Devrimci Bülten Sayý 61(1)
komunist - 01 September 2015

ÝÇÝNDEKÝLER





ERDOÐAN DARBESÝ VE ERGENEKON KOMPLOSU


7 Haziran 2015 Genel Seçimleri'nden sonra, yaþadýðýmýz süreç, bir tür "Erdoðan'ýn Bonapartist Darbesi'nde Ýkinci Perde" görünümündedir. Erdoðan, Gülen Cemaati ile ittifak halinde ve Ergenekon Komplosu aracýlýðýyla 2006 - 2011 arasý, bir tür "üstü örtülü darbe" gerçekleþtirmiþ ve 2011 yýlýndan itibaren Gülen Cemaati ile ittifakýný alttan alta çözerek Baþkanlýk biçimi altýnda Tek Adam Diktatörlüðü'ne doðru yönelmiþtir.Cumhurbaþkanlýðý seçimi ile bu Tek Adam Diktatörlüðü'ne fiilen geçmiþ ve bu temelde bütün Anayasa'yý ve hukuk sistemini ya da genel olarak rejimi de kendi fiili konumuna uygun hale getirmek istemektedir. 



Yaznn Tm:

ERDOÐAN DARBESÝ VE ERGENEKON KOMPLOSU


7 Haziran 2015 Genel Seçimleri'nden sonra, yaþadýðýmýz süreç, bir tür "Erdoðan'ýn Bonapartist Darbesi'nde Ýkinci Perde" görünümündedir. Erdoðan, Gülen Cemaati ile ittifak halinde ve Ergenekon Komplosu aracýlýðýyla 2006 - 2011 arasý, bir tür "üstü örtülü darbe" gerçekleþtirmiþ ve 2011 yýlýndan itibaren Gülen Cemaati ile ittifakýný alttan alta çözerek Baþkanlýk biçimi altýnda Tek Adam Diktatörlüðü'ne doðru yönelmiþtir.Cumhurbaþkanlýðý seçimi ile bu Tek Adam Diktatörlüðü'ne fiilen geçmiþ ve bu temelde bütün Anayasa'yý ve hukuk sistemini ya da genel olarak rejimi de kendi fiili konumuna uygun hale getirmek istemektedir. 


Bu noktada Erdoðan'ýn Tek Adam Diktatörlüðü, onun Gülen Cemaati ile ittifak halinde yaptýðý ve iktidarýn iplerini tam ele geçirdiði Ergenekon Komplosu'na dayanmaktadýr.Ergenekon Komplosu "seçim meþruluðu" ile örtülmüþ bir "sivil faþist darbedir" ve niteliði itibariyle ancak Nazi Almanyasý ve Ýtalyan faþizmi vb. ile karþýlaþtýrýlabilir.Nasýl Ergenekon Komplosu Darbesi'nin üzerine seçim meþruluðu geçirildiyse ayný þekilde Tek Adam Diktatörlüðü'ne de 7 Haziran seçimleriyle seçim meþruluðu geçirilmek istendi.Ancak HDP'nin yüzde on barajýný aþarak AKP'nin tek baþýna hükümet olmasýný önlemesiyle, Erdoðan'ýn Baþkanlýk biçimi altýnda Tek Adam Diktatörlüðü'nün hukuki biçimi geçici olarak önlense de, Erdoðan Baþkanlýk ýsrarýnda devam ederek hem ülkeyi tekrar seçime götürmekte hem de içsavaþa sürüklemektedir.


Erdoðan herkesin gözünün içine bakarak "darbe yaptým ve rejim deðiþti" diyor ve  hala daha bazýlarý "ne oldu da rejim deðiþti?" diye soruyor. Allah akýl fikir versin "ne oldu da rejim deðiþti" diyenlere! Ýnsanýn içinden "size herþey müstahaktýr" diyesi geliyor! Erdoðan böyle soranlardan daha dürüst ve en azýndan yaptýðý darbeyi kabul ediyor! En son olarak da bunu anlamayanlara, 15 Aðustos 2015 tarihinde tekrar açýkça  söyledi ve gelecek seçimlerdeki beklentisini de açýkça ifade etti: 

