 |
PDK Devrimci Bülten - Sayı 38 (4) |
 |
 |
POLİTİKA ve ÖRGÜT (A.H.YALAZ) Dünya komünist ve devrimci-demokrat hareketi içinde, bu arada Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da da örgüt sorunu en tartışmalı sorunlardan biri olagelmiştir. Örgütlenme alanı, kendimi komünist hareket ile sınırlarsam eğer, bu hareket içinde görüş ve uygulama ayrılıklarının en çok görüldüğü alanlardan biridir. Kapitalizm varoldukça ve ona karşı savaşım sürdükçe bitmeyecek bir tartışmadır bu. Türkiye ve Kuzey Kürdistan komünist hareketi, diğer birçok konuda olduğu gibi, örgüt sorununda da aşırılıklarla ayırt edilir. Biz aşırılıkları pek severiz. Örgüt ya fetiştir ya da her şeye kadir bir şey. Ya alelacele bir örgüt kurarız ve ona olmadık unvanlar veririz ya da örgüt olmak öyle kolay iş değildir. Ya acımasız bir düşman karşısında ona karşı onun “iyi niyetine” güvenerek örgütleniriz, ya da öylesine “gizli” örgütleniriz ki, hemen hiç kimse varlığımızdan haberdar değildir (Şimdi İnternet’teki web sayfaları sayesinde var olduğumuzu kolaylıkla ilan edebiliriz). Örgüt sorunu, Devrimci Bülten’in sayılarında, haklı olarak, birçok kez işlendi. Öylesi bir tarihsel-politik dönemden geçiyoruz ki, en yalın marksist-leninist ilkeleri savunmak büyük bir ideolojik ve pratik önem taşıyor. Komünist örgüt düşününün propagandası da büyük bir ideolojik öneme sahip. Bu yazıda, sorun, bir kez daha ve politikayla ilişkisi çerçevesinde ele alınacaktır. Böyle yapılacaktır; çünkü, politikanın, politik savaşımın ve onun bir aracı olarak politik örgütün ne olup ne olmadığı konusunda hatalı bulduğum görüşlerin, hem de Marksizm’in krizine müdahale etmeyi öncelikli bir görev olarak saptayan çevrelerde, etkili oldukları anlaşılmaktadır. Bu çevrelerden birinde yer alan ve Marksizm’in krizi, bu krizin nedenleri ve krizden çıkış yolları üzerinde düşünen, soran ve sorgulayan bir komünist devrimciyle 2004 yılının son aylarında çeşitli teorik ve politik sorunları tartışma olanağı buldum. Bu tartışmalarda ortaya çıkan görüş ayrılıklarımız, hazırlamayı planladığım bu yazının içeriğini oldukça değiştirmeme neden oldu. Bu yoldaşa göre, örneğin PDK, devrimci bir karaktere sahip olmadığı gibi, politik bir örgüt de değildir. İçinde yer aldığı çevre de bu özelliklere sahip değildir. Bu görüşler beni 20 yıl öncesine, o zamanki TKP/ML Hareketi içindeki görüş ayrılıklarının tartışıldığı döneme götürdü adeta. TKP/ ML Hareketi içinde tasfiyeci bir hizip oluşturanlara göre, TKP/ML Hareketi politik bir örgüt değil, ideolojik bir akımdı; ama politik bir örgüt gibi davranmıştı vb. O dönemde “Yeni İlericiler” olarak adlandırdığım çevrenin ideologlarıyla (!), tek yanlı olmak zorunda kalan, bir polemik yürütmüştüm. Kimseyi bir diğer kimseyle karşılaştırmaksızın söylemeliyim ki, artık, örgüt sorunlarını bu düzeyde yeniden ele almak zorunda kalmamak gerekir. Örgüt sorunu üzerinde neden be denli ısrarla duruyoruz? Duruyoruz; çünkü, diğer şeylerin yanı sıra, amaçla araç (örgüt) arasında diyalektik bir ilişki vardır. Amaca uygun düşen örgüt biçimi olmazsa amaca ulaşılamaz. Yaşanılan