"ÝMRALI NOTLARI" VE BARIÞ SÜRECÝ-IV (I) K.Erdem
XI-Kürt Halk Önderi ve AB
Öcalan'ýn stratejisinde bir noktanýn açýða çýkartýlmasý ve anlaþýlmasý önemlidir. Bu nokta Avrupa Birliði (AB) ile iliþkiler sorunudur. Öcalan'ýn siyasi çizgisinde ve stratejisinde AB ile iliþkilerin anlamý ve yeri nedir?
AB ile iliþkilerin karakteri sorunu, yeni devrim tipinin iç yapýsýný özellikle de HDP'nin CHP ile iliþkilerini temelden etkileyen bir sorundur. HDP'nin KCK-HBDH'nin silahlý mücadelesiyle büyütülerek CHP'nin etkilenmesi, sorunun bir yanýysa, diðer yaný devrimci hareketin HDP üzerinden AB ile iliþkilerinin yapýsýdýr. Zaten bu sorun HDP Heyeti'nin Baþkan ile bir görüþmesinde, üstelik CHP ile iliþkilerin konuþulduðu bir anda gündeme gelmiþtir. HDP Heyeti'nin , kurulan bir komisyon çerçevesinde dönemin CHP Grup Baþkan Vekili Akif Hamzaçebi ile bir görüþmesinde, Hamzaçebi Baþkan'ýn AB konusunda ne düþündüðünü merak ettiðini ve "21 Mart Newroz" mesajýnda Baþkan'ýn AB ile ilgili bir görüþünün olmamasýný bir eksiklik olarak belirtmiþtir. Heyet ile Baþkan arasýnda þöyle bir konuþma geçmiþtir:
"P.Buldan: Baþkaným, komisyon kurulmadan bir gün önce CHP Grup Baþkan Vekili Akif Hamzaçebi ile görüþtük. Newroz'da okunan mesajýnýzý çok beðenmiþ. Derlitoplu bir metin olduðunu söyledi. Yalnýz "Daha çok Ortadoðu'ya iliþkin belirlemeler var. AB konusunda da bir görüþ belirtilseydi iyi olurdu" dedi. Bireysel olarak CHP'nin sürecin içerisinde olmasý gerektiðini düþünüyor.
A.Öcalan: CHP'nin iyi bir sosyal demokrat parti olmasýnýn ne kadar önemli olduðunu ben biliyorum, onlar bilmiyorlar. Akif beye ve Kemal'e (Kýlýçdaroðlu) selamlarýmla beraber, "Öcalan'ýn Kemalizm eleþtirisi yapýcýdýr. Kemalizm güncellenerek faydalý olabilir. Ulusalcýlar CHP'yi aþaðýya çekiyorlar. Öcalan'a destek verseydiniz iyi olurdu.AKP'nin hegemonik yapýdan kurtulmak için komisyon önemli bir þanstýr. Bu þansý kaçýrmayýn" deyin.Komisyona mutlaka üye vermeliler. Ayrýca "Akil insanlar Öcalan'la görüþtüler, bu kadar büyütmesinler, AKP'nin diktatörleþmesine izin vermeyeceðiz" deyin. Ama onlar katýlýrlarsa bu daha hýzlý olur. Bu þansý kaçýrmasýnlar, her iki komisyona da yavaþ yavaþ girmeliler. Ankara Konferasýnda özellikle kadýnlarla ortaklaþabilirler." (A.Öcalan,a.g.e.,s.69)
Akif Hamzaçebi'nin Ýmralý Heyeti üzerinden Baþkan'a sormuþ olduðu AB sorusuna Baþkan direk cevap vermez. Elbette bunun bir nedeni vardýr. Öcalan dikkatli bir siyasetçidir ve konunun hassaslýðýnýn HDP açýsýndan farkýndadýr. HDP'nin Batý'da kadro gücünü Türkiye devrimci hareketinden gelen örgütler oluþturmaktadýrlar ve bu örgütler, bir yandan eski tip devrim anlayýþý temelinde hareket etmektedirler, öte yandan AB'yi anti-emperyalist görerek, cepheden onunla mücadele etmek isteyen bir anlayýþa sahiptirler. Bu durumda Baþkan'ýn AB ile ilgili yanlýþ anlaþýlacak bir þey söylemesi, yeni kurulmakta olan HDP'yi olumsuz etkileyebilirdi. Onun için Hamzaçebi'nin sorusunu atlayarak daha çok komisyon üzerine bir deðerlendirmede bulunmuþtur.