"Ýster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye'nin yönetim sistemi bu anlamda deðiþmiþtir.Þimdi yapýlmasý gereken bu fiili durumun hukuki çerçevesinin yeni bir Anayasa ile netleþtirilmesi, kesinleþtirilmesidir." (Erdoðan, 15 Aðustos 2015) 


Türkiye'nin yönetim sistemi, Erdoðan'ýn Cumhurbaþkaný olmasýyla deðiþmedi ama Ergenekon Komplosu ile Kemalistler ve özellikle Ordu bastýrýldýðý zaman aslýnda deðiþti. Erdoðan herkesin  gözünün içine baka baka darbe yaptý. Buna bazý liberal çevrelerde "post-modern darbe"  yani "çaktýrmadan" yapýlan darbe  deniliyor.


Peki bu "post-modern" ya da "çaktýrmadan" darbe nasýl oldu? 


Hiç kuþkusuz halka ve muhalefete karþý uygulanan psikolojik ve özel savaþ yöntemi ile bu darbe gerçekleþtirildi. Darbe süreci, kuvvetler ayrýmýnýn ortadan kaldýrýlmasý ve medyanýn büyük oranda ele geçirilmesiyle birlikte ilerlediði için, darbe sürecinde uygulanan bütün pratikler, yeni bir algý oluþumu ve yönetimi ile seçimlere kanalize edilerek ve halkýn tercihi büyük oranda manipüle edilerek, yüksek oranda oy elde etme sürecine baðlandý.AKP-Gülen Cemaati'nin gerçekleþtirip ve Kemalistler'in üzerine attýklarý bütün eylemler, psikolojik operasyon  ile yüksek oranda oy elde etmenin kaldýracý olarak kullanýldý. Bundan dolayý Erdoðan ve AKP iktidarýnýn hiçbir meþruiyeti söz konusu deðildir.


Erdoðan'ýn Tek Adam Diktatörlüðü'nü eleþtiren ama bu diktatörlüðün Ergenekon Komplosu ile köþe taþlarýnýn döþenmesini gözardý eden ve bu komplonun derinliklerine inmeyen hiçbir ideolojik ve politik tutumun  samimiyeti ve tutarlýlýðý yoktur.Erdoðan ve AKP'nin ve yine bir zamanlar saz ortaklarý olan Gülen Cemaati'nin bu komplodaki rezillikleri ortaya çýkarýlmadan ve teþhir edilmeden, bu siyasi yapýlar ile mücadele etmenin de imkaný yoktur. Çünkü bu faþist siyasi yapýlar, bugünkü meþruiyetlerini bu komplodaki rollerinin saklanmasýndan almaktadýrlar ve bu komplodaki olaylarla iliþkilendirmeleri (örneðin bir Hrant Dink ve Muhsin Yazýcýoðlu  suikastleri gibi) , toplumsal meþruiyetlerini yitirmeleri için yeterlidir.


Hem 2014'teki yerel ve Cumhurbaþkanlýðý seçimleri hem de 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri açýk bir þekilde göstermiþtir ki, Ergenekon Komplosu'nu ve bu komplonun darbe mekaniðini gözardý ederek Erdoðan ve AKP ile hesaplaþmanýn mümkünatý yoktur.Ergenekon Komplosu'nun darbe mekaniðinin gözardý edilmesi hep Erdoðan'ýn iþine yaramakta ve en sonunda "ne oldu da rejim deðiþti?" komedisine dönüþmektedir.Bu noktada HDP de dahil muhalefet partileri çok yetersiz bir politik profil sergilemektedirler.Hatta bu noktadan bilerek uzak durmaktadýrlar, ki bu çok büyük bir hatadýr.Ayný durum PKK için de geçerlidir.


7 Haziran Genel Seçimleri'ni kendi Baþkanlýðý için bir referanduma dönüþtüren Erdoðan, bu amacýna HDP'nin barajý aþmasýndan dolayý ulaþamayýnca, giderek halký ve muhalefeti esir alan ve kendi Baþkanlýk talebi kabul edilinceye kadar bir içsavaþ durumu hatta gerekirse bir dýþ savaþ durumu yaratan bir politikaya yöneldi.HDP üzerinde devlet terörü ve PKK ile savaþ ile milliyetçi oylarý AKP'de toplamak isteyen Erdoðan ayný zamanda, MHP'yi CHP'den ve bu sonuncusunu da HDP'den daha da uzaklaþtýran ve de bundan dolayý bütün muhalefeti bölen bir politika da uygulamaktadýr,ki bu politikanýn baþarýlý olduðu gözükmektedir.