ve hedeflenen yönde ilerlemesi istenen süreç üzerinde gereken etki yapılamaz. Sosyalist politik savaşımda örgüt her şey demek değildir; ama sağlam bir (gizli)örgütün yoksa kapitalizm koşullarında çalışmanın sürekliliğini sağlayamaz ve kendini yeniden üretemezsin; politikada ciddiye alınmaz ve bağlaşıklarınla ilişkilerinde politik bağımsızlığını koruyamazsın; düşmanını yenemez ve geleceği kuramazsın. PDK’nın büyük bir örgüt olması, örgütsel sorunlarının karmaşıklaşması, ya da kısa veya orta erimde büyük bir örgüt durumuna gelme beklentisi içinde olmamız vb. değil bizi örgüt sorunu üzerinde böylesine ısrarla durmaya iten. Temel çalışma biçimi olarak propaganda çalışmasını seçen, daha doğrusu içinde bulunduğu gelişme aşaması nedeniyle seçmek zorunda kalan ve henüz oldukça küçük bir politik örgüt olan PDK, amaçlarını gerçekleştirmek için olmazsa olmaz araçlardan biri olan örgüte, örgüt sorununa, dolayısıyla örgüt teorisine büyük bir önem vermektedir. Bu sorunun tartışılması üzerinde, sınıf savaşımının bugünkü düzeyi ve örgütsel sorunlarımız bunu gerektirdiği için değil, geleceğe hazırlandığımız için ısrar ediyoruz Çok yönlü ve ağır bir kriz içinde varlığını sürdürmeye çalışan bir hareketin parçası olan ve bu hareketin sorunlarını kendi sorunları olarak gören PDK, sosyalist savaşımının gelecek büyük günleri için teorinin ve örgütün hazırlanması gerektiği görüşündedir. Teorik ve örgütsel olarak görece hazır olan bir örgüt ya da hareket büyük toplumsal hareketliliklerden devrim ve sosyalizm savaşımı için en büyük ölçüde yararlanmasını bilecektir. PDK, haklı olarak leninist örgüt teorisi olarak adlandırılan teorinin titizlikle irdelenmesi ve kapitalist sistemin ve sistem içinde yaşanan sınıf savaşımının geçirdiği değişimler hareket noktası olarak alınarak geliştirilmesi gerektiğini görüşündedir. Örgütlerin işlev gördükleri toplumsal koşullar, sürekli olarak ve kimi dönemlerde köklü olarak değişiyor. Komünist örgütler bu değişimleri kendi örgütsel yapılarına yansıtmak ve kendilerini yeniden yapılandırmak zorundadırlar. Örneğin, gerek sermayenin örgütlenme biçimlerindeki gerekse işçi sınıfının yapısındaki değişimler (sanayi sektöründen hizmet sektörüne doğru kayma gibi) leninist örgüt teorisini nasıl etkiler? Leninist örgüt teorisinde eskiyen öğe ya da öğeler var mıdır, varsa ne ya da nelerdir bunlar? Bu teorinin hangi yönlerden geliştirilmeye gereksinimi vardır? Sözün kısası, toplumun ekonomik, toplumsal-sınıfsal, politik ve kültürel yapılarındaki ve genel olarak politik savaşım teorisi ve pratiğindeki değişimler örgüt teorisine ve örgüt pratiğine yansıtılmak zorundadır. Politika nedir? Politika, politik sistem, politik savaşım, politik akım, politik örgüt vb. komünist harekette çok sık kullanılan kavramlar. Politika deyince ne anlaşılmak gerekir? Politika kavramının neyi yansıttığı konusunda, kendini marksist olarak tanımlasın ya da tanımlamasın, bu alanda akademik çalışma yürütenler arasında da çok farklı görüşler var. Politikanın dar anlamda olduğu gibi, geniş anlamda da tanımları yapılabilir. Bana göre, dar anlamda