Baþkan Kürt sorunun çözümünde, AB üyesi ülkelerin uygulamakta olduðu "Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Þartý"nýn, Türk devleti tarafýndan kabul edilmesiyle, bazý sorunlarýn çözüleceðini ve Kandil'in özerklik statüsü yerine, AB'nin bu þartýný önermesi, Baþkan'ýn Avrupa ile dolaylý olarak yakýnlaþma politikasý aradýðýný göstermektedir.
Baþkan baþka sorunlar üzerinden, devrimci hareketin AB ile yakýnlaþmasý gerektiðini dolaylý olarak belirtmeye çalýþmýþtýr. Ýsviçre'deki 1 Mayýs etkinliðine kendisini davet eden komiteye teþekkür ederken þöyle demiþtir:
"A.Öcalan: Avrupa'nýn eþitlik , demokrasi ve özgürlük isteklerine ve ideallerine sahip çýkýyoruz. Birbirimize güvenmeliyiz. " (A.Öcalan,a.g.e.,s.70)
Hiç kuþkusuz kendisine yapýlan bir davete verdiði cevaptan hareketle genel bir soyutlama yapmak, biraz zorlama olur. Ama Baþkan'ýn siyasi çizgisinden ve bu çizginin gerektirdiði stratejik denge konumundan hareketle, onun AB ile nasýl bir iliþki kurmak istediðini çýkarabiliriz.
Baþkan'ýn genel politik deðerlendirmelerinden þöyle bir sonucun çýkartýlmasý mümkündür: Baþkan'ýn küresel sistem içerisindeki stratejik denge konumlanmasý ve bu temelde devrimin manevra alanýnýn geniþ tutulmasý anlayýþý, Demokratik Cumhuriyet'in inþa ve kuruluþ sürecinde de (ki faþizmin tasfiyesiyle içiçe geçmiþtir) yürürlükte olan bir politikadýr. Türkiye ve Kuzey Kürdistan devriminin Demokratik Cumhuriyet biçiminde içiçe geçtiði bir devrim sürecinde, Baþkan bu birleþik devrimin küresel konumlanmasýný , Türkiye ve Kürdistan'ýn özel koþullarýný birbirlerine baðlayarak gerçekleþtirmek istiyordu. Türkiye'nin Batý ile yakýn konumunu ve Kürdistan'ýn Ortadoðu ile yakýn konumunu, her iki emperyalist kamp ile taktik iliþkiler için kullanmak istiyordu. Türkiye'nin AB ile iliþkileri üzerinden Batý Emperyalistlerine yakýn bir taktik konum elde etmek isterken, Kürdistan ve PKK üzerinden de Rusya-Ýran-Suriye ekseniyle yakýn bir taktik konum elde ederek, her iki kampý farklý sorun ve bölgeler üzerinden dengelemek istiyordu, ki tamamen doðru bir tutumdu.
Kandil Baþkan'ýn yeni devrim tipi temelinde ve AB üzerinden, iki ülkenin birleþik devrim sürecinde, devrimci hareketin bu küresel stratejik konumlanmasýný da anlayamamýþtýr!