7 Haziran Genel Seçimleri ve bu seçimin sonucunda ortaya çýkan koalisyon seçeneði, ayný zamanda CHP'nin çizgisinin yanlýþlýðýný da ortaya çýkarmýþtýr. CHP'nin MHP ve HDP ile AKP'ye karþý blok kurma anlayýþý, MHP'nin HDP ile her türlü iþbirliðini reddeden yaklaþýmý ile geçersiz hale gelmiþ ve  PKK ile savaþýn tekrar baþlamasýyla da tamamen imkansýz hale gelmiþtir.Erdoðan içsavaþ senaryosu ile hem karþý cepheyi bölmüþ hem de gelecek seçimde daha fazla oy alma imkaný yaratmaya çalýþmýþtýr.Gelecek seçimlerde de ayný tablonun devam etmesi durumunda dahi, muhalefetin bölünmüþ olmasýndan dolayý iktidarýný devam ettirme olanaðýna sahiptir.


Erdoðan tepeden týrnaða faþist ve militarist bir yapý yaratarak, seçim yoluyla iktidardan inmesinin de bütün yollarýný kapatmýþ durumdadýr ve muhalefete silahýn ve þiddetin dýþýnda hiçbir seçenek býrakmamaktadýr. Bu  yeni duruma adapte olabilecek iki siyasi aktör söz konusudur: Türkiye Devrimci Hareketi ve PKK. MHP AKP ile ideolojik ve politik yakýnlýðýndan dolayý AKP'ye karþý þiddet kullanamaz hatta Erdoðan ve AKP, zor koþullarda onu koltuk deðneði olarak kullanmak istemektedirler.CHP'nin ise þiddet kültürü ve anlayýþý söz konusu deðildir. HDP'nin þiddet anlayýþý yoktur ama sürekli devlet terörüne maruz kalmasýndan dolayý, diðer partilerden daha fazla deneyime sahiptir ve bu durum ona büyük bir avantaj saðlamaktadýr.


Devrimci ve demokratik hareket ile  AKP'nin dýþýnda hiçbir siyasal hareket, iktidar mücadelesinde gerekli olan yumuþak (HDP) ve sert (PKK) güçlere sahip deðildir.Bu ikisinin birlikteliðinin sayýsýz kombinezonu olabilir ve içine girdiðimiz süreç büyük bir devrimin kapýsýný da aralayabilir.Ama hem HDP'nin hem de PKK'nin eksiklikleri ve yer yer yanlýþ politikalarý, konjonktürün devrimci ve demokratik hareketin lehine geliþmesini engellemektedir.


Halbu ki "Türkiye'lileþmek" noktasýnda HDP'nin eline çok büyük bir fýrsat geçmiþti ama "sol sekter" yaklaþým ve devrimci-demokratik hareketin geleneksel hatalý yaklaþýmý bu fýrsatýn heba edilmesine ve biraz da Erdoðan'ýn istediði gibi bir siyasetin yürütülmesine neden oldu/olmaktadýr.HDP'nin bu hatalý politikalarýnýn altýnda da Ergenekon Komplosu'nun yeterince anlaþýlamamasý yatmaktadýr.Bu komplonun anlaþýlamamasý HDP'yi kýsýr bir taktik döngü içerisine sürüklemiþtir.


