[ Kurd   English   Francais                                 PROLETER DEVRMCLER KOORDNASYONU (PDK)  05-10-2024 ]
{ komunistdunya.org }
   Açýlýþ_sayfanýz_yapýn  Sýk_Kýllanýlanlara_Ekle

 Site Menü
   Ana Sayfa
   Devrimci Bülten
   Yazýlar / Broþürler
   Açýklamalar
   Komünist Hareketten
   Ýlerici / Devrimci       Basýndan
   Kitap - Broþür PDF
   Sanat
   Görüþler

 Arþiv - Ara
   Arþiv
   Sitede Ara

 Ýletiþim
   Baðlantýlar
   Önerileriniz

_ _
{ }


_ _
{ Son Yazlar }
Devrimci ve Demokrat...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Sa...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
EMPERYALÝZM VE TÜR...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
Devrýmcý Bülten S...
Devrýmcý Bülten S...
Devrýmcý Bülten S...
Devrýmcý Bülten S...
Devrýmcý Bülten S...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Say...
_ _
{  Devrimci Bülten Sayý 77 (4) }
| Devrimci BültenAKP REJÝMÝ VE ERMENÝSTAN-AZERBAYCAN SAVAÞI ÜZERÝNE
Kemal Erdem


I-Giriþ

Erdoðan ve AKP’nin en ilginç özelliklerinden bir tanesi, iktidarýnýn belirli bir döneminden itibaren, tarihin dolabýnda dondurulmaya terkedilmiþ bazý sorunlarý, dondurucudan çýkararak bunlara yeni bir biçim vermek istemesidir. Ermenistan ile Azerbaycan arasýndaki Daðlýk Karabað sorunu da bunlardan birisini oluþturmaktadýr. Türkiye’nin desteði olmasaydý, Azerbaycan Ermenistan karþýsýnda bu kadar cüretli hareket edebilir miydi ? Ama iþin ilginç tarafý, birlikte hareket ediyor gibi görünen Türkiye ile Azerbaycan’nýn birlikte hareket edemeyeceði ya da bu iþbirliðinin çok sýnýrlý olacaðýdýr. Hem Azerbaycan’nýn hem de Türkiye’nin farklý politikalarý söz konusudur ve bu politikalar belirli bir noktadan sonra ayrýþmak zorundadýr.

 Türkiye’nin Azerbaycan aracýlýðýyla Kafkasya’yý kaþýmak istemesinin politik amacýyla, Azerbaycan’nýn Daðlýk Karabað’ý tekrar ele geçirmesinin politik amacý farklýdýr. Bu farký anlayabilmek için hem Daðlýk Karabað sorununun hem de Azerbaycan ile Ermenistan’daki iktidarlarýn arka tarihsel yapýlarýný anlamak gerekmektedir.

Ýlham Alivey babasý Haydar Aliyev’in politikasýný devam ettiren bir politika izlerken, AKP rejimi, Sovyetler Birliði daðýldýktan sonra 1990’larýn baþlarýnda Türkiye’nin bölgede geçici olarak izlediði Kafkasya ve Orta Asya’da nüfuz geliþtirme politikasýna tekrar geri dönmüþtür. Ýþin ilginç tarafý bu politikaya en büyük darbeyi ise zamanýnda Azerbaycan’da, Türkiye’nin nüfuzunda olan Turancý Ebulfez Elçibey’i deviren Haydar Aliyev vurmuþtur.

Hem Ýlham Aliyev’in hem de Azerbaycan’nýn “Tek millet iki devlet” söylemine karný toktur. Ýlham Aliyev kendi iktidarý için en büyük tehlikenin Türkiye’den geleceðini çok iyi bilmektedir. Ýlham Aliyev Daðlýk Karabað’ý tekrar ele geçirmek için Türkiye’nin desteðine ihtiyacý bulunmaktadýr ama “AKP-MHP koalisyonu” Ermenistan karþýsýndaki desteði Azerbaycan iç politikasýnda bir nüfuz elde etme ve bunu zamanla Aliyev’i devirme politikasýna baðlamak istemektedir. Karþýlýklý olarak hem Türkiye’nin hem de Azerbaycan’nýn birbirlerini farklý politik amaçlar için kullanmasý söz konusudur.

