlaþtýrýlmasý”in istemektedirler. ABD’nin nükleer korumasý altýnda bulunan Tayvan,Çin’deki “bürokratik-emperyalist” rejim çözülürken, kendi ideolojisi ve siyasetini Çin’in derinliklerine yayma potansiyeline sahiptir. Çin’in Tayvan aracýlýðý ile Batý’nýn hegemonyasý altýna girmesi ve bu temelde ABD-Çin stratejik ittifakýnýn ortaya çýkmasý ile Rusya, Japonya’dan AB’ye kadar olan hat boyunca kýskaç altýna alýnmýþ olacak ve bu temelde boðulacaktýr.” (Kemal Erdem, Küreselleþme ve Uluslararasý Sistemin Yönü) 


Trump’ýn ABD’de Hillary Clinton karþýsýnda Baþkan seçilmesi sürpriz oldu. Çünkü herkes Hillary Clinton’un Baþkan seçileceðini ve Obama döneminin politikalarýný devam ettireceðini bekliyordu. Bundan dolayý seçimler sýrasýnda Rusya ile gerginleþme politikasý izleniyordu ve Çin ile daha yumuþak bir politika güdülüyordu ve de Ortadoðu’da da stratejik öncelik Ýran deðil daha çok Suriye olarak belirlenmiþti. Cumhuriyetçiler bu politikanýn bir hata olduðunu düþünüyorlardý.


Aslýnda Rusya ve Çin sorunu bir kenara býrakýlýrsa, Suriye içsavaþýna kadar, Obama ve Demokrat Parti’nin de önceliði Ýran’dý. Bu temelde “IÞÝD Projesi” NATO ile koordineli bir þekilde hazýrlandý ve 2009’dan itibaren devreye sokuldu.  Bu plan Ýran rejiminin yýkýlýþýnda ABD’nin direk askeri güçlerini kullanmadan ziyade, “dolaylý güçleri” kullanmaya dayanan ve direk güçlerin de bunu desteklediði (Ýncirlik’deki Koalisyon Güçleri IÞÝD’in hava kuvvetleri gibi kullanýldý) bir plandý.


Cumhuriyetçiler Obama ve Demokrat Parti’nin “IÞÝD Planý”nýn tutmayacaðýný iddia ediyorlardý ve de bundan da haksýz deðillerdi. Çünkü Obama’nýn IÞÝD planý çok fazla zorlamaya dayanýyordu ve ayný þekilde bir çok noktada da yetersizlikler sergiliyordu. Ama süreç tek IÞÝD taktiðinin yetersizliðini deðil ama “Obama Stratejisi”nin yanlýþlýðýný ve bu stratejideki boþluklarý da ortaya çýkardý ve de üstelik bu boþluklarý giderecek önlemler de düþünülmemiþti.


Obama stratejisinin temel problemi ideolojik körlüktü. Bu körlük ise küresel ve bölgesel iliþkileri anlamaya engel teþkil ediyordu. Obama dönemi , Bill Clinton döneminin bir devamýydý ve Clinton dönemindeki anlayýþa göre, küreselleþme politik islam içerisinde ýlýmlý bir kanadýn geliþmesine neden olacak ve bu kanat Batý ile stratejik iþbirliði geliþtirecekti. Özellikle de Müslüman Kardeþler bu ýlýmlý islamýn geliþmesinde temel halka olarak düþünülmüþtü. O zamanlar yani 90’lý yýllarda Cumhuriyetçilerin bir kýsmý ama özellikle de Henry Kissinger bu görüþe þiddetle karþý çýktý. Bunun çok yüzeysel ve tarihsel deneyimlere ters düþtüðünü ileri sürdü.