Ergenekon Komplosu'nun stratejik amacý,Kemalist Ordu'nun ve yine sivil alanda Kemalistler'in bastýrýlarak iktidarýn tamamen ele geçirilmesiyken, önemli bir taktik ayaðýný da bastýrýlan bu asker-sivil Kemalistler'le, liberal, demokrat, devrimci ve Kürt Hareketi'nin her ne koþul altýnda olursa olsun bir araya gelmesinin önlenmesi ve aralarýnýn sürekli açýk tutulmasý oluþturuyordu.Bu noktada liberal, devrimci, demokrat ve Kürt Hareketi'ni hareketsiz tutmak ve Kemalistler'e yaklaþmalarýný önlemek için, "Kürt Sorunu'nda Açýlým" taktiði gündeme getirildi. Nasýl devlet içerisindeki Aleviler tasfiye edilirken "Alevi Çalýþtayý" perdelemesi kullanýldýysa, baþta Kürt Hareketi olmak üzere devrimci ve demokratik hareketi kuþatmak ve bastýrmak için de "Açýlým" taktiði kullanýldý. Kemalistler'in psikolojik operasyon aracýlýðýyla hayali "Ergenekon Terör Örgütü" ile iliþkilendirilmeleri (geçerken belirtelim ki, gerçek "Ergenekon'cular" AKP Gladyosu ve siyaseti ile kaynaþtýlar çünkü ideolojik kodlarý aynýdýr) , devrimci-demokratik hareketin Kemalistler ile her koþulda yanyana gelmelerinin önlenmesi ve her birinin ayrý ayrý kuþatýlarak tasfiye edilmesi içindi.Erdoðan ve AKP'nin bu taktiðini Gezi Direniþi bozdu.Gezi'de bu kesimler yan yana geldiði ve Erdoðan ve AKP'ye karþý tek bir blok oluþturma potansiyeli oluþturduðu için, Erdoðan'ýn büyük bir korku ve panik yaþamasýna neden oldu.Aslýnda Gezi Direniþi bütün devrimci-demokratik harekete yol gösterdi ve bir tür mesaj vermeye çalýþtý ama hareket bu mesajý almadý ya da alamadý.


AKP ve Gülen Cemaati'nin hem Ordu içerisinde hem de sivil alanda bastýrmýþ olduðu Kemalist unsurlarýn ezici bir kýsmý Türkiye'nin AB'ye üyeliðini savunan kesimlerdi.Bu kesimler psikolojik hareket ile "Batý-karþýtý" gösterilerek tasfiye edildi ve aslýnda amaç, "Batý-karþýtlarýný" tasfiye etme görünümü altýnda, "Batý-taraftarlarýný" tasfiye ederek,Türkiye'yi Batý'dan stratejik olarak kopartmaktý. Bu planýn iþleyebilmesi için, devrimci,demokrat ve Kürt Hareketi'nin Kemalistler'den   her koþul altýnda koparýlmasý ya da uzak tutulmasý gerekiyordu.


AKP'nin bu taktiðinin boþa çýkarýlmasý için yapýlacak tek þey, deðneyi dikkatli bir þekilde Kemalistler'e doðru bükmek ve bu bükmeyi AKP-Gülen Cemaati'nin Ergenekon Komplosu'ndaki rollerini açýða çýkartarak teþhir etmek ama bu hamleyi, AB'ye üyelik politikasýyla birleþtirmektir.Böyle bir fýrsat HDK ve HDP'nin ayaðýna 2013 yýlýnýn sonlarýna doðru,Cemaat'in 17 ve 25 Aralýk 2013 hamlesiyle geldi ve Ordu ve Kemalistler'e yapýlanýn bir komplo olduðu ortaya çýktý.Tam bu sýrada HDP, komplonun alçaklýklarýný,adaletsizliklerini gündeme getirip ve bunun üzerinden Kemalistler'e yaklaþacaðý yerde,pasif ve hareketsiz kalarak aslýnda AKP'nin bir tür yedeðine düþtü. Kemalistler üzerinden "Türkiye'lileþeceði" yerde, sadece Demokratik Özerklik perspektifine hapsolan bir politik profil izledi. Sanki AB'ye üyelik politikasý Demokratik Özerklik politikasýna engeldir! HDP'nin bu yanlýþ tutumu, CHP içerisindeki sosyal-demokrat tabanýn ve Kemalistler'in CHP'ye tekrar sýðýnmasýna neden oldu.


AB'ye üyelik politikasý üzerinden HDP , bir çok toplumsal katmana (Kemalistler, Aleviler, liberaller, geniþ iþçi ve emekçi kitleleri , esnaflar , muhafazakarlarýn önemli bir kesimi vs.) açýlabilirdi ve CHP saða doðru yanaþýrken, onun kitlesinin rahatsýz olan kesimini kendi politik kanatlarý altýna alabilirdi. AB'ye üyelik politikasý HDP'nin Sosyalist Enternasyonal içerisinde daha aktif olmasýna ve bu kurum aracýlýðýyla dýþ destek elde etmesine yarardý.Ama bugün bu kurumun yani Sosyalist Enternasyonal Baþkan Yardýmcýlýðý'nýn bir CHP'li olmasý (Umut Oran) , HDP için  utanç verici olmalýdýr! 


