[ Kurdî   English   Francais                                 PROLETER DEVRİMCİLER KOORDİNASYONU (PDK)  04-12-2024 ]
{ komunistdunya.org }
   Açılış_sayfanız_yapın  Sık_Kıllanılanlara_Ekle

 Site Menü
   Ana Sayfa
   Devrimci Bülten
   Yazılar / Broşürler
   Açıklamalar
   Komünist Hareketten
   İlerici / Devrimci       Basından
   Kitap - Broşür PDF
   Sanat
   Görüşler

 Arşiv - Ara
   Arşiv
   Sitede Ara

 İletişim
   Bağlantılar
   Önerileriniz

_ _
{ }


_ _
{ Son Yazılar }
Devrimci ve Demokrat...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
EMPERYALİZM VE TÜRKİ...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
_ _
{  Devrımcı Bülten Sayı 72 (5) }
| Devrimci Bülten

"İMRALI NOTLARI" VE BARIŞ SÜRECİ-IV (III)

K.Erdem


XIV- Apoculuğun Tarihsel Yeri ve Önemi Üzerine


Abdullah Öcalan'ın birbirlerini tamamlayan  Demokratik Konfederalizm (biçim) ve Demokratik Modernite (içerik) teorilerinin en büyük eksikliği, Karl Marx'ın ekonomi teorisi ile  ilişkisinin zayıflığıdır. Apoculuğun evrensel bir ideolojik akım olarak biçimlenebilmesi için,  doğru bir şekilde Marx'ın ekonomi teorisiyle ya da başka bir deyişle "Kapital" ile buluşması gerekmektedir.


  Sayın Başkan'ın Demokratik Konfederalizm ve Demokratik Modernite teorileri, devrimci hareketin stratejik ve taktik yapısının doğru ve isabetli oluşturulmasında önemli bir yere sahiptir. Özellikle emperyalist kampların arasına stratejik denge konumu temelinde konumlanması ve bu konumu "Pasif Devrim" çerçevesine bağlayarak, esnek bir hareket tarzı elde etmesi, devrimci mücadelede yeni bir tarihsel ve teorik aşamayı oluşturur.


Başkan'ın teorisindeki farklı emperyalist kamplar arasına konumlanma ve bu temelde devrimin kazanımlarını geliştirme anlayışı, Marx'ın "Genel Kar Oranlarının Eşitlenmesi" teorisiyle uyumludur. Kar oranlarının eşitlenmesi, rekabeti şiddetlendirir ve bu rekabet farklı emperyalist kampların oluşumunu beraberinde getirerek, emperyalist savaşlara neden olur. Uzlaşmaz çıkarlara sahip olan ve ölüm-kalım mücadelesi veren bu kamplar arasına akıllaca stratejik bir biçimde konumlanma, kapitalizmin temel hareket mekanizmalarıyla da uyumludur. Bundan dolayı stratejik denge konunlanmasını, Marx'ın bu teorisi ile birbirine bağlamak ve böylece bu politikayı sağlam bir teorik zemine oturtmak Apoculuğun geleceği açısından önemlidir.


Başkan'ın teorisindeki bir diğer zayıf nokta ise, "kapitalizmin tarihselliği"ne yaklaşımla ilgilidir. Başkan bu noktada Lenin ve Bolşevikler ile aynı noktada bulunmaktadır.Başkan bugünkü kapitalizmin yeterince olgun hale geldiğini ve devrimden sonra komünist bir ekonomi örgütlenebileceği anlayışına sahiptir. Kapitalizmin tarihsel gelişmişlik düzeyini hesaba katmayan bu yaklaşım, özellikle iktidardan sonra uygulanılacak ekonomi politikalarında büyük sosyal yıkımlara neden olarak, devrimin tarihsel temelinin daralmasına yolaçabilecek bir yapıya sahiptir.Aynı sorunu Bolşevikler Rusya'da yaşadılar ve iktidarın örgütlenmesinde büyük hatalar yaptılar.


Özellikle Kürdistan'ın geri toplumsal yapısı gözönüne alındığında, Kürt toplumuna bir "sosyalist ekonomi" dogmasının dayatılmasının tarihsel ve sosyal sonuçları felaket olacaktır.Kürdistan uzun yıllar, PKK de iktidar olsa,  burjuva tarihsel çerçeveye hapsolmuş bir toplum olarak kalacak ve ekonomiye müdahale ise bu burjuva tarihsel çerçeve ile az çok uyumlu olmak zorundadır.