Hem Bill Clinton hem de Barack Obama döneminde, Ýran rejiminin yýkýlmasýnda ve yerine Batý ile uyumlu bir rejimin getirilmesinden önce Türkiye sorununun, Türkiye’nin AB’ye üye edilerek ya da bu yönde önemli yol alýnarak çözülmesi düþünülmüþtü. Çünkü Türkiye Kürt sorunundan dolayý Ortadoðu’da statükonun devamýndan yanaydý ve Ýran, Irak ve Suriye rejimlerinin ama özellikle de Ýran rejiminin yýkýlmasýndan yana deðildi. Kürt sorunu ilginç bir þekilde, Türkiye’yi Ortadoðu’da diðer ülkeler ile birbirine baðlýyordu. Türkiye’nin Ýran rejiminden tecrit edilmesi, Ortadoðu’daki Batý politikasýnýn temel sorunudur ve bu tecrit olmayana kadar, Batý’nýn Ýran rejimini yýkmasý o kadar kolay deðildir.


Bill Clinton ve Barack Obama döneminde, Türkiye’nin Ýran’dan tecrit edilmesi, Türkiye’nin AB’ye doðru itilmesi ile saðlanmaya çalýþýldý. Ancak Erdoðan ve AKP’nin kendisini iyi saklamasý ve bir aldatma politikasý ile Batý’yý oyalamasý ve alttan alta yeni bir faþist rejime yönelmesi, bunu yaparken de Batý’dan stratejik olarak kopmasý sayesinde Obama’nýn bir çok politikasý boþa gitti. Obama’nýn stratejisinde Türkiye’nin AB üyeliði gerçekleþmediði ya da Türkiye Ortadoðu’da statükoyu korumaya devam ettiði anda, nasýl bir yol ve yöntem izleneceðinin önlemi yoktu. Tam da Obama döneminde, Erdoðan Batý’dan stratejik olarak koparak,  daha baðýmsýz bir dýþ politikaya geçti ve de Türkiye’yi Stratejik Denge Konumu’na oturttu.


Türkiye’nin denge konumuna oturtulmasý bir yandan Türkiye’nin göreli olarak Ýran’a yanaþmasý öte yandan da  göreli olarak Batý’dan uzaklaþmasý anlamýna geliyordu ve bu uzaklaþmanýn ilk test alaný Suriye oldu. Türkiye Batý’yý aldatarak, sanki Suriye içsavaþýna  Batý yanýnda katýlýyormuþ gibi bir görüntü çizerek, Suriye’de rejimi Batý ile birlikte yýkmaya çalýþan bir strateji izledi. 2013 yýlýnda ABD Suriye rejiminin zamansýz yýkýlmasýna karþý çýkarak, Türkiye’nin bölgede aslýnda baðýmsýz hareket ettiðine kanaat getirdi.


Türkiye bu dönemde Obama yönetiminin politikalarýndan rahatsýz olan Suudi Arabistan ve Katar ile yakýnlaþarak ayrý bir politik eksen oluþumuna gitti. Suudi Arabistan ve Katar, Obama ile Demokrat Parti’nin Müslüman Kardeþler ideolojisi ve siyasetiyle stratejik bir iliþki kurarak,onlarý Ortadoðu ve Körfez’de iktidara getirmelerinden çekiniyorlardý. Böyle bir giriþim her iki ülkedeki hanedanýn sonu olacaktý. Üstelik Obama, Avrupa’lý ortaklarýyla IÞÝD projesi çerçevesinde, El Kaide’yi IÞÝD’a dönüþtürerek, bu ülkelerin ellerindeki cihadçý teröristleri de çekip alýyordu. Bunun bir adým sonrasýnýn bu rejimlerin yýkýlýþý olacaðý açýktý. Ýþte Erdoðan Batý’dan stratejik olarak uzaklaþýrken, yanýnda Obama’dan ve Demokrat Parti’den rahatsýz olan Suudi ve Katar ortaklarýný buldu ve bu üçü , Suriye içsavaþýnýn baþlarýnda bir iþbirliði geliþtirdiler.


Suriye içsavaþý ABD’nin Ýran politikasýný sekteye uðrattý ve dikkatlerin önce Suriye’ye dönmesine neden oldu.Konjonktürün öne aldýðý Suriye sorunu bir noktaya kadar çözüldükçe Ýran’a dönülecekti. Ama daha sonra ortaya çýktý ki, aslýnda iþler sanýldýðýndan da daha zordu. Çünkü Türkiye tek Suriye’de deðil ama Ýran sorununda da bir “bozguncu” gibi hareket ediyordu. Erdoðan her fýrsatta Obama’nýn stratejisine çomak sokuyordu. Bu durumun nedeni Türkiye’nin bölgede kendisine baðýmsýz bir nüfuz alaný oluþturma arayýþýndan kaynaklanýyordu ve bu arayýþ iç politikada yeni bir rejimin oluþturulmasýyla beraber geliþiyordu (Erdoðan’ýn bunu gerçekleþtirebilmesi ayrý bir sorundur).