Ergenekon Komplosu'nun adaletsizlikleri üzerinden Kemalistler'e zeytin dalý uzatma,akýllý bir þekilde AB'ye üyelik söylemi ile birleþtirilseydi, hem Kemalistler'in milliyetçi taraflarý törpülenirdi hem de HDP'nin ülkenin demokratikleþmesindeki samimiyeti noktasýnda hiçbir soru iþareti kalmazdý ve CHP büyük bir kýskaca alýnýrdý.Çünkü Cumhurbaþkanlýðý seçimleri gösterdiði gibi,CHP Muhafazakar-Milliyetçi cepheye de yüzünü dönmüþtü ve Kemalistler'in önemli bir kesimi rahatsýzdý.Ama HDP'nin alternatif olamamasý ve hatasý yüzünden, bu kesim istemediði halde CHP'nin yanýnda durmayý tercih etti ve  küçük bir kýsmý HDP'ye yüzünü döndü.Eðer HDP 2013'te Gezi Direniþi ile baþlayan olaylar zincirini iyi okumuþ olsaydý,7 Haziran seçimlerinden yüzde 20'lik bir oyla çýkmasý hemen hemen kesindi ve CHP içerisini de tamamen karýþtýrmýþ olurdu.


Kemalistler ile yakýnlaþma taktiðini, AB üyeliði sürecinin þampiyonluðunu ele geçiren bir söylem ile birleþtiren bir HDP, dýþ politikada da güçlü bir desteðe sahip olurdu ve en azýndan kendisine yapýlan terörün þiddetini zayýflatamasa dahi, Erdoðan ve AKP'nin bütün meþruiyetini elinden alarak,devlet terörünün bedelini ona fazlaca keserdi.Demokratik Özerklik programýný, AB'ye üyelik ambalajý içerisine sarýp vermek varken (ki AB belirli bir noktaya kadar Demokratik Özerklik'tir ama hiç kuþkusuz Kapitalist Modernite içerisinde bir Demokratik Özerklik'tir ama bu benzerliðin, taktik olarak HDP tarafýndan akýllýca kullanýlmasý zorunludur) , Parti bu programý kimseye anlatamadý ve anlaþýlmaz kaldý.


HDP ile baþlayan hatalar zinciri, ne yazýk ki PKK ile devam etti.


PKK'nin Ergenekon Komplosu karþýsýndaki yanlýþ tutumu ve bu komplonun mantýðýný ve tarihsel iþlevini tam olarak anlayamamasý,onun Ortadoðu stratejisini sorunlu hale getirdiði gibi, bugünkü siyasetinin taktik yanlýþlýðýnýn da temelini hazýrlamýþtýr.Bu yanlýþlýk Erdoðan'a büyük bir nefes alma ve iktidarýnýn ömrünü uzatma gibi bir olanaða da neden olmaktadýr.


Hiçbir þey siyasetteki ezbercilik kadar kötü sonuçlar doðurmaz.Siyasetin doðasý ezbercilik ile hiç bir zaman uyuþmaz ve bunda ýsrar edenler büyük bir siyasi darbe yemekten kurtulamazlar.


Seçimlerden sonra AKP'nin milliyetçi oylarý AKP'de toplamak için Barýþ Süreci'ni sonlandýrmasý ve tekrar savaþa baþvurmasý karþýsýnda, PKK de hiç kuþkusuz karþýlýk vermek zorundaydý.Herkes PKK'yi niçin savaþa baþvurduðu noktasýnda eleþtirmektedir ama biz tam tersini söylemek istiyoruz: PKK AKP'nin savaþýna karþý tam seferber olmayan bir savaþ yürütmektedir.Bunun nedeni PKK'nin Ortadoðu stratejisinde yatmaktadýr.