AKP rejimi, ABD ile Rusya-Çin arasýndaki küresel rekabette, sürekli olarak Rusya ve Çin aleyhine yayý germekte ve bu yayý gerecek unsurlara ve olaylara sürekli el atmakta ve de kaþýmaktadýr. Ama ilginç bir þekilde bu olaylarý ve unsurlarý da bölgesel ölçekte birbirlerine baðlamakta ve de bunlarýn sinerjisinden oluþan bir el yükseltme ya da pazarlýk politikasý oluþturmaktadýr. Bu pazarlýk politikasýnýn asýl hedefi ise, ABD ile Rusya-Çin  arasýndaki küresel rekabete belirli bir politik stres yüklemektir.

Bu politika birbirlerini tehlikeli bir þekilde besleyen ikili bir yapýya sahiptir : Bir yanda iç politikada iktidarýn konsolidasyonuna yönelik olup, öte yandan da ABD ile Rusya-Çin arasýndaki rekabeti kýzýþtýran bir yapýya sahiptir. Ama bu politikanýn en büyük tehlikesi, bir gün germe marjýnýn kalmayarak bir kýrýlma noktasýna evrilmesi ve  küresel politik dengeyi kökünden sarsacak (ki bu yeni bir dünya savaþý olur) bir sürecin kapýsýný aralamasýdýr.

Erdoðan ve AKP’nin ilginç bir þekilde Kafkasya’dan baþlayarak Ýran, Irak, Suriye ve Libya ile Doðu Akdeniz’e kadar olan hatta uyguladýðý politika hem ABD ve müttefiklerini hem de Rusya ve müttefiklerini yakýndan ilgilendirmektedir. Bu politikalarla birlikte “topluca bir emperyalist kampa intibak edilmesi” ise yeni bir sürecin kapýsýný aralayacaktýr.

Ama önce Ermenistan ile Azerbaycan arasýndaki sorununun kýsaca arka tarihsel planýna bakalým. Çünkü bu arka tarihsel plan, Türkiye ile Azerbaycan arasýndaki iliþkilerin gerçek doðasýný bize verecektir.

II-Sorunun Arka Tarihsel Planý

1980’lerde SSCB’nin merkezi yapýsýnýn M. Gorbaçov döneminde iyice zayýflamaya baþlamasýndan sonra, SSCB’yi oluþturan milliyetler, kendi sýnýrlarýný ve politik etkilerini geniþletmeye baþladýlar. Bu temelde 20 Þubat 1988’de Yukarý-Karabað Sovyeti (çoðunluðu Ermenilerden oluþur) Sovyet Ermenistaný ile birleþmeyi kabul eden bir oylama yaptý. Azerbaycan buna çok sert tepki verdi. Çünkü Yukarý-Karabað coðrafi olarak Azerbaycan’ýn ülke sýnýrlarý içerisinde bir Anklav’dý yani Azerbaycan topraklarý içerisinde bir ada biçimindeydi. Bu oylama Azerbaycan’daki milliyetçi unsurlarý harekete geçirdi ve Azerbaycan’da Ermeni katliamlarýna neden oldu.

Aðustos 1990’da Ermenistan’daki seçimleri Ermeni Ulusal Hareketi (EUH) adlý parti kazandý ve Ermenistan’ýn baðýmsýzlýðýný ilan etti. Rusya Ermenistan’ýn bu hamlesine, Azerbaycan sýnýrlarý içerisinde bulunan Yukarý-Karabað Anklav’ýndaki Ermeni direniþinin ezilmesine, Azerbaycan’a destek vererek karþýlýk verdi. Karabað’daki bazý yerleþim yerleri teker teker Azeri birliklerinin eline geçti. 23 Eylül 1991 yýlýnda Rusya ve Kazakistan’ýn gözetiminde Azerbaycan’ýn sýnýrlarý içerisinde bulunan Yukarý-Karabað’a otonomi statüsü verildi. Bu anlaþmadan yaklaþýk üç hafta sonra yani 18 Ekim 1991’de Azerbaycan baðýmsýzlýðýný ilan etti ve iktidardaki Azerbaycan Komünist Partisi Genel Sekreteri Ayaz Mutalibov ilk Cumhurbaþkaný oldu.