politika, devlet, devlet politikası, devlet organları ve onların çalışma biçimleri, politikacılar, politik partiler, seçimler vb. gibi şeyleri konu alan bir uğraştır. Daha da dar anlamıyla politika, devlet görevlerinin yerine getirilmesi olarak tanımlanabilir. Geniş anlamda politikadan anlaşılması gereken de, değişik sosyal sınıfların, sınıf katmanlarının ve diğer politik oyuncuların varolan ekonomik, toplumsal, politik ve kültürel ilişkilerin korunması veya değiştirilmesine ilişkin teori ve pratikleridir. Bu geniş anlamıyla politika, kısaca, varolan ekonomik, toplumsal, politik ve kültürel ilişkilerin korunması ya da değiştirilmesi uğraşıdır. Vurgulanmalıdır ki, politikanın odağında devlet vardır. Devlet işlerinin görülmesi, devlet işlevlerinin yetine getirilmesi vardır. “ ‘Yeni İleri’nin Revizyonist ‘İdeolojik Örgüt’ Teorisinin Eleştirisi” başlığını taşıyan ve 20 yıl önce yazdığım bir yazıda, politikayı, politik değerlendirmeler ve saptamalar yapmakla, program, strateji ve taktikler hazırlamakla ve politik savaşımı da politik iktidarın fethi için yürütülen kitlesel savaşımla sınırlayan tasfiyeci hizbin politika anlayışını eleştirirken şöyle yazıyordum: “ ... Doğadaki, toplumdaki ve düşüncedeki her olay, fenomen gibi, toplumsal bir uğraş olan, toplumsal etkinliklerin bir unsuru olan politika da diyalektiktir, yani, diğer şeylerin yanı sıra, çatışmalıdır, karşıtların birliği ve mücadelesidir. Politikayı, yapay ayrımlar yaparak, mücadele unsurunu koparıp alarak, tespitler, tezler, vb düzeyine indirgemek politika biliminden uzaklaşmaktır... “ Konuyu ayrıntılı olarak irdeleyelim. Bir üstyapı kurumu olarak politika, genel ve özlü bir tanımla, Lenin’in dediği gibi, “sınıflar arasında kavga demektir” (Kültür ve Kültür İhtilali Üzerine, s.170) ... Politika kavramı, Yunanca toplumsal örgüt anlamına gelen politeia sözcüğünden türetilmiştir. Yani, politika deyince akla toplum, sınıflar, sınıflar arası ilişkiler, çıkarlar, çıkarlar için mücadele, kısacası sınıf mücadelesi gelir. Politika insan toplumunun sınıflara bölünmesinin bir ürünüdür. Ne zaman ki insan toplumu sömürenler ve sömürülenler, yönetenler ve yönetilenler olarak bölündü, yani sınıflar ve devlet ortaya çıktı, toplumsal bir uğraş olan politika da tarih sahnesinde kendine ayrılmış yeri aldı. Sınıfların ve sınıf egemenliği aracı olarak devletin bulunduğu her yerde politika vardır. Politikasız sınıflı toplum, sınıflı toplumsuz politika olmaz. Tarihsel bir olay olan politikanın konusu insan toplumu, sınıflar ve sınıflar arası mücadeledir. “ Yukarıdaki tanımın yanı sıra politikanın başka tanımları da yapılabilir. Politika, temelde, sınıf mücadelesinin kaynağı olan farklı sınıfsal ekonomik çıkarların gerçekleştirilmesi için girişilen uğraştır. Toplumun altyapısını oluşturan üretim ilişkilerinin hukuksal ifadesi olan mülkiyet ilişkilerini etkileme, koruma ve değiştirme uğraşı politikadır. Bir toplumun yerini bir başka topluma bırakması, temelde o toplumun temelini oluşturan üretim ilişkilerinin yerini başka üretim ilişkilerine bırakmasıdır.