Devrimci bir iktidar önderliğinde bir devlet kapitalizmi, kooperatifleştirme şeklinde bir "kollektif kapitalizm" ve yine bunlara eklemlenmiş olan bir özel kapitalizmin "karma" birlikteliğinden oluşan bir ekonomik model daha gerçekçi ve akla uygundur.


Sayın Başkan'ın teorisinin "kapitalizmin tarihselliği" noktasındaki zayıflığı, özellikle Kürdistan'daki bazı burjuva sınıflara ve onların siyasal temsilcilerine (KDP ve YNK gibi) karşı, yanlış bir politikanın ortaya çıkmasına da neden olmuştur. Kürdistan'da kapitalist sınıfların hemen tasfiye edilmesi anlayışı, hem devrimden önce hem de devrimden  sonra, bu sınıflara karşı zorlama ve sekter politikalara neden olarak, PKK'nin siyasetinin temellerini darlaştırmaktadır/ darlaştıracaktır.


Antonio Gramsci'nin çok doğru ve isabetli bir şekilde, tek devrimden önce değil ama devrimden sonra da, küçük-burjuva ve liberal sınıflar ile devrimci hareketin hegemonyası altında ittifak ilişkilerinin devam ettirilmesi gerektiği anlayışının özünde üzerine oturduğu temel ilke, toplumun üretici güçlerinin devrimden sonra bile uzun yıllar kapitalizmin tarihsel ve fiziksel sınırlarını aşamayacağı teorik belirlenimine dayanıyordu, ki özünde doğruydu.


Kürdistan'da demokratik devrimden sonra, toplumun uzun yıllar daha burjuva tarihsel alan içerisinde kalacak olması tarihsel gerçekliği, günümüz siyasetinde PKK'ye, Kürdistan'da farklı burjuva kesimlere karşı, farklı bir politika dayatmaktadır. PKK'nin devrimci çizgisini tehdit eden en önemli faktörlerden bir tanesi, yanlış bir kapitalizm tarihselliği ve bu yanlışlığın neden olmuş olduğu politik yönelimdir. Çünkü bu dar politik yönelim (Ulusal Kongre sorununda gördüğümüz gibi) , PKK'yi dar bir politik alana mahkum ederek, manevra ve taktik kapasitesini olumsuz etkileyerek, onu darbelere açık hale getirecektir.


Apoculuğun bu eksiklerinin giderilmesi hayati bir önem taşıdığı ve Apoculuğun yapısındaki "arızalar" olduğu için, teorik çalışmalarımın ana doğrultusunu oluşturmuştur. Türkiye devrimci hareketinin, Apoculuğun üzerinden atlayarak ama özellikle de onun "yeni tipte devrim"  anlayışını görmezlikten gelerek ortaya koyacağı devrimci pratik hep eksik ve yanlış olacaktır. Türkiye ve Kürdistan devrimi ancak Sayın Başkan'ın yeni devrim tipi üzerinden gelişebilir ve doğru bir devrimci çizgi üzerine oturabilir. Türkiye ve Kürdistan devriminin bu ihtiyacı,bir yandan beni Apoculuğun yeni devrim tipini anlamaya götürürken, öte yandan da Apoculuğun barındırmış olduğu eksiklikleri aşmak için de derinleştirmeye götürmüştür. 


Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın, Barış Süreci'nin liberal doğasından dolayı ve bu liberal örtü aracılığıyla anlatmak zorunda kaldığı bu yeni devrim tipini, anlaşılır kılmak ve belirli bir "teorik kalıba sokmak" benim açımdan tek  devrimci bir görev değil ama Kandil'in kendi çizgisini "Başkan'ın çizgisi" gibi lanse ederek , bir tür "algı operasyonu" oluşturmasının bertaraf edilmesi için de zorunluydu. Lenin ve Bolşeviklerin yanlışlıklarının Marksizme yüklenmesi gibi, Kandil'in yanlışlıklarının da Apoculuğa yüklenmesi, benim açımdan ne akıl ile ne de vicdan ile bağdaşan bir durumdur. 


Barış Süreci'nin dünya devrim tarihindeki önemi, gelecekteki devrimleri tetikleyecek olan "yeni devrim tipi"nin  Apoculuk üzerinden ideolojik olarak oluştuğu, belirli bir dereceye kadar uygulandığı ama Hareket'in "pratik önderliği"nin bu yeni devrim tipini anlayamamasından dolayı da tam olarak   uygulanmadığı bir dönemi oluşturmasıdır. Bu haliyle Barış Süreci'nin politik kazananı R.Tayyip Erdoğan, politik kaybedeni PKK'nin Kandil Önderliği ve ideolojik kazananı da Abdullah Öcalan olmuştur. Bu yeni devrim tipinin belirli bir teorik kalıba sokulmasında benim rolüm bir tür "tercümanlık" olmuş ve teorik kapasitem ve yeteneklerim ölçüsünde de Apoculuğun bazı eksikliklerini gidermek olmuştur. 