Ama burada ilginç bir durum söz konusudur. Yukarý-Karabað’da güçlü olan politik hareket, Ermenistan’da iktidarda olan EUH deðil Taþnak Partisi ’dir. (1) Taþnaklar, EUH’nin yani Ermenistan Hükümeti’nin kendilerinin de katýldýðý ve onayladýklarý 23 Eylül 1991 tarihli otonomi anlaþmasýný onaylamasýný istediler. Ermenistan hükümeti bunu reddederek 1992 yýlýnýn ortalarýnda Karabað’ýn tamamýnýn iþgali ile sonuçlanan bir askeri operasyon yaptý. Bu askeri operasyon sýrasýnda yaptýðý katliamlar (en önemlisi Hocalý katliamýdýr) uluslararasý kamuoyunda büyük tepkilere neden oldu.

Ermenistan’ýn bu Karabað saldýrýsý, Azerbaycan’da Ayaz Mutalibov’un (Rusya’ya daha yakýn duruyordu) Cumhurbaþkanlýðý’ndan düþmesine ve yerine Türkiye destekli Ebulfez Elçibey’in geçmesine neden oldu. A. Mutalibov’un düþmesine neden olan olaylar, Mayýs 1992’de Suþa ve sekiz gün sonra da Laçin koridorunun kaybedilmesiydi . Ama Hocalý katliamý ile birlikte bütün halk desteðini kaybetti ve 7 Haziran 1992’de yapýlan seçimlerde Cumhurbaþkanlýðý’ný E. Elçibey’e býraktý.

Böylece Türkiye Azerbaycan Halk Cephesi (AHC) ve onun lideri E. Elçibey aracýlýðý ile Azerbaycan’ý kendi ekonomik, politik ve askeri nüfuzu altýna alma olanaðý elde etti. Türkiye Azerbaycan’daki Milliyetçi-Turancý iþbirlikçileri ile Azeri petrollerinden büyük pay almayý umuyordu ama bununla birlikte de Azerbaycan aracýlýðý ile Kafkasya ve Orta Asya’nýn kalbine doðru ilerleyerek buralardaki nüfuzunu arttýrmýþ olacaktý ve yine Azerbaycan ile birlikte Ermenistan’ý dörtte üç oranýnda kuþaratak ve Gürcistan ile de anlaþarak Ermenistan’ýn tamamen diz çökertilmesini ve kendilerine baðlanmalarýný saðlayacaklardý.

Ama Türkiye ve Azerbaycan, bunun bu kadar kolay olmayacaðýný çok kýsa bir zaman sonra göreceklerdi. Ermenistan, Türkiye ile Azerbaycan arasýndaki yakýnlaþmaya, Rusya ile yakýnlaþma ile karþýlýk vererek, Ankara-Bakü yatay eksenini, Moskova-Erivan-Tahran dikey ekseni ile kesmeye çalýþtý.

Ýktidara gelen E. Elçibey, Karabað’daki Azerileri de örgütleyerek, Karabað Ermenilerinin merkezi olan Stepanakert’e saldýrdý. Karabað’ýn yaklaþýk yüzde kýrklýk bir bölümü tekrar Azeri birliklerinin eline geçti ve Ermeniler geri çekildiler. Bu saldýrý sýrasýnda Azerbaycan Rusya tarafýndan destek görüyordu çünkü Ermenistan Cumhurbaþkaný Ter Petrosyan bu dönem Amerikan yanlýsý bir politika izliyordu ve bu durum Rusya’yý rahatsýz ediyordu. Azerilerin Karabað’da ilerlemeleri karþýsýnda Ermenistan’da Savunma Bakaný deðiþti ve Vasken Manukyan, Vasken Serkisyan’ýn yerine geçti ama bununla birlikte isteksiz bir biçimde de olsa Ermenistan Mayýs 1992 yýlýnda “Manukyan Doktrini”ni kabul ederek Baðýmsýz Devletler Topluluðu (BDT)’na girdi. Zaten Rusya’nýn da istediði buydu. Ama yine bu dönemde EUH ile Taþnak Partisi arasýnda iliþkiler de gerginleþti ve Ter Petrosyan “KGB ajaný olduðu ve darbe planladýðý” gerekçesiyle Taþnak Partisi Genel Sekreteri Hrayir Marukyan’ý bir Cumhurbaþkanlýðý kararnamesi yayýnlayarak Ermenistan’dan kovdu.