Üretim ilişkileri ve onların hukuksal (üstyapısal) ifadesi olan mülkiyet ilişkileri mevcut devletin koruyuculuğu altındadır.Bundan dolayıdır ki,toplumsal ilişkilerin doğurduğu bir üstyapı kurumu (politik üstyapı) olarak devletle ilişkili her şey politiktir. Yasmayı, yürütmeyi ve yargıyı ilgilendiren her çalışma politik bir çalışmadır. “ Politikanın kaynağı ekonomidir, bir başka deyişle toplumsal bir çalışma olan üretim çalışmasıdır. Lenin, politikayı ekonominin yoğunlaşmış ifadesi, olarak tanımlarken bunu anlatır.Bir üstyapı kurumu olarak politika, toplumsal altyapı tarafından belirlenir; ve aynı zamanda onun üzerinde aktif karşı etkide bulunur. Politikanın odağında politik üstyapı olarak devlet vardır. Devlet, ekonomik hareketi aynı yönde ya da tersi yönde etkileyen toplumsal bir organizmadır. Bundan dolayıdır ki, devletin sözünün edildiği yerde politikanın sözü edilir. Politika ve devlet ayrılmaz iki kavramdır. “ Politikayı, ideoloji doğrultusunda toplumun, en başta da onun politik üstyapısının değiştirilmesi ya da korunması uğraşı olarak da tanımlayabiliriz. Politika düşünsel ve maddi yanlarıyla bir bütündür. Politika sınıfsal çıkarlar tarafından belirlenir; ve sınıfsal çıkarların gerçekleştirilmesinin yöntemidir. Onsuz sınıfsal çıkarlar savunulamaz ve gerçekleştirilemez. Politikayı, eş deyişle toplumu kim yönetecektir? Tarihsel olarak gerici sınıflar mı, yoksa ilerici, devrimci sınıflar mı? Birinci durumda, politika, statükonun korunması anlamına gelirken, ikinci durumda toplumsal gerçeklikte değişiklik anlamına gelir. Değişiklik vardır, değişiklik vardır. Devrimci olmayan ilerici sınıflar ve onların politik temsilcileri (gruplar, partiler, vb.) mevcut devlet iktidarı altında değişikliklerden (reformlar) yana olurlarken (bu reformist politikadır), devrimci sınıflar ve onların politik temsilcileri toplumda ve devlette devrimci dönüşümlerden yana olurlar (bu devrimci politikadır). Devrimci politika var, devrimci politika var. Küçük-burjuva devrimci politika kapitalizmi, dolayısıyla sömürü ve egemenlik ilişkilerini kaldırmaya yönelmezken, komünist devrimci politikanın fonksiyonu tam de budur. Komünist devrimci politika (ya da pratik) toplumsal ilişkilerin (devlet de bu ilişkilere dahildir) köklü devrimci dönüşüme uğratılmasına yönelir. Ve, Lenin’in yazdığı gibi, “ ... sınıfların en temel, ‘belirleyici nitelikte’ çıkarları, genel olarak ancak köklü siyasal değişiklikler sonucu tatmin edilebilir; ve özel olarak da, proletaryanın temel iktisadi çıkarları ancak burjuvazinin diktatörlüğünün yerine proletarya diktatörlüğünü koyacak bir siyasal devrimle tatmin edilebilir. ... (Ne Yapmalı?, Sol yayınları, s.61, dipnot) “ Sınıf mücadelesinin çeşitli biçimleri vardır: ideolojik, politik ve pratik-ekonomik. Politik mücadele görünüşteki politik ilkelere, düşüncelere, kavramlara, isteklere karşın (politika bunların çatışması gibi görünür) öze ilişkin bir mücadeledir, uğraştır. Genel olarak ve temelde ekonomik çıkarların tatmin edilmesi mücadelesidir. Politika toplumsal ilişkileri konu aldığından ve insan toplumu farklı çıkarlara sahip geniş insan