XII-Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve Ergenekon Komplosu
Sayýn Baþkaný yeni devrim tipi temelinde yeni bir hareket tarzýna sürükleyen en önemli etken, AKP-Gülen Cemaati ittifakýnýn, 2005 sonrasý giderek Ergenekon Komplosu'yla Kemalist Ordu'yu önce bastýrmaya sonra da tasfiyeye yönelen politikalarýdýr. Baþkan AKP-Gülen ittifakýnýn, Kemalist Ordu'yu bu bastýrma ve tasfiye politikalarýnda bir tuhaflýðýn olduðunu daha 2008 yýlýnda farkeder. 2008 yýlýnda avukatlarýyla bir görüþmesinde þöyle söyler:
“Hem Atilla Uður hem Emre Taner bana þöyle dediler: ’Biz bu sorunu KDP, YNK ve Amerika ile deðil sizinle çözelim.’ Bana konuþmalarý olumlu geldi. Ama onlarýn durumu þimdi ortada. Benim sorguma katýlan paþa cezaevinde yatýyor ve neden tutuklandýðýný bilmiyor.”(Görüþme Notlarý, 11 Ekim 2008, Hürriyet)
Baþkan AKP ile Gülen Cemaati'nin Kemalist Ordu'yu bastýrdýktan sonra, AB ve demokratikleþmeye doðru deðil, Kemalistlerden daha kötü bir diktatörlüðe yöneleceðini ve AB üyeliði politikasýnýn sadece bir "incir yapraðý" rolü oynadýðýný, 2009- 2010 yýllarýnda farkeder.2011 yýlýnýn hemen baþýnda çok önemli bir deðerlendirmede bulunur:
“Önemli bir deðerlendirme daha yapacaðým. Bu deðerlendirme tarihi ve aslýnda biraz da özeleþtirel bir deðerlendirme olacak(abç). Bugüne kadar Ergenekon yargýlamalarýyla birlikte devletteki gladionun Jitemvari yapýlarýn tasfiye edildiði söyleniyordu. Biz de biraz böyle düþünüyorduk. Aslýnda olanlar tam da böyle deðildir. Bu konu üzerine sürekli düþünüyorum. Geçenlerde buradaki arkadaþlarla da tartýþtým. Nasýl fark etmemiþiz bugüne kadar? Bu nedenle özeleþtiri diyorum.(abç)” (Görüþme Notlarý, 11 Ocak 2011)
Yine ayný görüþmede þöyle söyler:
“Sanýrým Hanefi Avcý'nýn kitabýnda da geçiyormuþ. O da çözüm konusunda benimle görüþülmesi taraftarýymýþ, bunu öneriyormuþ ve þimdi içeride ve Ergenekon'dan yargýlanýyor. Yine geçmiþte benimle burada çözüm amacýyla görüþen bazý isimler de Ergenekoncu diye yargýlanýyor. Aslýnda Ergenekoncu diye tasfiye edildiði söylenenlerin bir kýsmý çözüm yanlýsý isimlermiþ. Ama asýl Gladionun çözümü istemeyen kesimleri dýþarýda býrakýlmýþtýr, onlar hala dýþarýdadýr ve AKP bunlarla uzlaþmýþtýr.(abç)” (Görüþme Notlarý, 11 Ocak 2011)
Baþkan 2008- 2010 arasý dönemde, Erdoðan'ýn niyetini tamamen çözmüþ ve onun AB'ye doðru deðil korkunç bir diktatörlüðe doðru yönelerek (ki o buna yeþil faþizm der), PKK'yi tasfiyeye yöneleceðini farkederek, süratle yeni bir siyaset geliþtirmeye yönelmiþtir. Ýþte yeni devrim tipi, devletin geçirmiþ olduðu deðiþim ve dönüþüme Öcalan'ýn tarihsel cevabýdýr.
AKP ile Gülen Cemaati'nin devleti, liberal bir örtünün altýnda sinsi bir þekilde yeni bir faþist rejim temelinde dönüþtürme politikalarýna karþý Baþkan, Türkiye'de PKK önderliðinde siyasal iktidarýn tamamen ele geçirilmesi politikasýyla karþýlýk verir ve AKP-Gülen Cemaati'nin yaptýðý gibi, bu devrimi liberal bir örtü altýna gizler! Baþkan AKP-Gülen Cemaati'nin muhafazakar-liberal hegemonya oluþturma politikalarýna, devrimci-liberal hegemonya oluþturma politikasýyla set çekerek, onlarýn toplumsal etkinliðini kýran ve darlaþtýran bir politika izlemeye baþlar.