1992’nin sonlarýndan 1993’ün Mart ayýna kadar olan geçici bir ateþkesin ardýndan savaþ tekrar Ermeni kuvvetlerinin saldýrýsý ile baþladý. Muhtemelen Rusya bu dönemde Azerbaycan’dan desteðini çekerek, Ermenistan’a daha yakýn duruyordu. Nisan 1993 yýlýnda Ermeniler Kelbecer reyonunu iþgal etti ve Türkiye bunun üzerine Ermenistan sýnýr kapýsýný kapattý. Ermenistan kuvvetlerinin ilerlemesi sonucunda, Azerbaycan’ýn Karabað’ýn etrafýndaki yedi reyonu iþgal edildi. Karabað’ýn dýþýnda Azerbaycan topraklarý içerisinde Ermenistan’ýn bu ilerleyiþi hiç kuþkusuz belirli bir politik stratejinin ürünü olarak gerçekleþiyordu. Amaç daha sonraki diplomatik görüþmelerde daha avantajlý bir konumda olmaktý.

Ermeni kuvvetlerinin Azerbaycan topraklarý içerisinde bu ilerlemesi karþýsýnda Türkiye, Azerbaycan’ýn yanýnda savaþa dahil olacaðý açýklamasýný yaptý ancak Rusya’nýn III. Dünya savaþý çýkar uyarýsý karþýsýnda geri adým atarak  olaylarý izlemeye baþladý.  

Ermeni kuvvetlerinin ilerlemesi karþýsýnda Azerbaycan cephesinde bozgunlar yaþanmaya baþladý ve cephe komutaný Süret Hüseynov ile E. Elçibey arasýnda anlaþmazlýklar baþ gösterdi. E. Elçibey’in S. Hüseynov’u görevinden almak istemesi karþýsýnda, Haziran 1993’te Gence þehrinde S. Hüseynov liderliðinde Elçibey karþýtý bir isyan baþgösterdi. Bu isyan karþýsýnda Elçibey, Meclis Baþkaný Haydar Aliyev’i Nahçývan’dan Bakü’ye çaðýrdý. Bakü’ye Elçibey’e yardým için gelen H. Aliyev, Elçibey’e karþý tavýr alarak, S. Hüseynov ile birlikte hareket etti ve Elçibey’in istifa etmesine neden oldu. Bunun üzerine Elçibey’in Cumhurbaþkanlýðý yetkileri H. Aliyev’e geçti ve Aðustos 1993’teki hileli seçimleri H. Aliyev % 99 (!) ile kazandý. Azerbaycan’daki bu iç karýþýklýk (bir darbedir) sýrasýnda Azerbaycan’ýn Aðdam, Cebrail, Füzuli, Kubatlý, Zengilan reyonlarý Ermenistan’ýn eline geçti.

Haydar Aliyev’in Süret Hüsyenov ile birlikte iktidarý ele geçirmesi (daha sonra bu ikilinin de arasý açýlacaktý), bir Ýngiliz-ABD-Rus iþbirliðinin ürünüydü, ki Türkiye bu durumu hiçbir zaman içine sindiremedi. Süret Hüseynov Ruslardan destek görüyordu ve onlarýn býraktýðý silahlar ile silahlanmýþtý. Haydar Aliyev’e de Ýngiltere ile ABD destek veriyordu. 1993 yýlýnýn bu döneminde, Ýngiltere ile ABD, Boris Yeltsin’e içeride eski rejim yanlýlarý karþýsýnda da destek veriyorlardý. Rusya’da parlamentonun B. Yeltsin’nin emriyle bombalandýðý ve Yeltsin’nin iktidarýn iplerini tamamen eline aldýðý 1993’ün sonbaharýnda, Yeltsin ABD-Ýngiltere ya da kýsaca NATO’dan destek görmüþtü. Bu iþbirliðinin Kafkasya’da devam etmesi ve Yeltsin’nin bu dönemde elinin güçlendirilmesi gayet normal ve mantýklýydý.