grupları (sınıflar) olarak bölündüğünden her bir sınıf ya da sınıf bölümünün ekonomik çıkarlarının gözetilmesi üstyapıda politik çıkarların gözetilmesi olarak yansır. “ Proletaryanın devrimci politikası kapitalist burjuvazinin ekonomik, toplumsal, politik egemenliğine son vermeye, altyapısı ve üstyapısıyla yeni bir toplum kurmaya yöneliktir. Proletaryanın devrimci politikası (gerçek sınıf politikası) kapitalist toplumsal ilişkiler sistemini dönüşüme uğratma politikasıdır. Ancak, bu, proletarya yalnızca politik iktidarın fethine ilgi gösterir demek değildir. Proletarya, kapitalist sistem içinde kapitalist devleti, devlet yönetimini, yasamasıyla, yürütmesiyle, yargısıyla bütün devlet işlerini kendi sınıfsal çıkarları yönünde etkilemeye çalışır, politika yapar. Politika son derece karmaşık bir toplumsal faaliyettir; ama bu, yalnızca eğitim görmüş kişiler politika yapar demek değildir. Lenin, politika için “aritmetikten çok cebire benzer, ilkel matematikten çok yüksek matematiğe benzer” (“Sol Komünizm”, Sol yayınları, s.111) derken politikanın karmaşık bir olay olduğunu anlatır. Yeni ilericiler, politikanın bu özelliğini anlamamaları bir yana, onun ABC’ sini anlama yeteneği bile gösteremediler.” Politik örgüt nedir? Genel bir tanımla, örgüt, ortak amaca ulaşmak için, belirli araçları kullanan insanların, zihinsel ve fiziksel güçlerini biraya getirdikleri, belirli bir çalışma biçimine göre işbölümü yaptıkları ve işin eşgüdümünü sağladıkları bir güç birliğidir. Başka sözcüklerle örgüt, insanlar arası ilişkiler toplamı, bir sosyal varoluş biçimidir. Richard L.Daft’ın, “Örgüt teorisi ve örgüt tasarımı” (2001) başlığını taşıyan ve kapitalist işletmeyi temel aldığı kitabında yaptığı tanıma göre, örgütler birer sosyal varlıktırlar; bir amaca yöneliktirler; bilinçli olarak yapılandırılmış ve eşgüdümleştirilmiş etkinlikler sistemi olarak oluşturulmuşlardır ve dış çevreyle bağlantılıdırlar. Her örgütün belirli bir yapısı vardır. Örgüt yapıları iskelete benzer. Görünmezler; ama örgütün ayakta kalmasını ve hareket etmesini sağlarlar. Örgüt yapılarıyla, bireylerin ve organların sorumluluk ve yetkileri de belirlenir. Aynı biçimde bireyler ve organlar arasındaki ilişkiler de. Bu ilişkilerin korunması ve sürekliliklerinin sağlanması için de kurallar konulur. Örgüt yapısından anlaşılan, bir sosyal ilişkiler sistemi (10) olarak örgütün kurulma biçimidir; bir örgütün kendi çalışmasını birbirinden farklı görevlere bölme ve bunlar arasındaki eşgüdümü sağlama yollarının genel bir toplamıdır. Politik örgüt, politik amaçları olan ve bu amaçlara ulaşmak için belirli araçları kullanan insanların güç ve eylem birliğidir. (11) Güç ve eylem birliği yapan insan sayısı ve genel olarak kapitalist sisteme ve özel olarak devlete karşı savaşımda gelinen düzey örgütün karakterinin belirlenmesinde belirleyici değildir. Politik amaçlar için savaşım yürüten her örgüt politik bir karaktere sahiptir. Lenin’in belirttiği gibi, bir örgütün karakterini doğal ve kaçınılmaz olarak tayin eden şey o örgütün eyleminin içeriğidir (Ne Yapmalı?). Örneğin, PDK, devrimci