İşte bu haliyle Apoculuk, evrensel bir ideolojik akım haline gelerek, kendi bedeninden (PKK) ayrılma olanağına da kavuşmuştur.Apoculuğun yaşaması için artık belirli bir bedene ihtiyacı kalmamıştır.Apoculuğun asıl serüveni şimdi başlamaktadır ve o daha şimdiden bu haliyle Kürtlerin tarihten intikamını simgelemektedir.


İşte Kandil'in anlamadığı noktalardan bir tanesi de budur! 


XV-Sonuç


Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan aslında çok az anlaşılmış bir liderdir. Onun şanssızlığı, nasıl kader ağlarını Kürt Ulusu için acımasız bir şekilde ördüyse, tarihin de ağlarını aynı acımasızlıkla onun "liderlik makamı" için de örmüş olmasıdır. Sayın Başkan büyük ideolojik dönüşümünü, Prometus'un kayalara zincirlenmesi gibi, "İmralı Kayalıkları"na zincirlendiği bir sırada gerçekleştirmek zorunda kalmıştır. Bundan dolayı kendi ideolojisinin politik öznesi olan PKK ile ilişkileri hep büyük bir problem olarak ortaya çıkmış ve bu özel durumdan dolayı PKK'nin teorisiyle pratiği arasındaki fark muazzam olmuştur.


Barış Süreci başladığı zaman Erdoğan'ın en büyük avantajı, kendi "ordusu"na tam anlamıyla hükmetmekteki üstünlüğüydü.Kendi "komuta yapısı"yla ve "ordusu"yla, bir koordinasyonsuzluk ya da iletişim sorunu bulunmuyordu. Ama buna karşılık, Öcalan'dan "siyasi insiyatif" olarak bir adım gerideydi. Öcalan'ın en büyük sorunu ise, kendi "ordusu" ve "komuta yapısı"la olan koordinasyonsuzluğu ve iletişim sorunuydu.Erdoğan ve kurmayları, PKK'nin bu zayıf noktasını çok iyi farketmiş ve ustaca işlemişlerdir.


Erdoğan Barış Süreci'nde geliştirdiği akıllı taktikler ve analiz sayesinde, PKK'nin eksik ve zayıf noktalarını çok iyi açığa çıkartarak, bir "yılan" gibi bir çok düşmanının arasından süzülerek, iktidarın iplerini tam ele geçirmeyi  ve korkunç bir diktatörlüğe yönelmeyi başardı. Erdoğan'ın bugünkü başarısının altında, tartışmasız PKK'nin Kandil Önderliği'nin hataları yatmaktadır. Kandil "yaşam destek ünitesine bağlanmış bir lideri, hatalarıyla canavar yapmayı" başarmıştır.


Öcalan liderlik vasıflarını fazlasıyla kendisinde barındıran bir lider olarak, sürekli dış dünyanın değişimi ve bu değişimin özelliklerini anlamaya çalışmakta ama en önemlisi de bu değişime cevap olabilecek kuramlar geliştirerek, bunları pratik-politik alana aktarma arayışındadır. Onun bu dinamik yapısı, özellikle Kandil'in onu takip etmede ve ona ayak uydurmada büyük sorunlara neden olmuştur/olmaktadır.


Öcalan bir kaç eksiğine karşın, aslında dünya devrimci hareketi içerisindeki yanlış devrim anlayışının aşılmasına ve devrimci çizginin yeni bir temele oturtulmasında önemli bir başarıya imza atmıştır. Geleneksel devrimci kalıpları yıkması, geleneksel devrimci kalıplarla hareket eden ve bu kalıplardan tam olarak kurtlamayan Kandil gibi bir çok devrimci çevrede anlaşılamama gibi bir durum oluşturmaktadır. Özellikle "yeni devrim tipi"ni, Barış Süreci gibi liberal bir ortamda geliştirmek zorunda kalması ve bu "liberal örtü"nün zorunluluğu altında Kandil'e anlatmak zorunda kalması, hem onun tam olarak ne düşündüğünün hem de ne yapmak istediğinin anlaşılamamasına neden olmuştur.