PKK Ýran ile Batý arasýndaki çeliþkiye göre konumlanarak (bu oniki yýldan beri böyledir) , Batý'nýn ve Ýsrail'in Ýran'daki rejimi yýkma mücadelesine kendi açýsýndan taktik olarak katýlarak hem Batý'nýn kendi üzerine tam gelmesini engellemek istemektedir hem de Türkiye ile Batý arasýna çeliþkiler sokmak istemektedir.Türkiye'nin AB'ye doðru yol almasý ve PKK'nin Demokratik Cumhuriyet programý üzerinden Türkiye ile anlaþmasý, PKK'ye bütün askeri güçlerini Ýran'a kaydýrma olanaðý saðlayacaktý.Ama AKP Ergenekon Komplosu ile Ordu'yu bastýrýp ve Türkiye'yi Batý'dan kopartmaya baþlayýnca, PKK ile AB üzerinden bu anlaþmanýn hiçbir tarihsel temeli kalmadý.Ama PKK bu gerçeði görmek istememektedir ve hala Türkiye'nin NATO üyesi olduðu için Batý ile ters düþemeyeceði ve Erdoðan sorunu çözülünce tekrar Batý'ya yanaþacaðý umudu içerisindedir.Bundan dolayý askeri gücünün çok küçük bir kýsmýný Türkiye'ye karþý seferber etmiþ durumdadýr.


7 Haziran Genel Seçimler'inden sonra AKP'nin baþlattýðý savaþa PKK'nin verdiði karþýlýða ve askeri stratejisine baktýðýmýz zaman, öyle söylendiði gibi Demokratik Özerkliði hedefleyen bir Devrimci Halk Savaþý'nýn stratejisine sahip deðildir.Son dönemdeki çatýþmalarda PKK'nin askeri stratejisi daha çok sabotaj ve yer yer karakollara ve diðer sivil hedeflere saldýrarak bir tür "Sistemi Felçetme" ya da toplumun canýný acýtarak, Erdoðan ve AKP üzerinde baský oluþmasýnýn saðlanarak masaya dönmesini ve Dolmabahçe Mutabakatý üzerinden bir anlaþmanýn saðlanmasý içindir.PKK'nin Ortadoðu'daki siyasi ve askeri konumlanmasý daha çok Rojava ve Rojhilat aðýrlýklý olduðu için, askeri gücünün çok az bir kýsmýný Türkiye'ye karþý konumlandýrmýþ durumdadýr. Bu stratejiden dolayý,Türkiye'ye karþý daha çok yumuþak güçleri (HDK,HDP,DTK gibi) kullanmakta ve sýnýrlý olarak da gerilla gücü ayýrmýþ durumdadýr. PKK Batý'nýn da baskýsýyla Türkiye'nin  kendisi ile anlaþacaðý umudunu korumaktadýr.


PKK'nin bütün bu yanlýþ analizi ve Ortadoðu'daki yanlýþ konumlanmasý, bir yandan Erdoðan ve AKP'nin iþine yararken, öte yandan da PKK'nin patinaj yapmasýna ve bundan dolayý zamanýn stratejik olarak yanlýþ kullanýmýna neden olmaktadýr.Her kim  zamaný stratejik olarak yanlýþ kullanýr, o stratejik darbelere açýk hale gelir ya da bunu ummalýdýr.


Son dönemdeki çatýþmalar,PKK'nin Ýran'a güçlü vurmak için Türkiye ile anlaþma aramasýnýn yanlýþlýðýný da ortaya koymuþ durumdadýr. Çünkü bir Türkiye-PKK savaþýna,Ýran'ýn dahil olmamasý (ki bugüne kadar olmamýþtýr) tesadüf deðildir.Ama bir Ýran-PKK savaþýna Türkiye her koþulda dahil olacaktýr çünkü Erdoðan ve AKP'nin yeni rejim inþasýnýn önündeki tek engel PKK'dir. PKK'nin önce HDP'nin yüzde on barajýný geçerek ve hükümet krizi yaratarak AKP ile anlaþma aramasý, sonra sýnýrlý bir savaþ ile AKP'yi zorla masaya oturtma politikasý iflasa mahkumdur.