Baþkan daha 2008'den itibaren Kandil'i AKP noktasýnda uyarmaya çalýþýr ama Kandil ilginçtir bu uyarýlarý almaz.Baþkan'ýn Kandil'den istediði, AKP-Gülen Cemaati komplosunu teþhir ederek ve açýða çýkararak onlarý boþa düþürmedir. Ama Kandil çok önemli olan bu komployla ilgilenmez ve AKP'ye büyük bir manevra ve hareket alaný býrakýr. Baþkan bu noktadaki uyarýlarýný Kandil'e en son , Barýþ Süreci'nde Ýmralý Heyeti aracýlýðýyla yapar ve Kandil'e bu komployla ilgilenmesi talimatýný þöyle verir:
"KCK , Ergenekon , hukuk komedisi , trajedisi ile de ilgilenebilir. Çok önemli iki þeydir." (A.Öcalan, Ýmralý Notlarý,s.127)
Ama Kandil bir türlü bu iþlerle ilgilenmez! Ama niçin? Bu durum Kandil'e egemen olan oportünist anlayýþ içerisinde gizlidir. Kandil Baþkaný ideolojik olarak anlamadýðý ve Baþkan'daki anlýk tarihsel deðiþimlere kapalý olduðu için ve de dogmatik bir felsefi yapýya sahip olduðu için, Baþkan'ý sürekli arkadan takip etmektedir. Kandil bazý þeylerin aþýldýðýný bu dogmatik yapýsýndan dolayý farketmez ya da edememektedir.Halbu ki Ergenekon komplosu, Baþkaný ve yeni yönelimini anlamak için temel bir yere sahiptir. Baþkan bu komplo üzerinden Kandil'i aydýnlatmak, uyarmak ve geliþtirmek istemiþtir ama Kandil inanýlmaz bir tutuculuk sergilemiþtir.
Kandil'in Ergenekon Komplosu'nu anlamamasý ve bu komployu KCK'nin politik gücüyle teþhir etmemesi, Erdoðan'ýn toplumsal gücünü arttýrmada etkili olmuþtur. Erdoðan devlet olanaklarýný kullanarak bütün medyayý baský altýna aldýðý için, bu komployu açýða çýkartan ve bu konuda yazan bütün medyayý baský altýna almýþ ve medyayý ya otosansüre sürüklemiþ ya da bu konuda yazan gazeteci ve yazarlarý da keyfi bir biçimde cezaevine atarak, yýlgýnlýk ve korku yaratmak istemiþtir.Halbu ki KCK yasadýþý yapýsý ve güçlü medya sistemiyle bu komployu deþifre ederek, kitleleri aydýnlatabilirdi. Ama bunu yapabilmesi öncelikle bu komployu anlamasýna baðlýydý, ki Kandil'in kendisi bizzat bu komployu anlamamýþtýr!
Ayný durum Erdoðan'ýn 15 Temmuz Darbesi için de geçerlidir. KCK Erdoðan'ýn özel savaþ taktiðiyle ve psikolojik savaþ üzerine oturan bu darbesini açýða çýkartýp, teþhir edeceðine, "iki gerici klik arasýnda bir mücadele" diyerek, dolaylý olarak Erdoðan darbesini meþrulaþtýrmýþtýr. "15 Temmuz"da Gülen Cemaati darbe yapmamýþtýr. Erdoðan Gülen Cemaati'nden devþirmiþ olduðu ajanlar ve kendi ajanlarýyla, MÝT ve Özel Kuvvetler Komutanlýðý'ný kullanarak önce bir "sahte darbe" organize etmiþ ve bu darbeyi bastýrma görünümü altýnda da , "gerçek bir darbe" yapmýþtýr.
Ergenekon Komplosu'nda da mantýk aynýydý. Orada da AKP, Gülen Cemaati ile birlikte Kemalistlere karþý aynýsýný yapmýþtý. Gülen Cemaati'nin Emniyet içerisindeki ve Yargý'daki kadrolarýný Kemalistlere karþý bir komplo için kullanmýþ ve bu kadrolar aracýlýðýyla önce bir dizi suikast ve terör eylemi organize etmiþ (Þemdinli Umut Kitapevi terör eylemi, Hrant Dink Suikasti, Zirve Yayýnevi katliamý, Ümraniye'deki bir eve bombalarýn yerleþtirilmesi, Danýþtay saldýrýsý vs. gibi), sonra da sahte belgeler aracýlýðýyla Kemalistleri bu olaylarla iliþkilendirerek, "pasif bir darbe" yapmýþtýr. Ýþi bittikten sonra da Gülen Cemaati ile ittifakýný koparmýþtýr.
Ayný durumu bu sefer 15 Temmuz'da tersten yapmýþtýr. Ordu içerisindeki Kemalistleri Gülen Cemaati'ne karþý kullanmýþ ve onlarla ittifak halinde sahte bir darbe planlayarak Gülen Cemaati ile savaþ görünümü altýnda bütün halka karþý bir darbe yapmýþ ve sonra iþi bitince Kemalistleri tamamen tasfiyeye yönelmiþtir.