Onun bu "liberal örtü" altında "dağınık" gibi duran bu devrimci düşüncesini belirli bir sistem biçiminde "toparlamak" ve onun hem Kandil'e hem de genel olarak devrimci harekete anlatmak istediğini belirli bir teorik kalıba sokmak, devrimci hareketin geleceği açısından zorunluydu. Bu uzun yazıda, amacım Öcalan'ın düşüncelerini, Marksizm'e dayandırmak ve onun "asıl kökenleri"ni göstermekti,ki bunun başarıldığına inanıyorum. Amacım "teorik bir ölçü" oluşturmaktı ve bu ölçü aracılığıyla hem Kandil'in teori ve pratiğini ölçmekti hem de genel olarak devrimci hareketin teori ve pratiğini ölçmekti. Ama en önemlisi de "ölçünün kendisini de ölçmek"ti. Diyebilirm ki, bu zor görev bir noktaya kadar da olsa başarılmıştır.


Bu uzun yazıda okurun da farkettiği gibi, Öcalan'ın "yeni devrim tipi" bütün teorik ve pratik sorunların odağında bulunmaktadır ve onun bu devrim tipi kavranmayana kadar da, bir çok politik sorunun anlaşılması ve çözülmesi mümkün değildir. İşte Kandil'in hata yapmasının en büyük nedeni de Sayın Başkan'ın yeni devrim tipini kavrayamamasıdır. Gramsci ile benzer bir şekilde Başkan'ın da yeni devrim tipini cezaevinde geliştirmiş olması ve dış dünya ile yaşanan kopukluk, bu teorinin "kuvveden fiile" çıkması noktasında büyük zorluklar ve engeller yaratmıştır. Ama hakikatin bir kardelen gibi, hayatın kayalıklarını delen ve kendisini tarihe taşıyan bir özelliği vardır. Sayın Başkan'ın yeni devrim tipi ile ilgili fikirleri de böyle olmuştur. Onun bu fikirleri, kendi örgütü olan PKK içerisinde değil ama başka bir ülkenin devrimci örgütünde filizlenmek gibi bir özelliğe sahiptir.


Bu uzun yazı boyunca gördüğümüz gibi, Sayın Başkan'ın bu yeni devrimci düşüncesinin Kandil tarafından kavranamaması,PKK'nin yanlış bir stratejik ve bundan kaynaklanan yanlış bir taktik çizgi izlemesine neden olarak, bir yandan Türkiye ve Kuzey Kürdistan devriminin 7 Haziran genel seçimlerinden sonra kaçırılmasına neden olmuş, öte yandan Türkiye'de Erdoğan ve AKP odaklı yeni bir faşist rejimin oturtulmasına neden olmuştur. Ama en önemlisi de, bu yeni faşist rejimin giderek oturmaya başlamasının, Kandil'in Ortadoğu'daki yanlış stratejik mevzilenmesiyle birleşmesiyle birlikte, PKK'nin 1999'daki gibi büyük bir stratejik darbe yeme potansiyelinin ortaya çıkmış olmasıdır.


PKK'nin stratejik durumu, öyle göründüğü gibi güçlü değildir ve büyük sorunlar barındırmaktadır, ki bu yazı boyunca bunlara değinmeye çalıştık. Bu noktada en önemli sorun, PKK'nin bu yanlış çizgiden ve darboğazdan nasıl çıkacağı sorunudur.Bu sorun da büyük oranda Kandil ile ilgili bir sorundur. Kandil'in PKK'yi bir darbeden koruyabilmesinin ve bu korumayı Ortadoğu devrimine bağlayabilmesinin yegane yolu, Sayın Başkan'ın ortaya koymuş olduğu yeni devrim tipi  düzeyine ideolojik olarak çıkmasıdır.


Peki Kandil bu ideolojik dönüşümü ve buna uygun bir pratiği gerçekleştirebilir mi? 


Bu biraz zor gözükmektedir. Çünkü Kandil'de böyle bir çaba görülmemektedir ve üstelik Kandil tehlikeli bir şekilde kendi içine kapanmıştır. Çözümün olabilmesi için, bu çözümü getirecek bir çabanın da olması gerekir. Sanki Hareket, sorunlarını çözmeye ve düzeltmeye doğru giden değil, daha çok varolan çizgiyi nasıl koruyacağı arayışı içerisindedir. Bu kısır döngü kaçınılmaz olarak bir "bürokratik kast"ın oluşumuna götürecektir. Bu Kandil'in niyetinden bağımsız ve sorunların doğru bir şekilde çözülemediği her  yerde, genellikle ortaya çıkan  durumdur.


(SON)

|
_ _