Halbu ki Ýran ile ateþkesi uzatmak Türkiye ile ateþkesi uzatmaktan daha kolaydýr.Türkiye ile kapsamlý bir savaþa tutuþurken ve bu temelde Erdoðan ve AKP iktidarýný yýkarken Ýran'ý hareketsiz tutabilir.Hatta Türkiye'ye karþý savaþýný Türkiye'nin AB'ye üyelik perspektifi ile birleþtirerek ve bu politikayý HDP'nin AB'ye üyelik perspektifi ile koordine ederek, Türkiye toplumunun büyük bir kýsmýnýn sempatisini kazanabilir ve baþta Kemalistler olmak üzere önemli bir kesimi HDP'nin etrafýnda toplayarak AKP rejimini yýkarak,Ýran'a güçlü vurmak için istediði anlaþmayý elde edebilir. PKK'nin istediði anlaþmayý ona Batý'dan stratejik olarak kopan ve Ýran'a yanaþan bir AKP veremez.AKP taktik anlaþma aranacak bir güç deðil, yýkýlmasý gereken bir güçtür.PKK'nin bütün bunlarý görmesini engelleyen durum ise Ergenekon Komplosu'nu anlayamamasýdýr.


Þu andaki savaþýn PKK açýsýndan temel karakteri, toplumun canýný acýtarak ve Erdoðan ve AKP üzerinde baský kurulmasýný saðlayarak tekrar masaya dönmelerini saðlamaya dönüktür.Bu savaþ biçimi, Demokratik Özerklik blöfü ile birleþtirilerek sonuç alýnmak istenmektedir.Ýþin ilginç tarafý Erdoðan bu blöfü görmüþtür ve PKK'nin kendisine tam seferber olamayacaðýný bildiði için de savaþa tutuþmakta bir sorun görmemektedir.


Bu noktada Erdoðan ve AKP , baþta Cizre olmak üzere Kürdistan'ýn baþka yerlerinde PKK'nin Demokratik Özerklik blöfünden dolayý halka terör uyguladýðý zaman ve gerilla bu devlet terörünü püskürtemediði zaman , halkta bir umutsuzluða ve hayal kýrýklýðýna neden olmuþtur. Bu durumun yayýlmasý durumunda , PKK'nin halk desteðini kaybetme durumu yaþanabilir. PKK'nin çok önemli bir sorunda blöf yapmasý doðru olmamýþtýr.

Aslýnda AKP'nin faþist rejimini durduracak tek güç, bütün olaylarýn gösterdiði gibi PKK'dir.Ama PKK bunu, AKP'ye karþý topyekün savaþ verdiði zaman  gerçekleþtirebilir.Batý'nýn Rojava'yý IÞÝD aracýlýðýyla bir tür esir almasý ve PKK'yi Ýran ile ateþkesi bozmak için sýkýþtýrmasý,PKK'nin AKP ile topyekün savaþa geçmesine engel teþkil etmektedir.Halbu ki Rojava'da KDP ya da bir bütün olarak Güney Kürdistan Yönetimi aracýlýðýyla taktik bir düzenleme ve IÞÝD (Batý)  ile kendisi arasýna Ulusal Kongre aracýlýðýyla KDP'nin yerleþtirilmesi hem Ýran ile ateþkesin bozulmasý baskýsýný yokedecek hem de AKP'ye karþý topyekün seferber olma imkanýna yolaçarak AKP'nin çok kýsa bir zaman sonra düþmesine neden olacaktýr.


Nasýl 12 Eylül Darbesi'ne PKK 15 Aðustos atýlýmý ile karþýlýk verdi, ayný þekilde Erdoðan Darbesi'ne karþý da , AB'ye üyelik politikasý ile birleþtirilmiþ bir Demokratik Özerklik politikasý temelinde geliþtirilen bir topyekun savaþ ile karþýlýk vererek Türkiye'nin demokratik devrimini gerçekleþtirebilir ve bu politika etrafýnda Türkiye halkýnýn büyük çoðunluðunu  toplayabilir. içinden geçtiðimiz süreç Türkiye'de bir demokratik devrim için uygun bir tarihsel ortama sahiptir.

Aksi taktirde hem Erdoðan'ýn hem de AKP'nin kendileri açýsýndan bu zor durumdan çýkarak, iktidarlarýný  bir mucize olmaz ise en azý on ya da onbeþ yýl daha sürdürme olanaklarý vardýr.


Bu her halükarda PKK'nin hatasý olacaktýr !


DEVRÝMCÝ BÜLTEN