Eðer Kandil Baþkan'ýn kendisinden istemiþ olduðu Ergenekon Komplosu ile ilgilenseydi, Erdoðan'ýn "15 Temmuz Darbesi"nin ne olduðunu hemen anlardý. Devlet içerisinde ortaya çýkan çok önemli iki tarihsel olayýn iç yüzünü anlamayan bir liderliðin siyasi baþarýsý mümkün müdür? Ýnsan bu durum karþýsýnda ne diyeceðini bilemiyor.
Yorumu okura býrakýyorum!
XIII- Baþkan Abdullah Öcalan ve PKK'nin "Kandil Önderliði"
Sayýn Baþkan Abdullah Öcalan ile PKK'nin "Kandil Önderliði" arasýndaki iliþkilerin gerçek doðasý ve karakterinin ortaya konmasý büyük bir önem arzetmektedir. Ama bu sorun oldukça hassas ve istismara da açýktýr. Bu konuda yapýlacak tespitler, kötü niyetli insanlar tarafýndan kolayca istismar edilebilir. Bundan dolayý, Baþkan ile Kandil arasýndaki iliþkilere bilimsel bir þekilde yaklaþmak ve bu bilimsellik temelinde karþýlýklý iliþkilerini incelemek gerekmektedir. Bu noktada elimden geldiði kadar objektif olmaya çalýþacaðým.
Kanýmca iki kesim arasýndaki iliþkiler, liderlik bilimi ve sanatý çerçevesinde ele alýnabilir. Baþkan ile Kandil'in önce tarihsel yerleri doðru konarak ve bu yerler teorik olarak belirlenerek, bu yerler arasýndaki iliþkiler üzerinden her iki kesim arasýndaki iliþkilerin doðasý ortaya konabilir. Bu iliþkilerin doðasýnýn doðru bir þekilde ortaya konmasý, Erdoðan'ýn ne yapmak istediðini anlamak açýsýndan da önemlidir. Çünkü Erdoðan, Baþkan ile Kandil arasýndaki iliþkilerin doðasýndan hareketle, bazý siyasi planlar geliþtirmek istemektedir.
Mademki konumuzun odaðýnda Liderlik var, o zaman lider profiline Sayýn Baþkan ile Kandil'in ne kadar tekabül edip ve etmediðini ortaya koymaya çalýþalým.
O zaman, "Lider kime denir ve bir politik örgüt içerisindeki temel fonksiyonu nedir?" sorusuyla iþe baþlayalým.
Bir çok bilimi adamý, liderliðin farklý tanýmlarýný yapmýþlardýr ve bu tanýmlarýn sentezinden ortak bir taným yapmak mümkündür. Herþeyden önce liderlik, bir örgüt ile baðlantýlý bir þekillenmedir. Örgüt olmadan bir liderlikten bahsedilemez.Bu örgüt bir politik örgüt de olabilir bir ekonomik (þirket) örgüt de olabilir. Ama hem lider hem de örgüt tek baþlarýna varolmazlar, kendi dýþýndaki bir dünya ile baðlantýlýdýrlar. Eðer siyasi bir liderlik ve örgüt sözkonusuysa bu politikadýr, yokeðer ekonomik bir liderlik ve þirket sözkonusu ise bu ekonomik iliþkilerdir. Sorunumuz giderek netleþmeye baþlýyor ve bu temelde liderliðin kýsa bir tanýmýný þöyle yapabiliriz: Lider örgütünü dýþ dünyanýn karmaþýklýðý içerisine amaç ve iþlev bakýmýndan doðru bir þekilde yerleþtiren ve bu amaç ve iþlevi kendi örgütüne doðru kavratarak, bu temelde onu yöneten kiþidir.
Bu taným açýmlandýðý zaman, liderin çok önemli iki meziyetinin olduðu görülür. Bunlardan birincisi, zihinsel ve entellektüel gücü ve birikimi ile geleceðe dönük bir vizyon (program, strateji ve taktik gibi) oluþturma ve bu vizyonu doðru bir iletiþimle örgütüne aktarma özelliðidir. Ýkincisi ise, örgütünü iyi bir yönetici olarak, oluþturmuþ olduðu vizyona göre þekillendirme özelliðidir. Bundan dolayý liderler ayný zamanda iyi bir yöneticidirler ama her yönetici iyi bir lider olmayabilir. Lider, örgüt ve dýþ dünyanýn yanýnda, þimdi bir de yönetici kavramý ortaya çýkmaktadýr. Aslýna bakýlýrsa bir örgüt, lider, yöneticiler, kadrolar ve üyelerden oluþur ve hepsi ortak bir amaç etrafýnda, farklý düzeylerdeki iþlerin birbirlerine baðlandýklarý bir bütünlük oluþtururlar. Bizim konumuz açýsýndan önemli olan lider ile yöneticiler ve bu iki kesim arasýndaki teorik iliþkilerdir.