 Ýran’daki rejimin yýkýlýþý sýrasýnda, Türkiye’nin tecriti zorunlu bir durum oluþturmaktadýr. Batý bu tecriti gerçekleþtirmeden Ýran’da baþarý saðlayamayacaðýný iyi bilmektedir. Bundan dolayý, Türkiye ile PKK arasýnda bir barýþ sürecini desteklemiþ ve bu sürecin ise Türkiye’nin AB’ye dönük reformlarý yapmasý için gerekli politik ortamý saðlayacaðýný düþünmüþtür. Ayný durum 1990’lý yýllarýn sonlarýnda Abdullah Öcalan’ýn yakalanmasýyla da saðlanmak istenmiþtir. 


AKP ise Batý’nýn bu beklentisini içeride iktidarýn iplerini ele geçirmek için taktik olarak kullanmýþtýr.Kürt sorununda reform yapmayý Ordu’nun bastýrýlmasýna baðlamýþ ve Ordu bastýrýlmadan bu reformlarýn yapýlamayacaðýný ve de Türkiye’nin de AB üzerinden Batý’ya tam baðlanamayacaðýný ileri sürerek, Ordu’nun bastýrýlmasýnda Batý’nýn desteðini istemiþtir. Bu destek kýsmi olarak Obama seçildiði zaman verilmiþ ve AKP-Gülen Cemaati bu destek sayesinde komplolar aracýlýðýyla Ordu’nun üzerine giderek iktidarý tam ele geçirmiþtir.


Ayný dönemde yani Obama döneminde Barýþ Süreci ile bir yandan Batý oyalanmýþ, içeride gerekli olan seçimler kazanýlmýþ, ABD’nin Ýran ambargosu delinmiþ, ABD’nin “Eðit-Donat Programý”nýn içi bilerek boþaltýlmýþ ve PKK ile kapsamlý savaþ baþlatýlarak, Batý’nýn bütün beklentileri boþa çýkartýlmýþtýr. AKP ile birlikte Türkiye’nin AB’den uzaklaþarak Ortadoðu’da statükonun Ýran eksenli  korunmasýna dolaylý destek vermesi, Batý’nýn Ýran politikasýnda en büyük sorunu haline gelmiþtir.


Türkiye’nin önceliði Ýran’daki rejimin yýkýlmasý deðildir. Onun önceliði Suriye’deki rejimin önce yýkýlmasý ve yýkýlan rejimin yerine Türkiye ve  müttefiklerinin iþbirlikçisi bir rejimin kurulmasýdýr. Suriye’de Sünni inancýnýn yaygýn olmasý, burada Türkiye ve ortaklarýnýn daha kolay temel bulacaðý ve burayý daha kolay yöneteceði anlayýþýna dayanmaktadýr. Üstelik Suriye, Katar ve Suudi Arabistan ile Türkiye arasýnda, karasal bir baðlantý saðlayarak (elbette Suriye’den sonra sýra Ürdün’e gelecek ve o da bir engel olarak ortadan kaldýrýlmak istenecektir) ittifaklýk iliþkilerini daha da saðlamlaþtýracaktýr.