Türkiye’nin hayallerini süsleyen Azeri petrolleri, Haydar Aliyev’in iktidara gelmesiyle, ABD-Ýngiltere ve Rus þirketlerine akmaya baþladý. Haydar Aliyev iktidara gelmesine destek veren ülkelerin þirketleri ile Eylül 1994 yýlýnda yaklaþýk 5 milyar Sterlinlik bir anlaþma imzaladý ve bu anlaþma “Yüzyýlýn Kontratý” olarak anýlmaktadýr.

Ýþte Türkiye’nin Azerbaycan’daki darbe faaliyetleri de bu andan itibaren baþladý. Elçibey’e karþý yapýlan darbe ile Azerbaycan’daki nüfuzunu kaybeden Türkiye, Azerbaycan’a karþý yeni bir politikayý devreye soktu. Bu politika ikili bir yana sahipti ama birbiriyle uyumlu olacak bir þekilde planlanmýþtý. Bir yandan Türkiye, H. Aliyev yönetimi ile yakýn iliþkiler kurmaya ve sürdürmeye çalýþýyordu ve böylece orada kökleþmeye çalýþýyordu. Öte yandan da oradaki Turancýlar ile (bunlar Azerbaycan Halk Cephesi’nde örgütlenmiþlerdi) H. Aliyev’e karþý darbe hazýrlýyordu ve Azerbaycan’da politik durumu kendi lehine çevirmeye çalýþýyordu.

1994 yýlýnda Rusya’nýn dayatmasý ile Azerbaycan ile Ermenistan arasýnda bir ateþkes anlaþmasý yapýldý ve Karabað sorununun çözümü zamana yayýldý. Azeri saldýrýlarý ile Ermenistan’ý korkutan ve güvenlik sorunlarýný onlara “hatýrlatan” Rusya, 1992 yýlýnda Ermenistan’ýn BDT’ye katýlmasýný saðladý. Böylece 1992 yýlýnda Rusya ile Ermenistan arasýnda stratejik bir iliþkinin  temelleri atýlmýþ oldu. Bunu elde ettikten sonra Rusya bu sefer, Ermenistan aracýlýðý ile Gürcistan ve Azerbaycan’ýn toprak bütünlüðünü tehdit ederek (Gürcistan’da Güney Osetya ve Abhaz sorunu ile ve Azerbaycan’da Yukarý-Karabað sorunu ile) onlarýn BDT’ye katýlmasýný saðlamak istemiþtir, ki daha sonralarý bunu da baþarmýþtýr.

Elçibey’in gidiþinden sonra Eylül 1993’te H. Aliyev Azerbaycan’ý BDT’ye katmýþtýr ama Rusya’nýn Azerbaycan’da asker bulundurmasýna karþý direnmiþtir ve hiç kuþkusuz bunu da Ýngiltere ve ABD’ye daha fazla yaklaþma tehdidi ile gerçekleþtirebilmiþtir. H. Aliyev iktidarda kalmasýnýn, Rusya’nýn çýkarlarýný da belirli dereceye kadar tatmin etmekten geçtiðini iyi anlamýþtý ve kendi çapýnda bir denge politikasý izliyordu ve de bu denge politikasý aracýlýðý ile kendisine manevra alaný açýyordu. Türkiye’nin kendisine darbe yapmasýna karþýn onun ile ipleri koparmamasýnýn altýnda yine bu denge politikasý yatýyordu. H. Aliyev birbirine rakip ne kadar devlet varsa onlarla yakýnlýk politikasý izliyordu ve böylece seçenekleri fazla tutuyordu. Bir devlet üzerine fazla geldiði zaman diðerine yanaþmakla tehdit ediyordu ve böylece bütün devletler ile arasýna bir mesafe koymayý baþarýyordu.