politik amaçları olan politik bireylerin, bu amaçları gerçekleştirmek için yaptıkları iş ve güç birliğidir. “PDK, sınırlı kadro gücüyle komünist hareketin çok yönlü kriziyle boğuşmayı göze alan, bu anlamda gözü kara ve inatçı komünistlerden oluşan, açık ve ilan edilmiş politik amaçları olan küçük bir komünist-devrimci politik propaganda örgütüdür.” (“Devrimci Bülten’den Okurlara” Devrimci Bülten, sayı 37, s.23) PDK, yalnızca politik bir örgüt değil, devrimci politik bir örgüttür de. Kapitalist sistemin, her şeyden önce de kapitalist devletin devrim yoluyla yıkılması ve yerine sosyalist bir sistemin kurulması gerektiğinin propaganda ve ajitasyonunu yapan ve bu amacı gerçekleştirmek için örgütlenen, bu amaçla başka güçleri de örgütleyip ya da örgütlenmelerine yardımcı olarak harekete geçirme uğraşı içinde olan, yani sosyalist politik savaşım yürüten bir örgüttür. “Yeni İleri”cilerin politik örgüt anlayışlarını eleştirdiğim 19 Eylül 1984 tarihli “Bir Örgütün Karakterini Belirleyen O Örgütün Eyleminin İçeriğidir” başlıklı yazıda şunları okuyoruz: “ Genel tanımıyla örgüt, ortak amaçlara sahip olan insanların, bu amaçlarını gerçekleştirmek için eylem birliği yapmalarıdır. Ortak amaçlar kültürel olabileceği gibi, politik, ekonomik, vb olabilir. “Lenin’in ‘Ne Yapmalı?’ başlıklı eserinde yaptığı özlü tanımla bir örgütün karakterini doğal ve kaçınılmaz olarak tayin eden şey o örgütün eyleminin içeriğidir. Bütün örgütlenme biçimlerini değerlendirirken bu tanımdan hareket edilmelidir. ... “ Görüldüğü gibi, Lenin’in karakter tayininde üzerinde durduğu nokta örgütün eyleminin içeriğidir. O, beyinlerinde revizyonist düşüncelerin cambazlık yaptığı ‘ideolojik örgüt’ teoricilerinin yaptıklarının aksine, yanılmaz bir şekilde kitlesellikle örgütün karakteri sorununu karıştırmamıştır. “ ............................ “ Gelelim politik örgüt sorununa. Bir örgüt politik amaçlarla kurulmuşsa ve eyleminin içeriği de kuruluş amaçlarına uygunsa, kitlesellikten bağımsız olarak, bir politik örgütle karşı karşıyıyız demektir. Bu örgüt 5 kişilikte de olabilir, 500 kişilik de, 5000 kişilik de, vb. Aslında bunun anlaşılması o denli yalındır ki, Lenin’in örgütün karakteri konusunda yaptığı tanımı gerçekten benimseyenler, ona bağlı kalanlar bu sorunun anlaşılmasında hiçbir güçlük çekmezler. Birtakım insanlar düşünün ki, bunlar belirli politik amaçlarla güçlerini birleştirmeye, aynı örgüt çatısı altında birlikte çalışmaya karar veriyorlar ve çalışmalarında da politik amaçlarına uygun davranıyorlar, bir başka deyişle, eylemlerinin içeriği politik karakterdedir. Politik amaçlar için örgüt kurup ekonomik çıkarlar için çalışmayı eylemlerinin içeriği yapmıyorlar... “ Sorunu, komünist bir örgütü örnek alarak açıklayayım. Profesyonel olsun olmasın, işçi sınıfı politikacıları etkili, verimli bir politik propaganda, ajitasyon ve örgütlenme çalışması için bireysel çalışmaktansa, kolektif çalışmaya karar vermişler. Bu durumda politikacıların kurduğu bir örgüt ne olur? Politik amaçlara sahip olan politikacıların, politik amaçlarını gerçekleştirmek için