Batý’nýn Ýran rejiminin yýkýlmasýný, Türkiye’nin de Esad rejiminin yýkýlmasýný stratejik öncelik olarak belirlemeleri, giderek bir stratejik ayrýþmaya yolaçmaya baþlamýþ ve Batý üstelik kendi lehine olmayan bir rejim deðiþikliðini 2013’te býrakarak, Türkiye ve müttefiklerini Suriye’den tecrit etme politikasýna geçmiþtir. Bunun için de  Kuzey Suriye’de yani Rojava bölgesinde bir Kürt Koridoru oluþturmak istemiþtir. Bu koridorun kendi kontrolünde olmasý için de, 2014’ün Ekim ayýnda IÞÝD’i Rojava devrimini boðmak için Kobane’ye saldýrtmýþ ve bu saldýrý, Türkiye,Katar ve Suudi Arabistan güdümlü diðer terör örgütlerinin saldýrýsý ile koordine edilmiþtir. Rojava tam düþecek iken PKK, Dohuk’ta KDP üzerinden Batý ile anlaþmýþtýr. PKK Rojava’yý Batý ile anlaþarak elinde tutmuþ ve zaman kazanma politikasý izleyerek, Dohuk’ta verilen tavizlerin giderilmesi için taktik geliþtirmeye çalýþmýþtýr. Ancak bu politika giderek Batý’ya baðýmlýlýða dönüþmüþtür (Bu noktayý ileride biraz daha açacam). 


Batý’nýn IÞÝD aracýlýðý ile Rojava’yý 2014’ün Ekim ayýnda ele geçirmesi, onun YPG’ye çengel atmasý olup, onu yeni bir “eðit-donat programý”na dönüþtürmesi anlamýna gelmekteydi. Batý’nýn Rojava üzerinden Suriye’ye bu giriþi, Rusya’nýn 2015’in Eylül ayýnda Suriye’ye Esad rejiminin yanýnda girmesine neden olmuþtur (Suriye’ye emperyalist bir güç olarak önce giren Rusya deðildir. IÞÝD maskesi takan Batý’lý emperyalistlerdir).


Obama ve Demokrat Parti’nin bu dönemdeki politikasý, Kürt Koridoru ile Türkiye’yi Suriye’den tecrit etmek,IÞÝD aracýlýðý ile YPG’yi ele geçirmek ve onu Roj Peþmerge ile biraraya getirip onun içinde etkisizleþtirmek ve yeni bir Suriye muhalafeti yaratarak, duruma göre ya Esad rejimini yýkmak ya da onu Þam ve etrafýna sýkýþtýrmaktý. Sonra da Suriye’deki bu temele dayanarak, Ýran’daki rejimi yýkmaya çalýþmaktý.


Obama’nýn bu politikasý Rusya’nýn ve Türkiye’nin hamleleriyle bozuldu ve üstelik Türkiye býrakalým Suriye’den tecrit edilmeyi, Rusya sayesinde Suriye’ye müdahale imkaný buldu. Kürt Koridoru’nun oluþumunu iki þey engelledi: Türkiye ve ortaklarýnýn “gözü karalýðý”. 2015’in Ocak ayýndan itibaren cihatçý terör Avrupa’nýn göbeðine taþýndý ve Kasým 2015’te de gelmiþ geçmiþ en büyük terör eylemi Paris’te yaþandý. Batý Kürt Koridoru’nun tamamlanmasýný býraktý ve Türkiye taktik olarak Rusya’ya yanaþarak Suriye’nin Kuzey’ine müdahalede bulundu. Rusya Türkiye’nin ABD ve müttefiklerinden uzaklaþtýrýlmasýnýn, onun Suriye’de belirli ölçüde tatmin edilmesinden geçtiðini anlamýþtý. Türkiye’nin Suriye’ye müdahale etmesi ile Türkiye ve ortaklarýnýn ABD ve ortaklarý ile Suriye’de ortak hareket etmesi önlendi ve iki kampýn güdümündeki cihatçýlar arasýndaki koordinasyon bir noktaya kadar koptu. Bu durum Þam rejiminin Kuzey’e doðru ilerlemesine neden oldu. Türkiye’nin Suriye’nin Kuzeyi’ne müdahalesi ile Astana sürecinde oluþturulan Güvenli Bölgeler’de Türkiye yanlýsý cihatçýlar ile Batý yanlýsý cihatçýlarýn birbirlerinden ayrýlmasý öngörülmüþtü. Batý yanlýsý cihatçýlarýn temizlenmesi karþýlýðýnda,Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye müdahalesine izin verilmiþti. Türkiye bu yükümlülüðünü yerine getirmedi ve bu ayrýmýn yapýlacaðý ve de Batý güdümündeki cihadçýlarýn temizleneceði her fýrsatta, Batý kimyasal saldýrý komplosuna baþvurdu ve üstelik Rusya’ya karþý farklý bölgelerde baský politikasý uyguladý.