H. Aliyev iktidara geldikten sonra, Rusya onu devirip kendisine daha yakýn olan bir rejim kurmak için bir çok darbe tezgahladý ama her seferinde Aliyev bunlarý savuþturmasýný bildi ve buna raðmen Rusya ile de ipleri koparmadý. H. Aliyev’in bu ince stratejisi biraz da koþullarýn dayatmasýndan kaynaklanýyordu. Rusya her ne kadar H. Aliyev’den rahatsýzdýysa da kendi çýkarlarý açýsýndan ondan daha kötü olacak bir iktidara da karþýydý. Yani tamamen bir devlete baðlý olacak (örneðin Elçibey gibi tamamen Türkiye’ye yanaþacak) ve böylece Aliyev’i aratacak bir iktidara da karþýydý. Onun için kötü bir seçenek ile karþýlaþmaktansa varolan ile yetinmeyi de biliyordu.

Böylece Rusya 1994 yýlýna gelene kadar Kafkaslar’da nüfuzunu Ermenistan’dan Gürcistan’a ve Azerbaycan’a kadar tekrar arttýrmýþ ve bunu da Güney Kafkasya’daki ülkeleri birbirine karþý kullanarak yapmýþtýr.

Bütün bu iliþkiler içerisinde Karabað sorunu stratejik bir yere sahiptir ve bu sorunun çözümü Rusya’nýn Kafkaslar’dan ve Orta Asya’dan uzaklaþtýrýlmasýna ve hatta uluslararasý alanda zayýflatýlmasý sorununa neredeyse göbekten baðlýdýr.

III-AKP’nin Kafkasya ve Rusya Politikasý

Türkiye sürekli olarak Rusya’ya farklý cepheler açarak (Suriye, Libya, þimdi de Azerbaycan) ve onu bölgesel ölçekte geniþ bir cepheye yayarak zayýflatmaya çalýþmaktadýr. Ama çýplak bir gözle de görülebileceði gibi, Türkiye’nin Rusya ile bu rekabeti tek baþýna yapacak gücü yoktur. Rusya’ya sürekli farklý cepheler açmanýn, ABD ile müttefiklerine Türkiye’nin bir göz kýrpmasý olduðu ve Türkiye’nin onlarýn yanýnda stratejik olarak yeralabileceði beklentisi oluþturmak olduðu çok açýktýr.

Uzun zamandan beri ABD’nin ama son olarak da Trump yönetiminin AKP iktidarýndan bir NATO müttefiki olarak beklentisi bulunmaktadýr: Denge politikasýný býrakarak ABD ve müttefikleriyle tam stratejik iliþki geliþtirme. Erdoðan bu beklentiyi ABD yönetimlerinde sürekli diri tutarak ve bunu da zaman zaman bölgede farklý politikalar çerçevesinde iþbirliði noktalarý (Suriye’de Fýrat’ýn doðusunda , Libya’da NATO desteði aracýlýðýyla General Hafter’in ilerlemesinin durdurulmasý gibi) oluþturarak yapmaktadýr.

Erdoðan ve AKP, ABD ve Rusya arasýndaki stratejik denge konumlanmasýný bozmadan ve bu konumlanma aracýlýðýyla “küçük küçük kazanýmlar elde ederek” ilerleme taraftarýdýr. Bir kampa stratejik baðlanmanýn kendi iktidarý için bir tehlike oluþturduðunu ve kýsa bir zaman sonra yýkýmýna neden olacaðýný Erdoðan çok iyi bilmektedir. Erdoðan’ýn bu stratejik denge konumuna en büyük tehlike Rusya’dan deðil ama ABD’den gelmektedir. ABD Rusya gibi bu konumu artýk kabul etmemekte ve deðiþtirmesi için baský yapmaktadýr.  Ýþte bu baskýya direnmenin yollarýndan bir tanesi de, ABD ve müttefiklerinin stratejik hedefleri doðrultusunda adým attýðý izlenimi  oluþturmaktadýr. Bu adýmlar þimdilik taktik çerçeveye sahiptirler ama ABD’nin bu adýmlarla yetinmeyeceði açýktýr. Özellikle ABD seçimlerinden sonra hem Demokratlarýn hem de Cumhuriyetçilerin Türkiye’nin ABD’ye tam baðlanmasý için baskýlarý artacaktýr.