Liderin tanýmýný yukarýda yaptýk, peki o zaman yönetici nedir?
Bir örgütte yöneticinin asýl iþlevi,örgütü dýþ dünyanýn karmaþýklýðý içerisine yerleþtirmek ve bu temelde vizyon oluþturmak deðildir. Onun temel iþi, liderin kendisine sunmuþ olduðu vizyona uygun bir þekilde örgütü þekillendirmektir. Liderin vizyonunu pratiðe geçirmek için gerekli olan idari iþleri ve bu iþlerin gerektirmiþ olduðu maddi ve manevi gücü ve de kapasiteyi oluþturmaktýr.Bunu ise kadrolar aracýlýðýyla yaparlar. Yöneticiler örgütü liderin vizyonu doðrultusunda þekillendirirken büyük oranda kadrolara dayanýrlar.
Burada yöneticinin temel iþinin örgüt içi ile sýnýrlý olmasý olgusu gözden kaçmamalýdýr. Yöneticinin örgütün içine yoðunlaþmasý ve zamanýný tamamen buna harcamasý, giderek bu yapýsýna uygun bir zihinsel þekillenmeye de neden olur. Yöneticiler ideolojik düzey ve kapasite olarak, lider ile kadrolar arasýnda bir tarihsel yere tekabül ederler ve tarihsel koþullarýn yapýsýna göre ya liderlik konumuna yükselirler ya da yönetici düzeyinde kalýrlar. Ama bu geçiþ mutlak deðil görelidir yani olabilir de olmayabilir de.
Þimdi de lider ile yönetici arasýndaki ayrýmlarý ele almaya çalýþalým. Bu ayrýmlarý kýsaca þöyle belirtmek mümkündür: 1- Lider sürekli olarak dýþ dünyanýn yapýsýyla ve sorunlarýyla ilgilenerek, örgütünü dýþ dünyanýn karmaþýklýðý içerisine doðru bir þekilde yerleþtirme ile uðraþýrken, yönetici liderin belirlediði çerçeve içinde örgütün farklý parça ve iþlevlerini düzenlemekle uðraþmaktadýr. Bu haliyle çalýþmasýnýn yoðunluðu ve doðrultusu örgüt içine dönüktür.
2-Lider sürekli olarak dýþ dünyanýn deðiþkenliðiyle uðraþtýðý için, deðiþime ayak uydurandýr.Liderliðin özelliklerinden bir tanesi, deðiþime ayak uydurmak ve bu temelde geleceðe ýþýk tutmaktýr.Bunu ise fikirlerinin yenilenmesi temelinde yaparlar. Yöneticilerin ise daha çok faaliyetleri, örgütleme, denetleme ve ortaya çýkan örgüt problemlerini çözmeye dönüktür. Fikir yenileme özellikleri azdýr ya da hiç yoktur. Yöneticinin iþi sürekli olarak, liderin iþinin sonucunda ortaya çýkar ve ölçeði de daha dardýr. Bu darlýk entellektüel ve zihinsel darlýðýnýn da temelini oluþturur.
3-Liderler doðru iþi yapan kiþilerdir. Doðru iþ ise dýþ dünyanýn deðiþkenliðini yerinde ve zamanýnda analiz ederek doðru bir vizyon oluþturma ve örgütüne bu doðru vizyonu sunma kapasitesidir. Yöneticiler ise, iþi doðru yapan kiþilerdir. Liderin kendilerine sunmuþ olduðu vizyona uygun kadroyu oluþturan, belirlenen hedef ve görevlere göre sevk ve idare eden, gerekli denetlemeyi yapan ve sorun anýnda doðru müdahaleyi yapan kiþidir.
4-Lider örgütünü yönetirken, sadece otoriteye yaslanmaz. Ama öncelikle örgütünü etkileme ve ona nüfuz etme özelliðini kullanýr, ki bu özelliði onun zihinsel ve entellektüel birikimine dayanýr. Fikir ne kadar güçlü ise, örgütüne nüfuz ederek, onu etkilemesi daha güçlü olur. Bu haliyle örgütünü oluþturan bireylerin, aklýný ve kalbini kazanýr. Yönetici ise örgütü yönetirken, daha çok otoriteyi ve yetkiyi kullanýr ve de bunlara dayanýr.