Rusya’nýn Türkiye’ye Suriye’de alan açarak, onu diðer kamptan ayýrma taktiði, iþte bugün Trump-Kissinger ikilisi tarafýndan farklý bir þekilde uygulanmaktadýr.


Türkiye’ye Suriye’de alan açarak ve onu bir noktaya kadar tatmin ederek,onu diðer kamptan tecrit etme taktiðinin önünü açan Rusya oldu. Rusya bu taktiði ile Batý’nýn Kuzey Suriye’de PYD-YGP ile ilerlemesinin önünü Türkiye ile kesti. Böylece rejimin Güney Suriye’de bütün güçlerini ilerleyen IÞÝD üzerine yoðunlaþtýrmasýný saðlayarak,burada da IÞÝD’in ilerleyiþini durdurdu. Bu taktik olmamýþ olsaydý rejim  çift yönlü geliþen ve Þam üzerinde birleþecek olan kýskacý kýramazdý.


Batý’nýn kurmak istediði Kürt Koridoru çok yanlý bir amaca sahipti. Bir yandan Türkiye ve ortaklarýný Suriye’den tecrit etmeyi öngörürken öte yandan da Halep ve Ýdlip tarafýndaki cihatçýlarý bu koridor üzerinden beslemeyi ve desteklemeyi öngörüyordu. Eðer bu gerçekleþmiþ olsaydý, bugün Ýdlip ve etrafýnda sýkýþmýþ olan Batý’nýn güdümündeki birçok cihatçýnýn akibetinin aynýsýný, Türkiye’nin güdümündeki cihatçýlar yaþayacaktý. Bu cihatçýlarýn içerisinde Batý’nýn bir çok istihbarat subayý da bulunmaktadýr.


Obama’nýn stratejisi kendi baþkanlýk döneminin sonlarýna doðru paramparça oldu ve bu stratejinin en büyük eksikliði, Türkiye AB üzerinden “baðlanmadýðý” zaman, ona karþý nasýl bir taktik geliþtirileceðinin bilinmemesiydi.Batý tarafýndan baðlanamayan Türkiye,Batý’nýn Ýran ve Ortadoðu politikasýný altüst etti: Suriye’ye müdahale ile Kürt Koridoru’nun engelledi,Ýran ambargosunu deldi ve Avrupa’nýn göbeðinde terör eylemleri.


Batý’nýn Kürt Koridoru’nun amaçlarýndan bir tanesi de, burada elde edilecek özerkliðe dayanarak kendi güdümünde güçlü bir ordu kurarak,zamaný geldiðinde bu orduya ve PKK’nin gerilla birliklerine dayanarak Ýran’a karþý güçlü bir cephe açmaktý. Rojava’nýn elde kalmasý, PKK’nin zamaný geldiðinde Ýran ile savaþmasýna baðlanmýþtý. Ama Rusya-Ýran ikilisi, Türkiye’ye Suriye’de alan açarak bu Ýran cephesinin açýlýþýný hep geciktirdi. PKK Rojava’nýn elde kalmasýnýn Ýran ile savaþa baðlanmasýný kabul etmiþti. Kandil’e göre zaten Abdullah Öcalan da ayný fikirde idi. Bunun böyle olmadýðýný ve Öcalan’ýn farklý düþündüðünü ayrýntýlý bir þekilde, Ýmralý Notlarý ve Barýþ Süreci adlý makalede ele aldým ve ispatladým(daha fazla bilgi için buraya bakýlmalý).


Her iki kamptan (Batý ve Doðu) birinin, denge siyaseti izleyen Türkiye’ye taviz vererek onu diðer kamptan tecrit etme taktiðinin baþka bir uygulama biçimi yine vardýr. O da bir tavizi, karþýda bulunan iki kampý savaþtýrmak için kullanmak ve böylece her iki kampý da ayný anda zayýflatmak ve oyalamak. Zaten Rusya’nýn taktiðinin özü de bu idi. Türkiye’ye taviz vererek,onu ABD ve müttefiklerinin üzerine önce salmak ve oyalamak ve de bu arada da rejimin belini düzeltmesini saðlamaktý.