kurdukları politik bir örgütten başka ne olabilir ki? Ama gelin de, politika biliminin ABC’ sini ‘ideolojik örgüt’ revizyonist teorisinin teorisyenlerine ve hararetli yandaşlarına anlatın bakalım. Oportünist kaçamaklardan, cambazlıklardan oluşan bir gösteri izlemek zorunda bırakılırsınız. Onlar, bilimsel örgüt tanımına ille de bir ekleme yapmak isteyeceklerdir: kitlesellik. “ Revizyonizmin sarhoş ettiği beyinlerin bu sahipleri ABC’ yi anlamamakta direneceklerdir. Onlara göre, işçi sınıfının politik eylemini yönetmeyen bir örgüt politik karakterde olamaz. Bazılarına göre, politik eylemi yönetmek yetmez, ekonomik hareketi de, yani sendika hareketini de, hiç değilse fiilen, yönetmek gerekir... Her iki görüş sahiplerine göre, politik örgüt olmak için parti aşamasına yükselmiş olmak gerekir. Yani, politik örgüt eşittir parti. Partileşme sürecinde politik gruplar, örgütler, çevreler, vb yoktur, bunların ideolojikleri vardır... “ Bir an için, partileşme sürecindeki komünist örgütlenme biçimlerinin yalnızca ideolojik karakterde olduklarını varsayalım... ‘İdeolojik örgüt’ olduğunu varsayalım bu örgütlenme biçiminin. Bu geniş anlamda ‘ideolojik örgütün’ dar anlamda örgütlerinden birini ele alalım: X fabrika hücresi. (‘İdeolojik örgütümüzün’ işçi sınıfı hareketiyle birleşmemiş olduğu, işçi sınıfının öncüsünü henüz kazanmamış olduğu biliniyor.) Bu hücre X fabrikasında işçilere önderlik edebilecek durumdadır. Kendisine ulaşan politik, ekonomik, vb. propaganda broşürlerini, bildirileri dağıtmakta (‘ideolojik örgütümüz’ özel bir yayın dağıtım ağı kurabilecek derecede gelişmemiş), işçiler arasında sözlü propaganda, politik ve ekonomik ajitasyon yapmakta, yeri geldiğinde de işçilerin mücadelesine önderlik etmektedir. Kısacası, X fabrikası işçileriyle kaynaşmıştır, onların eylemlerine önderlik etmektedir. ‘İdeolojik örgüt’ teorisine göre, bu hücrenin karakteri nedir? Dar anlamda ‘ideolojik örgüt’ mü, yoksa politik örgüt mü? Temel örgüt de hücre olduğuna göre, evet nedir? Geniş anlamda ‘ideolojik örgütün’ dar anlamda politik örgütü saçmalığına düşülemeyeceğine göre –bu, şu rezil teorinin yıkımı olurdu- tabii ki ‘ideolojik örgüt’ efendim. Sorulur mu?...” Devrimci Bülten sayılarında örgüt sorunlarının irdelenmesi sürdürülecektir. İşçi sınıfı-örgüt ilişkisinden örgüt içi yaşama dek uzanan birçok konu irdeleme konusu olacaktır. Devrimci Bülten Sayı 38 Devamı... (10) Sistem, birlikte bir bütün olarak hareket eden parçaların ve ilişkilerin bütünüdür. Sistemi oluşturan unsurlar insanlar olduğunda söz konusu olan sosyal bir sistemdir. (11) “Politik örgüt” kavramıyla “politik akım” kavramı birbirine karıştırılmamalıdır. Politik akım kavramı, politik örgüt ve politik parti kavramlarından daha geniş bir olguyu yansıtır. Politik akım, toplumun örgütlendirilmesi, devlet ve toplum arasındaki ilişkiler gibi konularda aynı görüşleri ve idealleri savunan ve tarihsel olarak oluşmuş ve genel olarak toplumda kök salmış insan grubudur. Politik akımlar politik partilerden daha geniştir ve genellikle birden çok politik parti vb. içerirler.
|
 |
|
|
|