Daha baþka özellikler ve ayrýmlar da belirlenebilir ama konumuz açýsýndan bu kadarý yeterlidir. Burada soracaðýmýz temel soru þudur: Sayýn Baþkan Öcalan ve Kandil Önderliði, yetenek ve kapasiteleri gözönüne alýnýrsa, liderlik ve yöneticilik kategorilerinden hangisine denk düþmektedirler?
Bu yazýnýn baþýndan beri gördüðümüz gibi, dýþ dünyanýn deðiþkenliðini zamanýnda farkeden (AKP-Gülen Cemaati ittifakýnýn Ergenekon Komplosu) ve bu temelde yeni bir strateji geliþtiren (öncelikle Türkiye'de iktidarýn ele geçirilmesi) ve bu stratejiyi yeni bir devrim temelinde (pasif devrim) ortaya koyan Sayýn Baþkan'dýr ve bunu ise bu yazý boyunca gördüðümüz gibi, mükemmele yakýn bir þekilde yapmýþtýr. Sayýn Baþkan oluþturmuþ olduðu vizyon ile tek Kürdistan deðil, Türkiye devriminin problemlerine de ýþýk tutmuþ ve bu iki ülkenin birleþik devrimini geliþtirecek yeni bir hareket tarzý ortaya koymuþtur.
Buna karþýlýk Kandil Önderliði ise, gördüðümüz gibi, dýþ dünyanýn deðiþkenliðini zamanýnda ve yerinde analiz edemeyerek ve bir tür tutuculuk sergileyerek, hareketin teorik ve pratik ihtiyaçlarýný gerektiði gibi karþýlamaktan uzak kalmýþtýr. Ýþte bu yapýlarýyla tarihsel olarak, Öcalan liderlik konumuna ve Kandil ise Yöneticilik konumuna denk düþmektedirler. Bu biçimsel olarak böyle deðil, tarihsel yani gerçek itibariyle de böyledir. Bundan çýkan temel sonuç þudýr: Öcalan'ýn hareket içerisinde býrakacaðý liderlik boþluðunu, layýkýyla dolduracak bir kiþi ya da kiþiler grubu PKK ve KCK içerisinde bulunmamaktadýr! Bu durum Barýþ Süreci'nden sonra ortaya çýkan politik manzara ile tamamen ortaya çýkmýþ bulunmaktadýr.
Buradaki temel sorun, Kandil'lin yöneticilik düzeyindeki ideolojik ve politik yapýsýyla, PKK'nin liderlik sorumluluðunun, zaman zaman, Baþkan'ýn tutsak olmasýndan dolayý Kandil'in omuzlarýna kalmýþ olmasýdýr. Bunu Kandil istememiþtir ve bu sorun özel koþullardan dolayý yani Baþkan'ýn yakalanmasýndan dolayý üzerine kalmýþtýr. Ýþte Kandil'in yetenek ve kapasitesinin, Baþkan'ýn liderlik konumunu doldurmaya yetmediðini devlet çok iyi görmüþ ve Baþkaný zaman zaman tecrite alarak, Kandil'in yanlýþ kararlar vermesini ve bu kararlarýn arkasýndan giderek hareketi zayýf düþürme ve savunmasýz býrakma beklentisi ve politikasý oluþturmaya çalýþmýþtýr, ki Kandil yapmýþ olduðu bazý çok önemli hatalarla, devletin bu beklentisini doðru çýkarmýþtýr.