 Ýþte Trump-Kissinger ikilisi, Rusya’nýn sürekli olarak pazarlýðý en üst seviyeden açan bu taktiðinin bir benzerini, daha geniþ ölçekli ve devletler düzeyinde bir çatýþmanýn ve savaþýn fitilini çekmek için devreye soktu. ABD’nin Rojava’dan çekiliþini, Türkiye ile Suriye arasýnda bir savaþý körüklemek ve bu temelde Türkiye ile Rusya-Ýran iliþkilerini bozmak için kullanmak istemektedir. Çekilirken ortaya çýkacak boþluðun doldurulmasý için mücadelenin bir savaþa dönüþmesi beklentisi vardýr ve bu savaþ Ýran baðlamlý olan bir çok sorunun çözülmesini kolaylaþtýracaktýr. Örneðin: 


  1. 1- Rojava üzerinden Türkiye ile Suriye rejiminin bir savaþa tutuþturulmasý hedeflenmektedir ve böyle bir savaþ, Ýran rejimi üzerinde çabalar yoðunlaþtýrýlýrken , Türkiye’nin bu savaþ ile oyalanmasýný saðlayacaktýr. Türkiye’nin Suriye rejimi ile böyle bir savaþý, onun Ýran ile savaþacak olan PKK üzerine fazla gidememesine neden olacaktýr.Türkiye Suriye rejimi ile savaþýrken PKK üzerine gitse dahi bu çok sýnýrlý bir savaþ olacaktýr. Þimdi Trump-Kissinger ikilisi, eskiden ABD stratejisinde yeralan Ýran sorununda Türkiye’nin AB çapasýna sarýlarak baðlanmasý politikasýnýn yerine, Ýran sorununda Türkiye’nin Suriye ile bir savaþla oyalanmasý politikasýna koymuþtur.
  2. 2- Türkiye’nin Suriye devletiyle olasý bir savaþla oyalanmasý, PKK’nin azami derecede Ýran’a karþý güç kaydýrmasýnýn önünü açmýþ olacaktýr.
  3. 3- Türkiye’nin Suriye’de aðýrlýðýný arttýrmasý ve hatta rejimi tehdit etmesi durumunda Ýran Suriye’de de asker bulundurmak zorunda kalacak ve güçleri daðýnýk tutulmuþ olacaktýr.
  4. 4- En önemlisi de ABD ile müttefikleri Ýran ile uðraþýrken, Suriye üzerinde diðer güçlerin savaþ ile de zayýflatýlacak olmasýdýr.Yani Ýran savaþý ABD ve müttefiklerini zayýflatýrken, diðerleri de baþka bir savaþ ile meþgul olarak ayný anda zayýflamýþ olacaktýr.


ABD Türkiye’yi IÞÝD’le mücadele görünümü altýnda Suriye’ye davet ederken, IÞÝD aracýlýðý ile Suriye’de iþgal etmiþ olduðu bölgelerin (ki Suriye’nin orta ve güney bölgelerine kadar uzanýr) Türkiye’ye devredilmesi ve bu temelde Suriye içlerinde ilerlemesinin önünü açarak Rusya-Ýran-Suriye rejimi ile çatýþmasýný saðlamaya çalýþmaktadýr.ABD planýnda Türkiye’nin, Suriye,PYD ve IÞÝD üçlüsü ile savaþa sürüklenerek,Ýran ile savaþ durumunda PKK’nin Ýran üzerine azami güç kaydýrmasý söz konusudur.Böyle bir savaþta PKK Türkiye ile daha az bir güçle mücadele edecek ve asýl güçlerini PJAK üzerinden Ýran cephesine yoðunlaþtýracaktýr. 