Erdoðan Karabað politikasýyla Kafkaslar’da nereye kadar gitmek istemektedir ?

Hiç kuþkusuz Erdoðan Rusya ile karþý karþýya gelmek istememektedir ve Azerbaycan’nýn iþgal edilen yerlerinin tekrar geri alýnmasý politikasýyla yetinerek, bu cephedeki baskýyý (yine Libya’da da öyle)  Suriye’de,  Rusya’nýn Esad rejimiyle kendi  üzerine fazla  gelmesini önlemek için bir baský unsuru olarak kullanmak istemektedir. Ancak MHP faktörü iþin rengini deðiþtirmektedir. MHP ise daha fazla ABD’ci ve anti-Rus bir yaklaþýma sahiptir ve  AKP’nin denge politikasýna karþýdýr ve de AKP’nin bu politikasýnýn deðiþeceði beklentisi içerisindedir. Erdoðan denge politikasý içerisinde, Devlet Bahçeli’nin bu beklentisini de belirli bir noktaya kadar tatmin eden politik manevralara ihtiyacý vardýr. Azerbaycan’ýn Karabað politikasýna desteðinin bir nedeni de bu olsa gerek. Ama AKP içerisinde MHP gibi düþünen bir politik kanadýn olduðu (Mehmet Aðar-Süleyman Soylu ikilisiyle birlikte Pelikancýlar) da bilinmektedir. Yine bunlara Savunma Bakaný Hulusi Akar da eklenebilir.

Erdoðan’ýn AKP içerisinde denge politikasý taraftarý olduðu ve bu politikanýn en güçlü savunucusu olduðu kuþkusuzdur. Ama bu politika hem devlet içinde hem de AKP içinde ve yine müttefiði tarafýndan yani MHP tarafýndan baský altýna alýnmýþ ve kuþatýlmýþ durumdadýr. Aðýr ekonomik kriz ile AKP’nin seçmen tabanýnýn erimesi ve Cumhurbaþkanlýðý Hükümet Sistemi’nin yüksek oy oraný isteyen yapýsý da bu denge politikasýný tehdit etmektedir. Þayet bu denge politikasý iç ve dýþ etkenlerin birleþmesiyle yokolur ve ABD’ci kanat iktidar olursa ve Erdoðan bu mecraya sürüklenirse, ne Karabað sorunu sýnýrlý bir sorun ne Suriye, Libya,Irak ve Ýran sorunlarý sýnýrlý sorunlar olarak artýk kalýrlar. Yeni dönem bu andan itibaren bölgede  “vekil örgütlerle nüfuz aramadan vekil devletlerle nüfuz aramaya” dönüþmüþ olur.

Erdoðan’ýn ince bir þekilde örmüþ olduðu ama ayný zamanda pamuk ipliðine baðlý olan Rusya’ya karþý yayý germe politikasýnýn geleceði, kendi iktidarýnýn evriminde yatmaktadýr.

IV-AKP’nin Azerbaycan Politikasýnýn Çerçevesi ve Yönü

AKP Azerbaycan ile  nasýl bir iliþki geliþtirmek istemektedir ?

Türkiye’nin etrafýnda yayýlma politikasý izleyen bir rejimin Azerbaycan’da etkili olmak istememesi eþyanýn tabiatýna aykýrý olur. Hiç kuþkusuz AKP geçmiþteki hükümetlerin yaptýðý gibi Azerbaycan’ý Türkiye’nin nüfuzu altýna almak istemektedir. Ama Azerbaycan meselesi Suriye meselesinden de hassas olup hem bedeli çok yüksektir hem de Rusya’nýn geçmiþte de belirttiði gibi Türkiye’nin direk Rusya aleyhine müdahil olmasý durumunda dünya savaþýný tetikleyecek bir yapýya sahiptir.