Ýþte tam da bu noktada Barýþ Süreci'nin hemen baþlarýnda, Kandil çok büyük bir hataya imza atmýþ ve Erdoðan'ýn beklentileri doðrultusunda adým atmýþtýr. Erdoðan'ýn HDP'nin Ýmralý Heyeti'nin iletiþim aðý üzerinden aradýðý þeylerden bir tanesi, Baþkan ile Kandil arasýndaki anlaþmazlýk noktalarýný bulup ve bunlarý kendi stratejisi noktasýnda nasýl kullanacaðýný kestirmekti. Ýþte Barýþ Süreci'nin hemen baþýnda Kandil, özerklik noktasýnda tek Baþkan ile ayrýmýný ortaya koymakla kalmadý ama Baþkan'ýn oluþturmak istediði yönetimden farklý bir yönetim oluþturma yoluna da gitti.Bu durum Ýmralý Notlarý'na þöyle yansýmýþtýr:
"A.Öcalan: Ben aslýnda ona (Mustafa Karasu'yu kasdederek-KE) görev önermiþtim. Amacým ahenk bozulmasýn tabii ki. Sabri'yi öneriyorlar, ama ne kadar hakim olabilir. Bir de dengeler var tabii. (Gülerek) Cemil Bayýk nasýl? Bir numaralý yardýmcým Cemil oluyor. Acaba doðru olur mu?(abç)" (A.Öcalan, a.g.e.,s.81)
Bu açýklamadan da görüldüðü gibi, Baþkan'ýn KCK Eþbaþkanlýðý için ilk tercihi Sayýn Mustafa Karasu'dur. Ama Kandil, tahminime göre, bir konsensüs ile yani bütün eski önder kadrolarýn üzerinde hem fikir olduðu bir karar ile, Sayýn Cemil Bayýk'ý KCK Eþbaþkanlýðý'na uygun görmüþtür. Ýlk bakýþta Sayýn Cemil Bayýk'ýn KCK Eþbaþkaný olmasý doðal bir durum olarak gözükmektedir. Ama sorun Sayýn Cemil Bayýk'ýn KCK Eþbaþkaný olmasý deðil, bu kurumun baþýna seçilirken Kandil'in vermiþ olduðu siyasi mesajdýr.
Bu yazý boyunca gördüðümüz gibi, Kandil'in neredeyse yekpare olarak ve birçok defa Baþkan'dan talep ettiði, devlet ile olasý bir anlaþma durumunda "Kürtlerin statüsü"nü Anayasa'ya koyma talebi ve Baþkan'ýn her seferinde bu talebi "bilimsel olmadýðý" gerekçesiyle geri çevirmesi vardýr. Yine bu yazý boyunca gördüðümüz gibi, "bu statü talebi"nin ileri sürülmesi aslýnda Kandil'in Baþkan'ýn yeni stratejisini ve çizgisini anlamadýðýnýn bir göstergesi ve hala daha eski strateji ve çizgiye (2003- 2011) sadýk kaldýðýnýn açýk bir göstergesidir. Bu ise daha önce gördüðümüz gibi, Baþkan'ýn hem genel Ortadoðu hem de özel Türkiye ve Kuzey Kürdistan stratejisini temelden tehdit eden bir durumdu.
Kandil Baþkan'ýn yeni yönelimini yani onun devlete ilk adýmda taviz veren ve daha sonraki adýmlarda bu tavizleri geçersiz hale getirecek olan hareket tarzýný anlamadýðý için, Baþkan'ýn uygulamýþ olduðu bu politikayý bir tür "zayýflýk" ya da "devlet karþýsýnda çýtayý olduðundan düþük tutma" olarak algýlýyordu. Baþkan siyasi planlarýný açýk söyleyemediði ve devlete karþý politik aldatmaya baþvurduðu için, bu politikalar Kandil için çok karmaþýk hale geldi ve Baþkan'ýn mantýk yapýsýnýn ana iskeleti Kandil için izlenemez bir hal aldý. Bu sorunun tek çözümü, Kandil'in az çok ideolojik olarak Baþkan'ý anlayacak düzeye çýkmasý ve bu ideolojik düzey üzerinden tümden gelim yoluyla özel süreçlere inen bir yol izlemesiydi. Ama Kandil yeni devrim tipini anlayacak ideolojik düzeye hemen çýkamadýðý için, Baþkan'ýn yapmak istediðini anlamayarak, onun hareket tarzýný bir tür zayýflýk olarak algýlamýþtýr. Aslýnda bu durum, Kandil'in bir tür ideolojik krizidir ve bu tür krizler ancak iki þekilde çözülebilir: Ya bir bilinçlenme gerçekleþir (ki Baþkan Barýþ Süreci'ni ayný zamanda Kandil'i ideolojik olarak uyarma ve geliþtirme dönemi ya da eðitim süreci olarak ele alýyordu) ve kriz aþýlýr. Ya da bu bilinçlenme gerçekleþmeyerek yanlýþ kararlar ve yönelimler oluþturularak kriz dönemi giderek derinleþir.
|