ABD stratejisinde YPG ve PYD, Türkiye ile Suriye arasýnda bir savaþýn körüklenmesi için provokatör olarak düþünülmüþtür. ABD bilerek PYD-YPG’yi çekilme durumunda güvenlikleri için Suriye devletine doðru iterek ve Suriye devletinden  koruma talep etmelerini saðlayarak, aslýnda dolaylý olarak Türkiye ve Suriye’yi karþý karþýya getirme politikasý gütmektedir. Bundan birkaç hafta önce  ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, “Astana’nýn fiþinin çekilmesinin vakti geldi” diyerek aslýnda ABD’nin Rojava’dan çekilmesinin ne anlama geldiðini özetlemiþtir. Türkiye Dýþiþleri Bakaný Mevlüt Çavuþoðlu da ABD’nin bu savaþ beklentisine þimdilik set çekmiþ görünerek “Esad’ýn seçimlerde kazanmasý durumunda iliþki geliþtirebilecekleri” açýklamasýný yapmýþtýr. Ama bu açýklamanýn Mümbiç’e  rejim ile savaþmadan girmek için bir diplomatik taktik mi yani bir aldatma mý yoksa Rusya ve Ýran’a verilen bir güvence mi olduðunu Allah bilir!


ABD’nin askerlerini Irak’a çekmesi ve böylece hem Ýran’a hem de çekildiði yerlere yakýn konumlanmasý da onun bir oyun peþinde olduðunun açýk bir göstergesidir. Kaldý ki bu çekilme olurken, Irak’ta yeni askeri üslerin inþasýna da hýz vermiþ durumdadýr. Buradan da anlaþýlacaðýna göre ABD Güney Kürdistan’da varlýðýný arttýrarak,  burada bir zamanlarki Çekiç Güç gibi güçlü bir “askeri þemsiye” oluþturma peþindedir. Bu þemsiye Ýran’a karþý açýk ve gizli operasyonlarýn bir tür kalkaný olacaktýr. Bu kalkanýn en önemli özelliklerinden bir tanesi de, PKK’nin ABD’nin kontrolü altýna alýnma sürecini tamamlayacak olmasýdýr.


ABD Rojava’dan çekilirken, Rojava’daki YPG unsurlarýnýn önemli bir kýsmýnýn da buralardan çekilmesine neden olacaktýr. Buharlaþacak olan bu YPG’liler büyük oranda PJAK’laþacaklar ve Güney Kürdistan üzerinden (yani Güney Kürdistan’daki ABD üsleri üzerinden)  Ýran’a kanalize edilecektir. Zaten IÞÝD ile savaþ görünümü altýnda bu güçler Ýran’a karþý eðitiliyorlardý. IÞÝD bir aldatma aracý olarak kullanýlýyordu. 


ABD Ýran rejiminin yýkýlmasýný hýzlandýrýrken, PKK ile Ýran arasýndaki ateþkesi de bozmak için bastýracak ve PKK’nin Kandil liderliði direndiði ölçüde de tasfiye edilmeye çalýþýlacaktýr. Zaten ABD bu niyetini yani Kandil’in zamaný geldiðinde Ýran ile savaþý reddetmesinin sonuçlarýnýn ne olacaðýný, çok kýsa bir zaman önce PKK’nin çok önemli üç önder kadrosunun baþýna koyduðu ödül ile ortaya koydu. Bu ödül ile ABD PKK’nin ideolojik (Duran Kalkan), politik (Cemil Bayýk) ve askeri (Murat Karayýlan) liderliðini hedeflediðini ve PKK’nin Ýran ile savaþmayý reddetmesi durumunda “PKK’nin baþýný koparacaðý”ný  açýkça deklare etti.


ABD bir yandan Ýran’ý tecrit ederken, öte yandan da PKK’nin etrafýndaki çemberi daraltmaktadýr.2017’nin sonlarýnda ABD’nin Güney Kürdistan referandumunda Barzani’yi yalnýz býrakmasýnýn nedenlerinden bir tanesi de, 2014 yýlýnda IÞÝD aracýlýðýyla Kürt’lere býrakýlan yerleri tekrar Sünnilere devrederek yani Irak Merkezi Devleti’nin sýnýrlarýný geniþleterek hem Irak’ta Sünnileri Ýran etkisinden uzaklaþtýrmak hem de Irak Merkezi Devleti’ni PKK’ye doðru daha fazla yanaþtýrmaktý. Kandil’in direnmesi durumunda, ABD çok rahat bir þekilde, Türkiye, Irak, KDP ve YNK’nin bir bölümü ile ortak hareket ederek Kandil’e büyük bir darbe vurabilir.Rojava’nýn da ortadan kalkmasý ya da PKK nüfuzunun burada yokedilmesi ile Kandil’in hiçbir direnme olanaðý da kalmamýþ olacaktýr.