AKP rejiminin ve ideolojisinin Sünni yapýsý Azerbaycan iç politikasýnda etkili olmaya da engeldir. Çünkü Azerbaycan çoðunluðu Þii olan bir toplumdur ve burada etkili olma din temelli deðil ancak milliyetçilik temelli olabilir ki, bu da MHP’nin önemini arttýrmaktadýr. Kalký ki MHP geçmiþte Azerbaycan’da E.Elçibey ile iktidar dahi oldu ve onun Haydar Aliyev tarafýndan devrilmesini ve bu düþmanlýðý da hiçbir zaman unutmadý. Ýþin ilginç tarafý, 1994 yýlýnda Haydar Aliyev’e darbe düzenleyenlere önemli destek veren Türk devlet kadrolarýnýn (Mehmet Aðar gibi) ve MHP’nin bugün AKP ile birlikte Türk devleti içerisinde yine etkili olmasýdýr. Hiç kuþkusuz Ýlham Aliyev bunu önemle dikkate almaktadýr.

Ýlham Aliyev Daðlýk Karabað sorununun çözümü dýþýnda, Türkiye’nin istediði Rusya’nýn karþýya alýnmasýna ve böylece giderek Türkiye’ye daha baðýmlý hale gelinmesine karþýdýr. Bunun kendi iktidarýnýn yýkýmý olacaðýný iyi bilmektedir. Karabað sorununun dýþýnda Azerbaycan’ý Rusya’dan tam koparma giriþimi ters tepecektir. Kaldý ki böyle bir politika Ermenistan’ýn Rusya desteðiyle daha güçlü bir þekilde Azerbaycan’a saldýrmasý olacaktýr. Avrupa da buna destek verecektir.

Erdoðan’ýn denge politikasý, Rusya’nýn tam karþýya alýnmasýný içermediði için, Erdoðan ile Aliyev arasýnda Karabað ile sýnýrlý kalacak bir iþbirliðine olanak tanýmaktadýr. Erdoðan Karabað sorununu, Ýlham Aliyev rejiminin içine Türk milliyetçiliði aracýlýðýyla sýzýp ve onu istikrarsýzlaþtýrmak için kullanýr mý ? Bu olabilir ancak Azerbaycan’da güçlenecek bir MHP’nin iç politikada kontrolü de artýk zor olacak ve bu güçlenme içeride bir milliyetçi darbe mekaniðine de zemin hazýrlayabilecektir. Erdoðan’ýn bunu hesap etmemesi mümkün deðildir.

V-Sonuç

Karabað sorununun ve  buradaki Ermeni iþgalinin  altýnda aslýnda, 1915 Ermeni Soykýrýmý yatar ve bu soykýrýmýn yaratmýþ olduðu güvensizlik ve tarihsel yarýlma Ermenistan’ý farklý politik arayýþlara ve sürekli Türk tehlikesini dengeleyecek bir politika arayýþýna sürüklemiþtir. Karabað’ýn iþgali iþte bu arayýþýn ürünüdür. Ermenistan Karabað iþgaliyle, Ýran ile karasal baðlantý arayarak,Türkiye-Azerbaycan ve Gürcistan kuþatmasýný yarmaya çalýþmýþtýr. Bu üç devletin birlikte hareket etmesi, Ermenistan’ýn yokolmasý anlamýna gelir. Bundan dolayý Türkiye ile Ermenistan arasýndaki tarihsel husumet çözülmeyene kadar Karabað sorununun çözülmesi mümkün deðildir. Ancak  birgün Türkiye’de ortaya çýkacak olan bir Demokratik Cumhuriyet, uygulayacaðý barýþçýl politikalarla, Ermenistan’ýn ve Ermeni Ulusu’nun tarihsel korkularýna son vererek, onlarla hak eþitliðine ve güvene dayalý bir iliþki kurduðu zamandýr ki yani Ermenistan’ýn güvenlik sorunu ebediyen çözüldükten sonradýr ki, Karabað meselesi de ebediyen çözülmüþ olacaktýr.

Dipnotlar :
(1) Taþnak Partisi olarak kýsaca belirtilen parti aslýnda Ermeni Ulusal hareketinin en köklü partisidir ve asýl adý Ermeni Devrimci Federasyonu (EDF)’dur.1890 yýlýnda Gürcistan’da Tiflis’te kurulmuþtur ve zaman içerisinde hiç kuþkusuz evrim geçirmiþtir.

|
_ _