Obama döneminde IÞÝD aracýlýðýyla  PYD-YPG, PKK’den koparýlmaya çalýþýlýyordu. Þimdi Trump döneminde ABD PKK’nin kendisini de istiyor. Eskiden kol gidiyordu, þimdi ise vücud elden gitmektedir! 


Bu makaleyi bir soru sorarak ve cevaplayarak bitirmeye çalýþalým: ABD’nin Türkiye ile Suriye devletini savaþtýrma taktiði tutar mý? 


Bu soruyu cevaplamadan önce, bu soruna yaklaþýmýn tarihsel etkileri üzerine bir þeyler söylemek gerekir. Erdoðan ve AKP açýsýndan bu tarihsel dönemeç çok önemlidir. Doðru hareket ettikleri ölçüde, içerideki rejimin ömrünü uzatmýþ olacaklar ve yanlýþ hareket ettikleri ölçüde de kýsaltmýþ olacaklardýr.


Erdoðan son onaltý yýllýk dönemde büyük bir tecrübe elde etmiþ ve bir çok lideri (George W.Bush,B. Obama, Putin gibi)  bu zaman zarfýnda parmaðýna takýp oynatmýþtýr.Üstelik Trump ile karþýlaþtýrýldýðý zaman Erdoðan daha avantajlý bir durumdadýr. Trump’ýn ABD’de geçmekte olduðu bu dönemi, o yara alsa da atlatmýþtýr: Gülen Cemaati’ni ekarte etmiþ, PKK’ye büyük bir darbe vurmuþ ve içerideki bütün kritik seçimleri kazanarak ve muhalefeti etkisizleþtirerek yeni rejimini ilerletmiþtir.Seçim kaybetse dahi iktidarda olacaktýr yani bir zaman sýkýntýsý kalmamýþtýr.


Ayný þeyi Trump için söyleyemeyiz. Trump gelecek seçimleri kazanmak için Ýran’a güçlü bir darbe vurmak zorundadýr ve zaman her geçen gün daralmaktadýr. Bu zaman sýkýntýsý onu daha riskli politikalara doðru itebilir ve büyük yanlýþlar yaptýrabilir. 


Erdoðan Suriye rejimi ile savaþmadan Rojava’da etkili olmak istemektedir,  Rusya ve Ýran ile koordinasyon halinde bunu yapabilir.Erdoðan fazla “obur” davranmayarak ve Suriye’de hýrslarýna gem vurarak daha kontrollü hareket ederek, Ýran ile PKK’ye karþý ortak operasyon opsiyonunu açýk býrakarak daha dengeli bir politik hat tutturabilir. G.W.Bush ve B. Obama’yý nasýl eli boþ yolladýysa Trump’ý da yollayabilir. ABD’deki gelecek Baþkanlýk seçimlerinde Demokratlarýn kazanmasýyla da Erdoðan derin bir nefes alýr ama bu sefer de ABD siyaseti kýsa bir karþýlýklýða sürüklenir.


Yok eðer Erdoðan Trump’ýn oyununa gelir, Suriye-PYD ittifakýyla bir savaþa sürüklenirse yani Suriye’de “obur” davranýrsa, Ortadoðu herþeye gebe olur ve olaylarýn nerede duracaðýný kimse kestiremez. Ayný anda Ýran ve Türkiye’nin de Irak ile Suriye’nin durumuna düþmesi neredeyse kaçýnýlmaz hale gelir ve böyle bir bölgenin nasýl toparlanacaðýnýn cevabý ise þimdilik kimsede yoktur! 


 

|
_ _